Emanet sözü, Arapçadan Türkçeye girmiştir. Birine güven gösterip bir şeyi kendisine bırakma, anlamında kullanılır.

Çeyiz kelimesi de Arapçadan Türkçeye alınmıştır. Gelin için hazırlanan her türlü eşya, anlamına geliyor.

Bu başlığı Kemal Yalçın’ın Emanet Çeyiz belgesel romanından aldım. Alt başlığında Mübadele İnsanları ifade ediliyor.

Mübadele kavramı da Arapçadan Türkçeye dahil olmuş. Bir şeyi başka bir şey karşılığında verme, eş anlamı değiş tokuş, mübadele etmek ise değiştirmek, değiş tokuş etmek, anlamında geçiyor. Romanda değiştirilenler şey değil, insanlar. Bu nedenle yazar insanları, diyerek ilâve ediyor.

Almanya’da 2023 yılı Kasım ayında, içinde politikacıların da bulunduğu gizli bir toplantıyı uyanık gazeteciler ortaya çıkardı. Almanya için Alternatif Partisi (AfD)’den beklenen bir toplantıydı. Sığınmacıları, iltica edenleri hatta aile geçmişinde göç hikâyesi olan Alman vatandaşlarını bile sınır dışı edilmesi, toplantının bir tek konusuydu. Bu sayı Alman nüfusunun dörtte birini yani, yirmi iki milyon vatandaşı kaplıyor. Böylece Hitler zamanında olduğu gibi ari, temiz kan bir toplum sağlamak gizli toplantının amacıydı.

Yıllarca ülkede kök salmış, bu ülkeye hizmet etmiş, baba vatanım demiş insanları işinden, evinden ve yurdundan koparmak ancak ırkçı düşünürlere yakışır. Irkçılık insanlığı öldürür, ülkeyi yoksullaştırır.

Türkiye ile Yunanistan arasında 1923 yılında imzalanan Lozan antlaşması Türkiye’de yaşayan Rum-Ortodokslarla, Yunanistan’da yaşayan Müslümanların zorunlu mübadelesini öngörüyordu. Vatandaşlık ve dine göre düzenlenmişti. Türkiye ve Yunanistan kabul ediyor ama karar, Yunanistan’ın arkasında olan Birinci Dünya Paylaşım Savaşı’na katılan ülkelerle birlikte alınıyor.

Katılan Avrupa ülkelerin ticaret amacı, çıkarı için İstanbul ve bazı adalar bu kararın dışında tutuluyor.

1902 Balkan harbinden itibaren Anadolu’ya sığınan Müslümanların sayısı tam bilinmiyor. 1922 yılında İzmir’in kurtuluşu esnasında İzmir ve civarında yaşayan Rum-Ortodoksları Anadolu’yu terk etmek zorunda kalıyorlar.

Lozan antlaşmasında geride kalan bir milyon altı yüz bin insanı göçe zorluyor. Yaklaşık olarak bir milyon iki yüz bin Anadolu Rumları, dört yüz bin Yunan Müslümanları kapsıyor.

Emanet Çeyiz, Denizli’nin Honaz Köyü’nde bir ailenin, sürgüne gönderilirken Müslüman komşularına emanet bıraktığı kızlarının çeyizinin, yaklaşık seksen yıl sonra aileye geri veriliş öyküsünü anlatıyor.

Yazarın dedesi, torunu Kemal Yalçın’a Minoğlu ailesini Yunanistan’da bul ve emaneti iade et, diye vasiyet edince babası da destekliyor.

Babası ile çeyizin sahibi Sofia çocukluk yıllarında birlikte oynamış, büyümüş komşu çocuklarıdır. Komşuluk ilişkileri iyidir. Savaş öncesi ülkede ayrımcılık yoktur. Müslüman, Hristiyan köy halkı dayanışma ve barış içinde yaşamaktadır.

Minoğlu ailesinin izini süren Kemal Yalçın bu zaman içinde on beş Rum ve on beş Türk mübadilin yaşam öyküsünü ve duygularını

kendi ağızlarından okuyucuya aktarıyor. Romana başlamasına Fakir Baykurt teşvik ediyor, yazmasını destekliyor.

İki yıldır Ukrayna’da, yüz gündür Filistin’de devam eden iki savaş var, yıl 2024. Savaşa karşı olan ve barış için bir şeyler yapmalı, diyen herkes bu belgesel romanı okumalı. Her sayının arkasında bir insan hikâyesi olduğu bilincini edinmeli.

