Ülkemiz bugün 1918 koşullarına benzer geçitlerden ağır aksak yürümeye çalışmaktadır.
Atatürkçü Düşünce Derneği ise, bugünlerin “Anadolu ve Rumeli’yi müdafaayı Hukuk Cemiyeti”nin işlev sorumluluğunu yüklenmek zorundadır.
1989 yılında Türkiye’nin önde gelen aydınları işte bu sorumluluğu üstlenerek Atatürkçü düşünce Derneği’ni kurmuşlardır.
Derneğin kurucu başkanı, Prof. Dr. Muammer Aksoy…
Onursal başkanı ise, Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU’dur…
Bu insanlar Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananmışlar ve "Atatürkçü Düşünce Derneği"ni kurarak, O'nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır.
Biz bu satırları Derneğin tüzüğünden aynen aktarıyoruz.
Aslında ADD tüzüğünün ciltler dolusu bir kitabın içeriğini yüklenmiş olağanüstü nitelikli bir metin olduğu düşüncesindeyiz.
Peki…
Bu tüzük alıntılı aktarmayı yazımızın en başına niçin iliştirdik?
Çünkü…
24 Ağustos 2021 günü Akbük’de ADD’nin yaklaşan genel kongresinde başkan adayı olan Dr. Hüsnü Bozkurt’un konuşmasını dinledik.
Heyecanlandık.
Sanki Samsun limanına yanaşan Bandırma vapurunun içindeymişiz gibi geldi bize…
Ama duygusallığın içinde boğulup da kalmadık. 
Ateşlendik adeta. İrkildik, dirildik…
Dr. Hüsnü Bozkurt bizleri Kurtuluş Savaşı Türkiye’sinin içinde gezdirdi. O dönemin koşullarını yeniden sorgulamamızı sağladı. Düşündürdü.
Ama bu sağlama, hepimizin ezbere bildiği tarihsel bir resmigeçit biçiminde de değildi. 
Anlama, kavrama ve harekete geçme gerekliliğini önümüze koydu.
Bu gerekliliğin ertelenemez bir sorumluluk olduğunu kafamıza [adeta] çaktı.
Ve “ben” dedi Dr. Hüsnü Bozkurt, “işte bu ruhla yeniden Atatürk’ün ilke, devrim ve düşüncelerinin yaşadığımız ortama egemen olması amacıyla yola çıkıyorum. Sizlere bu yolculuğu öneriyorum.”
Bunun için de sizlerden, bu amaca inanmanızı, o inancın yürekli ve özverili öncüleri olmanızı diliyorum.
Görüldüğü gibi Dr. Hüsnü Bozkurt, oldukça kibar bir insan.
Ben onun içine sakladığı asıl sözcüğü onun yerine, sanki o söylemiş gibi ilave ediyorum: 
Dilemiyor, talep ediyorum! 
Çünkü gerçek Atatürkçülük, nutuk çekmekle değil; 
Eylemle… 
Özveri ile
Ve ancak insan olmakla savunulabilir.