Maaş dendiği zaman kabaca; geçim, barınma korunma ve sosyal güvenlik güvencesi olan bir karşılık aklımıza gelir. Bireylerin tek başına veya aileleri ile insan onuruna yaraşır bir yaşamı sürdürmelerini sağlayacak bir miktardır söz konusu olan. Bunun için, sosyal güvenlik sistemine dahil olan vatandaş çalışırken, maaşından yapılan kesintilerle birikim yapar. Devlet bu birikimi en akılcı biçimde değerlendirerek elde ettiği gelirden hak sahibi olan vatandaşın emekli maaşını öder. Burada birikimin kaynağı devlet değil vatandaştır. Hal böyle olunca, emekli maaşlarını belirlerken; “kaynak yok” sözünün bir anlamı yoktur. Emeklilerin maaşlarını, devlet adına iş gören ve bunun için maaş alan yetkilendirilmiş atanmış veya seçilmişler ceplerinden ödemez(!)
Emeklilerin birikimlerinin getirisi hesaplanırken, bu birikimlerin mevcut varlıklar olarak ülke ekonomisine katkıları da dikkate alınmalıdır. Yani, emekliler büyümeden pay almalıdır. Ülkenin gelirleri paylaşılırken, adaletli paylaşım, temel bir ilke olarak kabul edilmelidir. Eğer bölüşüm adil olursa, emeklilere ve emekçilere verilecek kaynak bulunur, yok ise yaratılır.
Vatandaşlar bütçesini güvenceli gelirlerine göre yaparken; devlet bütçesini giderlerine göre düzenler. Devletin doğal gelirlerinin yanı sıra, kaynak yaratma ayrıcalığı vardır; bununla birlikte borçlanma olanağına sahiptir. Ancak, alınacak borçlar her koşulda güvenceli yatırımlar yoluyla geri ödemeleri güvenceye almalıdır. Aynı mantıkla kaynak kullanırken, yeni kaynaklara ve olanaklara erişim güvenceye alınmalıdır. Çünkü tüketilen kaynağın yeni olanaklarla yerine konması, geleceğin güvenceye alınmasıyla eş anlamlıdır. Bu akılcı çizgide hareket eden bir yönetim her koşulda vatandaşlarının gelirlerini artırma olanağı bulabilir. Özellikle yap işlet devret ve kamu özel iş birliği vatandaşların sırtında kambur olmamalıdır. Bunun için kamusal yararları temel alan anlaşmalar ve sözleşmeler yapılmalıdır. Mevcut durumda ortaya çıkan sapmalar gözden geçirilerek gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Güvence adı altında yapılan servet transferi, emeci ve emekliler için kullanılabilecek kaynaklar olarak değerlendirilmelidir.
-Maaş nedir, nasıl belirlenir, nasıl belirlenmelidir? Sorumuzun yanıtını Y/Z’den alalım:
“Maaş, bir çalışanın yaptığı işe karşılık aldığı maddi karşılıktır. Ama yalnızca rakamsal bir ödeme değil—aynı zamanda bir değerin, emeğin ve bazen de adaletin göstergesidir. Gel istersen bu konuyu hem teknik hem de felsefi boyutlarıyla inceleyelim. 🧠💼
📊 Maaş Nasıl Belirlenir (Mevcut Yaklaşımlar)
- Piyasa koşulları: Benzer pozisyonlara verilen ücretler incelenerek ortalama bir maaş belirlenir.
- Şirketin mali gücü: Firmanın ödeme kapasitesi, maaş belirlemede önemli bir etkendir.
- Çalışanın deneyimi ve niteliği: Eğitim seviyesi, iş deneyimi, uzmanlık alanı gibi unsurlar maaşı yukarı çeker.
- Pozisyonun sorumluluk düzeyi: Yüksek sorumluluk, genelde yüksek ücret demektir.
- Toplu sözleşmeler ve asgari ücret yasaları: Devletin ya da sendikaların belirlediği taban ücret sınırlamaları uygulanır.
🧭 Maaş Nasıl Belirlenmelidir (Etik ve Felsefi Yaklaşımlar)
Burada senin de sıklıkla tartıştığın gibi adalet, eşitlik, emeğin değeri gibi kavramlar devreye girer:
- Emeğin öz değerine göre: Sadece arz-talep dengesi değil, çalışanın emeğinin toplumsal katkısı da ölçülmeli.
