Sosyal medyada son iki gündür sıklıkla gözüken bir fotoğraf.
Bir gurup kişinin ortasında Hocaefendi (Fethullah Gülen).  Sağ yamacında yeni Hazine ve Maliye Bakanımız, yüzünde gülücükler; mutlu ve mesut.
Böylesi görüntüler çoklukla medyada yer aldı.  Bunlardan çıkarılan sonuç genelde şu oldu: Bakınız, şu şahıslar bir zamanlar Fetöcü, ya da ; siyasi iktidarın Fetöcülerle mücadelesi göstermelik, baksanıza bir kısmını en önemli devlet katlarına yerleştiriyorlar.
Böylesi değerlendirmeler yerine oturmuyor, üstüne üstlük hedef şaşırtıyor.
Kanımca şöyle değerlendirmek gerçeği vurgulamak demek.


Bir zamanlar Gülen Cemaati’nin el üstünde tutulduğu , Cemaat mensuplarının AKP iktidarının ilk yıllarında devletin köşe başlarını tuttuğundan hareketle, bir yere kapılanmak isteyenin hedefi Cemaat’le birlikte gözükmek olurdu.  Bu “irtibat”ın en etkili şekli de Hocaefendi ile bir karede gözükmekti.  Hatırlardadır, AKP’nin en etkili siyasileri bile Pensilvanya yolunu tutar, Hocaefendi ile fotoğrafta gözükmek için kuyruk olurlardı.
Bu şahısların hepsi Cemaat’ten değildi, hepsi AKP’li de değildi, hatta hiçbir mensubiyetleri yoktu.  O gibiler yalnızca ikbal merdivenlerinin yolunun Hocaefendi’nin yer aldığı fotoğraflardan geçtiğini biliyorlardı.
Aslında “güçlüler”in gölgesinde iktidar koltuklarını kapma vaziyeti yeni değildir, ülkemiz siyasetinde.  Yine hatırlayIayınız, yakın tarihlerde iktidar olmanın yolu Vaşington’u ziyaretten geçerdi.  Siyasiler ABD’in merkezinde siyasi mahfillerde bir dizi mahrem görüşmeler yapar, bir çeşit “iktidar vizesi” alırlardı.
Ülkede siyaste soyunanların kendi yeterliliklerine değil, “güçlülerin” gölgesine sığınmaları ülke siyasetinin müzmin hastalığıdır.  Ve sanırım ülkemizi böylesi durumlara düşüren, ülke yönetiminin ehliyetsiz ellere teslim edilmesidir.  Birilerinin “oluru”yla ülke yönetimine talip olanlar ne derece başarılı olabilirler ki?
En küçüğünden en büyüğüne kadar her makamın torpile, dayıya dayandığı bu iğreti yönetim sistemi ortadan kalkmadıkça düzlüğe çıkmanın mümkünatı yoktur.