Mevcut durumun korunarak sürdürülmek istenmesi, statüko(mevcut durum) olarak adlandırılır. Bu durum kısaca, düzenin korunması olarak ifade edilebilir. Genel olarak toplumlara bakıldığında, kabaca iki kesimin olduğu görülür. Mevcut durumun korunmasını isteyenlerin yanında saf tutanlar ve mevcut durumun düzeltilmesini ya da değiştirilmesini isteyenler.  Mevcut sistemden yararlananlar, sistemin devam ettirilmesini isterken; sistemin mağdur ettikleri de sistemin değiştirilmesini isterler.
Toplumlardaki değişim talepleri soldan ve doğal olarak tabandan gelir. Mevcut durumun korunması veya geriye dönüş talepleri ise, sağdan ve tepeden gelir(!) Bu çatışma, güçler dengesine göre farklı biçimlere evirilir.
Değişimden yana olmak kesinlikle muhalif olmakla başlar. Tabandan gelişen istem ve talepler, genellikle toplumun büyük kesimini ilgilendirir. Fakat bu büyük kesimde yer alması gerekenlerden bazıları, konum ve koşullarının farkında olmayabilirler. Çünkü egemen güçler yığınları, kendi çıkarlarının koruyucusu yapmak için gereken şeyleri yaparlar. Devletin ideolojik aygıtları bunun içindir. Okullar, siyasi partiler, dernekler, sendikalar, inanç kurumları ve güvenlik güçleri.
Toplumda soldan gelen talepler genellikle değişim içerir. Ve talepler sorun temelli çözüm önerilerinden oluşur. Bu taleplere sahip çıkanların konumu onların güç ve etkinliklerini belirler. Onları güçlü kılacak olan; örgütlülük, sınıfsal bilinç ve kitlelere erişim olanaklarıdır.
Sağın talepleri sağ tabandan değil, onlar adına tepeden gelir. Burada biat ve itaat önemli rol oynar. Adına üretilen kararlara sahip çıkmak temel görev olarak belletilir. Sağın koşullandırılmış hazır kıtaları, bilmeden bindikleri dalları kesmekte uzmanlaşmışlardır(!) Bunların bir kısmı el konan artı değerlerden, vurgunlardan ve yağmalardan pay alırlar.
Solda yer alanlar, başkaları için(toplum) istediklerini kendileri içinde isterler. Bu nedenle istemleri ve çözüm talepleri her koşulda kamu yararını gözetir. Dahası, doğanın korunup kollanması da bu kapsamdadır. Ve bundan dolayıdır ki; sol toplumun vicdanıdır! Bu savları somutlamak için SOL Parti’nin çözüm taleplerine bakmak yeter:
"Kamucu ve Eşitlikçi Ekonomi Modeli"nin çözüm başlıkları ise şu şekilde sıralandı:
1.Özelleştirilen tüm kuruluşlar yeniden kamulaştırılacak.
2. Kamu hizmetlerinin ticarileşmesi son bulacak.
3. Tiksindirici dış borçlar ödenmeyecek.
4. Herkese yurttaşlık temel geliri ödenecek.
5. Servet vergisi uygulanacak.
6. Katılımcı bütçe uygulanacak.
7. Planlı ekonomi ve yaygın kamu yatırımlarıyla işsizlik önlenecek.
8. İnternete ücretsiz ulaşılacak.
9. Yoksulluk ortadan kaldırılacak.
10. Döngüsel ekonomiye geçilecek.
11. Yurtdışı sermaye akımlarına denetim getirilecek.”

Bu talepler kamu yararı önceliklidir. Demokratik, laik ve katılımcı bir toplum yapısı için gereklidir. Sol, farklılıkların farkında olan duyarlı bir kesimdir. Farkındalık sorun azaltan ve çözüm artıran pozitif bir yaklaşımdır. Bu nedenle toplumsal uzlaşmanın olanaklarını artırır. Doğal olarak farklılıkların birlikteliği en güçlü konumla çakışır. Bu olgu solun ülke çıkarı ve temel haklar konusundaki birleştiriciliğinin kanıtıdır. Aynı konumda sağ, farklılıkları yadsıdığı için farklılaştırıcı ve ötekileştirici bir yaklaşımı tercih eder. Bu nedenle sol ülkelerin, doğanın ve tüm varlıkların güvencesidir!                                                 Solun temel görevi, gittikçe ağırlaşan sorunlara ilişkin çözüm taleplerinin taşıyıcısı olmaktır. Toplumsal ve aynı zamanda yaşamsal taleplerin dillendireni, taşıyıcısı olmak ve sorunun sahipleriyle birlikte çözüm önerileri sunmak dahası fiilen çözümlere katılmaktır.
Halkın kahraman yaratması, gereksiz olduğu gibi; anlamlıda değildir! Kahraman yaratanlar, gerçek kahramanların kendileri olduklarını anlamaları yeter!

Varsınız çoğunluksunuz ve çok hoşsunuz.
Aymazlığınız çıldırtır düşünen insanları!
Artık ses verin yalnızlığın kuytularından;
Sizin için ölenlere ilgisiz kalamazsınız!