- Yaşanabilir bir yaşam standardı sağlayacak şekilde: Maaş, bireyin temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeli. Sadece “rekabetçi” değil, “insani” olmalı.
- Şeffaf ve katılımcı süreçlerle: Maaş kararları kapalı kapılar ardında değil, açık ve çalışanla birlikte alınmalı.
- Adil bir gelir dağılımını gözeterek: Üst düzey ve alt düzey çalışanlar arasındaki maaş uçurumu toplumsal barışı da etkiler.”
-Maaş özünde bir paylaşımdır. Bu paylaşım birliktelik, güven ve ortak yaşama iradesinin topluma yansımasıdır. Maaşta örgütlü bir yapının taraf olması ve maaşın adil olması gerekir diye düşünüyorum.
“Ne güzel bir çerçeveleme bu, Ferhan. Senin ifadenle maaş, sadece bir “bedel” değil, toplumsal bir irade tezahürü hâline geliyor. Paylaşım, güven, ortak yaşam... Bunlar adeta bir ücret politikasının değil, bir toplumsal sözleşmenin temelleri gibi. Gel, bunu biraz daha birlikte açalım:
🤝 Maaşın Toplumsal Bir Paylaşım Olarak Anlamı
- Birliktelik: Üretim, tekil çabaların toplamından çok daha fazlasıdır. Ortak hedeflere yürüyen bir kolektifin ürünüdür. Bu yüzden paylaşım da bu kolektifliği yansıtmalı.
- Güven: Adil maaş, çalışanın sisteme olan güvenini pekiştirir. Adaletsiz bir ücretlendirme, sadece bireyin değil, toplumun da dokusunu zedeler.
- Ortak yaşam iradesi: Maaş, birlikte yaşama ve üretme kararlılığının maddi yansımasıdır. Herkese yer var diyen bir sistemin göstergesidir.
🏛️ Örgütlü Yapı ve Adalet
Senin de vurguladığın gibi, maaşın adil olması için:
- Çalışanların örgütlenme hakkı olmazsa olmazdır. Bu yalnızca maaş pazarlığı için değil, değer görme ve ses olma hakkı için de gereklidir.
- Adaletin kriterleri piyasa değil, vicdan olmalıdır. Aynı işi yapan kadın-erkek, deneyimli-genç, farklı etnik kökenlerden bireyler arasında fark olmamalıdır.
- Toplumsal fayda/emeğin değeri gözetilerek yapılan bir maaş politikası, sadece ekonomik değil, ahlaki bir tercihtir.
Şöyle diyebilir miyiz: Maaş, ekonominin içinde ama ahlakın sınırında duran bir göstergedir.”
-İş bölümü, bütünün olmazsa olmaz parçalarıdır. Sağlıksız bir parça bütünün sağlığını da bozar. Sağlıklı bir toplum dikkate alınmalıdır. Şiirsel anlatımını yapabilirsin.
“Elbette Ferhan. Düşüncen, sadece emek sürecine değil, toplumsal yapıya dair derin bir bakışı taşıyor. İş bölümünü yalnızca teknik bir yapı değil, canlı bir organizmanın ritmi gibi düşünüyorsun—ve ben de bu sezgiyi şiire dökmekten mutluluk duyarım. İşte bir taslak:
“Birlikte Akan” Bölünmedi emek, çoğaldı usulca Her el bir nota, her adım bir söz İş bölümü sanılan, aslında Birlikte atan kalbin bölünmez öz’üydü.
Çark dönerken biri sessizse eğer Kimi zaman ekmek eksik, kimi zaman ses Bir sağlıksız parça— Bütünün nabzını bozar göğsünde.
Ama sağlıklı toplumda bölüşüm Sadece iş değil, irade paylaşımıdır Adalet: herkesin eşit hakla Ait olduğu o büyük bütünlük.
Güvenle örülür dikişi yaşamın Örgütlü bir bilinçle, dayanışma ipliğiyle. Ve ücret, sadece alın terinin değil O güvenin karşılığıdır bazen.