Yazının başlığını tavla oynayanlar bilir. “Dü” iki ve “ şeş” altı demek. Tavla oyuncusu zarları attığında, her iki zarda altı gelirse, tavlada buna düşeş denir. Düşeş, tavla oyunun en güçlü zarıdır. Bu zar atıldığında, usta oyuncular kazanmaya çok yaklaşırlar. 
Güçlendirilmiş parlamenter sistem istemiyle toplanan altı liderin birlikteliği; düşeşin birinci altısı ve halkın yaklaşımı da ikinci altıyı temsil edecek. Yani, muhalefet siyaset oyununda  “DÜŞEŞ” atmış olacak. Geriye kalan, liderlerin akılcı oyunlarıyla tamamlanacak ve amaca ulaşılacaktır.
Toplantıyı, HALK TV adına, aynı kanaldan arkadaşlarıyla birlikte izleyen İpek Özbek, sokak algısını yansıtan gözlemlerini şöyle yansıtıyor: 
"Gerçekten yapabilecekler mi?" diye soranlara da rastladım, "bana ne parlamenter sistemden, ben evime giren ekmeğe bakarım" diyene de...
İşte bu noktadan sonra, muhalefetin anlatması gereken mevzu da bu...
Liyakati ele alalım:
Merkez Bankası’nın başında deneyim, disiplin, bilgi yoksunu, külliye güdümlü bir başkan olmasa…
Hukukçular hak, adalet kararlarıyla vicdanları sızlatmasa...
Hiçbir vasfı olmadığı halde, kurum yönetimine getirilenler 6-7 maaşa boğulmasa...
Yıllardır tarafgirlik yapılan dış politikada monşerlere saygısızlık yapılmasa...
Bütün ihaleler hakkaniyetle dağıtılacağına aynı ailelere peşkeş çekilmese...
Din siyasete alet edilmese...
Kaba dil hüküm sürmese...
Kadın cinayetlerinin önü alınsa, 'hafifletici neden' lügatten çıkarılsa, yeterince ceza verilse...
Sivil topluma saygı gösterilse, talepleri kıymet görse...
Sınavlar hakkıyla yapılsa, yazılıda 90 alan mülakatta elenmese...”
İşin özü burada düğümleniyor. Güçlendirilmiş parlamenter sistem vatandaşlara ne kazandıracak? Vatandaşlar bu soruyu duyduğunda veya kendisine sorduğunda, soruya nasıl bir yanıt verecektir? Sorusu az olanın gerçeği de az olur. Sorun yaşayan her birey mutlaka sorular sormalı ve olası sorulara yanıtlar aramalıdır.
Hukukun üstünlüğü temelinde oluşturulmuş olan bir parlamenter sistem olmazsa ne olur? Bu sorunun yanıtını en iyi bilenler olmamız gerekiyor, çünkü böyle bir dönemi yaşamaktayız(!) Bu sorunun en kısa yanıtı; bugün yaşadıklarımız olmaya devam eder olur. Bu noktada öne çıkan, parlamenter sistem ile yaşadıklarımız arasındaki bağın görünür kılınmasıdır. Parlamenter sistemden bana ne veya akaryakıt zamları beni ilgilendirmiyor diyenlere sorulması gereken yığınla soru var. Bu soruların bir kısmını birlikte irdeleyelim:


1-Haksızlıklar, hukuksuzluklar ve adaletsizlikler neden oluyor ve bizler hesap soramıyoruz?
2-İşsizliğin, yoksulluğun ve açlığın nedeni nedir, bunun sorumlusu kimlerdir?
3-Neden yığınla insan evine ekmek götüremez hale geldi?
4-Neden kuyruklar oluştu ve temel gıda maddelerine erişim güçleşti?
5- Kuyruğa bile giremeyen vatandaşlarımızın sorunları nasıl çözülecek?
6-Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları neden artıyor ve niçin kontrol edilmiyor?
7-Kamu Özel İşbirliği ile yapılan şeylerle ilgili bilgiler ve sözleşmeler niçin halka açık olmuyor?
8-Kamu yararına olmayan yatırımlar niçin ısrarla yapılıyor ve yapılmak isteniyor?
9-Devlet, temel görevlerini neden özel şirketlere devrediyor(eğitim, sağlık, sosyal güvenlik)?
10- Niçin bir avuç azınlığın bazı alanlarda tekelleşmesine fırsat tanınıyor?
11-Ödediğimiz vergileri istedikleri gibi harcayanlar niçin denetlenemiyor ve biz neden hesap soramıyoruz?

Bu ve benzeri sorular çoğaltılabilir. Bu soruların yanıtının alınabilmesi için, kuvvetler ayrılığını temel alan bir parlamenter sistemin olmazsa olmaz olduğu, konuya taraf olan vatandaşlarımıza anlatılmalıdır.


Devlet hangi gerekçe ile olursa olsun, temel görevlerini özel kurum ve kuruluşlara devretmemelidir. Özellikle stratejik öneme sahip olan kurum ve kuruluşlar mutlaka kamunun elinde olmalıdır. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik devletin öncelikli görevleridir. Bu görevler özele devredildiğinde; genel, eşit ve yaygın olması gereken haklar yok sayılmış oluyor. Pratikte; paran kadar eğitim, paran kadar sağlık ve paran kadar güvenlik ortaya çıkıyor. İşsizlik ve yoksulluk çığ gibi büyürken; toplumun kayıplarını kazanca çevirenler(aracılar ve ruhbanlar) semiriyor. Duyarsız ve kültürsüz azınlık, varlıklarından aldıkları güç ve destekle; haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklerini sürdürürler(!)
Genel olarak mülkiyetin hızla el değiştirmesi sonucunda tüm varlıklar, zorba varsılların eline geçer. Değişik ad ve yöntemlerle toplumun elinden alınanlar nedeniyle, sonunda ülkenin tüm varlıklarıyla birlikte yönetime ilişkin hakları da küçük bir azınlığın eline geçer! Yaşamak adına gereksiz yükler taşımak zorunda kalırız. İyiye, güzele ve doğrulara erişme şansımız kalmaz! Her mevsim bahar olsun isterken; bitmeyen karakışların tutsağı oluruz. Ve sonunda yaşamak için taşımak zorunda bırakıldığımız yüklerin altında eziliriz!
Evet, şimdi muhalefet sorunlarımıza sahip çıktı ve sıra bizde; bizlerde muhalefete sahip çıkmalıyız. Uzlaşmak, doğrularda, yararlı olanlarda, güzel ve gerekli olacak olanlarda buluşabilmektir!