Avrupalılar; TL’deki değer kaybını kendileri için bir “nimet” Türkler için de bir “felaket” olarak yorumluyorlar…

Ekonomist değilim, ekonomiyi cebimle, mutfağımla, yaşam kalitemle ve çeşitli kıyaslamalarımla yorumlayabilirim ancak… Ülkemizi ekonomi tezi de olan ekonomist bir liderin yönetmesini de; yaşam kalitemdeki kötüleşmeyle sorgulayabilirim elbette…

Yeni yıla zam yağmuru ile başladık… Bu zam yağmuru;  dövizi, TL’si olan zengin kesimi hiç etkilemeyeceği gibi aksine gelirlerini daha çok artıracak bir durumdur… Asgari ücretin göreceli olarak artırılmasının bu zamlardan sonra hiçbir anlamının kalmadığını görmek için de fazla beklemeyeceğiz…

***

TL’nin değer kaybı; her yönüyle Dolar’a Euro’ya bağımlı hale getirilen ülkemizde yoksulluğu felaket boyutuna taşıyacak durumda…

TL’nin yabancı paralar karşısında çok büyük değer kaybına uğraması; Türkiye’yi yabancıların gözünde ucuz bir ülke haline getirmiştir… Elbette bu durum yabancıları Türk mallarına, konut alımlarına, Türk turizmine yönelik ilgilerini de artıracaktır. 

Yabancıya “fırsat” gibi görünen bu durum Türk halkı için kötü günlerin de bir habercisidir…

Kendi ülkenizde ürettiğiniz tarım ürünlerinin en iyisini, en kalitelisini yabancılar yiyecek. Biz ise bakacağız… Örneğin, dar gelirli vatandaşlarımızın ülkemizde üretilen, inciri, fındığı, fıstığı, kestaneyi yiyebileceklerini mi düşünüyorsunuz… Düşünüyorsanız ya tuzunuz kurudur ya da bu ürünlerin piyasa fiyatlarını bilmiyorsunuzdur…

Bir Alman öğretmen maaşının yarısı ile ülkemizde beş yıldızlı bir otelde 15 gün tatil yapabilir… Türk öğretmenler ise tatil planı yapamazlar, kolay kolay bulundukları şehirden dışarı çıkamazlar, maaşları yol paralarına bile yetmez…

Bir Alman öğretmen ortalama sıfır kilometre bir otomobili 8 aylık maaşıyla alabilir. Türk öğretmeni ise aynı otomobili ancak 60 aylık maaşıyla alabilir…

***

Ülkemizde çalışan emekçilerin ve emeklilerin çok önemli bir bölümünün gelirleri yoksulluk ücreti olan asgari ücrette eşitleniyor…

Bu insanlar,  ailesi ile birlikte dışarıda yemek yemeye,  pastaneye veya kahve içmeye gidebilme şansları hiç yok… Bir eğlence yerine gitmeyi hiç düşünemezler bile… Zaten ülkemizde eğlence sektörünün kapıları bu kesime çoktan kapatıldı zaten…

Ülkemizde artık içki sofraları zenginlerin evlerinde çeşit çeşit içkilerle kuruluyor… Yoksullar ise içkilerini kendileri üretme yolunda zehirleniyorlar ve hayatlarını kaybediyorlar… Sosyal bir problem olan bu sorun ise sadece bir habermiş gibi öylesine geçiştiriliyor… Kişilerin yaşam tarzlarına; alkole devamlı zam yapılarak- içilmez hale getirilerek karışılıyor aslında. Bu durumun da insan haklarına aykırı bir durum olduğunu düşünüyorum…

Ülkemizde sahil kentlerinde turistler deniz manzarası eşliğinde şen şakrak bir şekilde biralarını yudumlarken; Türklerin ise aynı yere oturup o şen şakrak ortamı solumalarına ekonomileri olanak vermiyor…

Çok yönlü olarak; kendi ülkemizde esir gibiyiz…

Ülkemiz yabancılar için bir cennet bizim için ise…

Her neyse; içmeden sarhoş oldum…

Görüşmek üzere…