Farsça’dan Türkçe’mize giren dürüst kelimesinin lügatlerdeki anlamı :  “Sağlığı yerinde, sağ, sağlam; doğru, hatasız; söz ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan; pürüzsüz, yanlışsız; özü, sözü bir.” olarak geçer.
    Dürüst olmak, dürüst davranmak, dürüst hareket etmek kişinin anlama ve öğrenme çağına gelmesiyle birlikte kendisine enjekte edilmeye başlanılır. Evde anne ve  babası, okulda öğretmeni, camide vaizi tarafından dürüstlük dersleri almaya başlar. Bunların yanı sıra radyo, televizyon, sosyal medya ve yazılı basın tarafından da konu devamlı işlenir.
    Bütün bunlara rağmen insanların tamamının dürüst olmaları mümkün değildir. Kendi şahsi çıkarları için insanların bazıları dürüstlük şiarından ayrılarak yalancı, riyakar, dalkavuk, kaypak olmaktadırlar. Ülkenin ve toplumun ayakta durabilmesi, yükselmesi, ilerlemesi, gelişmesi, dünya standartlarını ekonomik ve siyasal alanda yakalayabilmesi için dürüstlüğün sağladığı çıkarlar riyakarlıktan, yalancılıktan, dalkavukluktan daha fazla olmalıdır. Bununla ilgili olarak Montesquieu : “ Dalkavukluğun sağladığı çıkar, dürüstlüğün getirdiği çıkardan daha verimli olursa o ülke batar.” demiştir.    
    Esnafı, tüccarı, dağdaki çobanı, politikacısı, üniversitedeki hocasına kadar herkes dürüst olursa, o ülkede huzur, adalet, kardeşlik, sevgi, ilerleme olur. İnsanlar mutluluk içinde yaşarlar. Yalancılıktan, riyakarlıktan, dalkavukluktan, kaypaklıktan kurtulmak veya böyle bir hastalığa yakalanmamak için insanların devamlı okuyarak kültür seviyelerini yükseltmeleri gerekir. İnsanlar kusurlarını kendilerinden ve başkalarından gizlememelidirler. Dürüst insanlar kusurlarını bilir ve itiraf ederler. Thomas Carlyle : “ Bir insan hiçbir durumda yalan söyleme özgürlüğüne sahip değildir.” demiştir.
    Atalarımız : “ Doğrunun yardımcısı Allah’tır.” , “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” demişlerdir. Alavere, dalavere, yalan, riya ile bir yerlere gelen kişilerin devamlı orada kalmaları mümkün değildir. Günün birinde ilahi adalet mutlaka tecelli edecektir.
    Toplumun ve ülkenin gelişmesi, huzurun sağlanması, insanların mutluluk içinde yaşaması için dürüst insanların çoğalmaları gerekmektedir. 
    Satırlarımıza Samuel Johnson’un şu güzel sözüyle sonlandıralım.
    “ Büyük olma yolundaki ilk adım, dürüst olmaktır.”

------------------------- ŞİİR KÖŞESİ ------------------------ 

  ADNAN MENDERES DEĞİL

Bin dokuz yüz ellinin on dört mayıs gününde
Milyonlarca vatandaş O’na vermişti meyil
Bin dokuz yüz altmış bir on yedi eylülünde
Demokrasi asıldı Adnan Menderes değil.

Milletinin kalbinde sonsuza dek taht kuran
Sanık sandalyesinde haksız yere oturan
Uyduruk Mahkemede eğilmeyip dik duran
Demokrasi asıldı Adnan Menderes değil.

O uğursuz Ada’da çekilen sancılarla
Kalplerinde kin dolu suratsız avcılarla
Cuntanın emrindeki hakim ve savcılarla
Demokrasi asıldı Adnan Menderes değil.

Fabrika kurmak için Adnan ülke turunda
Yurt için çalışırken Başbakan öz yurdunda
Yassıada denilen cehennem çukurunda
Demokrasi asıldı Adnan Menderes değil.

Yurduna çağ atlatan tam on yılın sonunda
Boğaz Köprüsü, Keban duruyordu fonunda
Yağlı ip sallanırken Menderes’in boynunda
Demokrasi asıldı Adnan Menderes değil.

İbadet ediyorken herkes kendi dininde
Kan kokusu alınca kurtlar kendi ininde
Yaşıyorken Menderes milyonların kalbinde
Demokrasi asıldı Adnan Menderes değil. 

Geçer hürriyet aşkı gönülden gönüllere
Devredecek bu sevgi nesilden nesillere
Hizmet verirken adam yurdumdaki illere
Demokrasi asıldı Adnan Menderes değil.

Hizmet edeni asmak, söyleyin neden, niçin
Ciğerlerimiz yandı topyekûn için için
Yıllar yılı yas tuttu bu millet senin için
Demokrasi asıldı Adnan Menderes değil.

Köylünün ve çitçinin elinden ilk tutansın
Oyla gelenler değil cuntacılar utansın
Kara toprakta değil kalbimizde yatansın
Demokrasi asıldı Adnan Menderes değil.

Mebusların evleri bir gecede basıldı
İddianame değil, okunan bir masaldı
On yıl süren bir dönem sanki ara fasıldı
Adnan Menderes değil, demokrasi asıldı. 
               Şükrü ÖKSÜZ  

----------------------------------------------------------------

  SAKARYA  

Viyana bozgunuyla gün gün geri çekilen 
Türkün Batı’ya karşı duruşudur Sakarya 
İşgallerle yurdunun üzerine dikilen 
Emperyalizmi yere vuruşudur Sakarya. 

Dayanınca başkente Küçük Asya Ordusu 
Süngü tak emri ile çaldı hücum borusu 
Şahlandı kalbimizde atların en dorusu 
Erlerin şehadete yarışıdır Sakarya. 

Anadolu otağı, şehitlerin yatağı     
Al kanlara boyandı yurdum baştan aşağı 
Şahittir Türbetepe, Mangal Dağı, Çal Dağı 
Suların kan kırmızı akışıdır Sakarya. 

Kadınlar özgürlüğe sefer etti günlerce 
Mermi çekti cepheye kağnılarla binlerce 
Toprağın yüreğini gece gündüz dinlerce 
Meclisin gemileri yakışıdır Sakarya 

Askeri, kudretini milletinden alarak 
Gözü kapalı düşman hatlarına dalarak 
Baş koyup savunduğu sathı vatan bilerek 
Düvelin defterini dürüşüdür Sakarya. 

Sakarya tarihte bir kilometre taşıdır 
Türklüğün ölüm kalım, varoluş savaşıdır 
Millî Mücadele’de mutluluk gözyaşıdır 
Kutlu yolun sonunu görüşüdür Sakarya. 

Dünya tanık olmadı böylesi bir savaşa 
Milletiyle birlikte Mustafa Kemal Paşa 
Emsalsiz destan yazıp kanıyla dağa taşa 
Ağustos’ta zafere erişidir Sakarya. 
             
     Salih ERDEM – AYDIN