Birey tek başına da bazı şeyler yapabilir. Seçtiği politikacılara yazabilir, söyleyebilir. Sosyal medya herkese bu imkânı veriyor, iyi kullanılırsa, çağımızda insana verilen bu şansı değerlendirilebilir.

1923 yılında Anadolu savaş görmüş, devletin kontrol güçleri henüz köylere kadar ulaşmamış. Sistem yeni kuruluyor. Bu nedenle insanın iyisi kötüsü, kaos ortamında çok daha belirgin oluyor.

Sığınmacılar iklim şartlarında, evsiz barksız yollarda hasta oluyorlar. Yanlarına aldıkları kıymetli eşyaları eşkıyalar ellerinden alıyor. Yolculuk yaya veya öküz arabalarıyla yıllarca sürüyor. Yaşlılar ve küçük çocuklar yollarda hastalık nedeniyle ölüyor.

Söyleşi esnasında seksen yaş üstü olan emekli insanlar her iki ülkede hayatta kalmayı, mucize olarak görüyorlar.

Kitabın 1998 yılı ilk baskısını okuyan bir Bey Kemal Bey’e:

Kadın ve çocukları kilisede topladılar, diye yazmışsın, ama kadın ve genç kızları nasıl kıydıklarını, ırzlarına tecavüz ettiklerini yazmamışsın, hâlâ rüyamda o genç kızların ve kadınların çığlıklarını duyuyorum, diyor.

Savaşın acımamız kıyımı sözle, yazıyla anlatmak çok zordur. Söyleşileri okumak için ruhsal yönden sağlam olmak gerekir. Ben okurken ara vermek zorunda kaldım.

En önemli nokta çıkarılacak ders bugün neler yapılmalı, yazarın ve söyleşiye katılanların arzuları hâlâ çok geç sayılmaz. Zararın neresinden dönersen kârdır.

Antlaşma gereğince, Mübadele İnsanları geldikleri ülkeyi 1974 yılına kadar ziyaret edemiyorlardı. Artık her iki ülkede torunları hayatta. Kurulan dernek, vakıf ve inisiyatiflerle hayatta olan torunların ziyaretleri desteklenmeli. Karşılıklı olarak öğrenci değişimi, dil ve kültür eğitimiyle iki ülke insanların barış içinde yaşamaları sağlanmalı. Yunanistan ile Türkiye, bugün Fransa ve Almanya gibi iki dost ülke olmaları mümkündür.

Varsa mevcut olan müzeleri genişletmek, olmayan ilgili kentlerde mübadele konusunu işleyen müzeler açmalıdır.

Zülfü Livaneli ve Aziz Nesin gibi öncü düşünürlerin, sanat ve edebiyat kollarında birlikte çalışmaya başladıkları konser, okuma etkinliklere devam etmelidir.

Didim her yıl bir Eylül Barış kutlamasında komşu Yunan adalarından gelen konukları ağırlıyor.

Medusa House Oteli eski Didim Köyü’nde alt kat bir odayı müzeye çevirdi. Bu, diğer kentlere örnek olabilir.

Her iki ülkeden mübadele edenlerden Almanya’ya konuk işçi olarak gelenler var. Bunlar da Almanya’da organize olabilirler.

Kemal Yalçın hem acı verdiği için hem de savaş sonrası yaşam mücadelesinde konuşulmayan, tabu yapılan bu konuyu her iki ülkede bu kitabıyla tartışmaya açmıştır.

Mübadelenin her iki ülkeye yaptığı zararlar konuşulmalı ki, bir daha tekrarlanmasın. Savaş olan ülkelerde sığınan insanların korunmasında söz sahibi olsunlar. Akdeniz’in mezar olduğu gibi insanlığın utanacağı ortamlar yaşanmasın.

Ukrayna’ya Avrupa-BATI sahip çıkıyor, destekliyor. Avrupa’ya gelen sığınmacıların durumu iyi. Filistin halkına aynı imkân Avrupa’da görülmüyor. Diğer komşu ülkeler sahip çıkmalı. Onların çığlıkları duyurulmalı. İsrail Devleti’nin yaptığı hatalar, Yahudi düşmanlığını körüklememeli.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Yurtta Barış, Dünyada Barış, sözü ancak ve ancak Lâik sistem ve düşünceyle sağlanabilir. Tarihte dini, inancı kötüye kullananlar, savaşları çıkarmıştır, asıl ticaret ve güç amacını dini öne sürerek gizlemişlerdir.

Rus İmparatorluğu yüz yılda dört defa Osmanlı İmparatorluğuna savaş açmıştır. Amacı İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında söz sahibi olmaktı. Ama Balkanlarda Hristiyan azınlığın kötü muamele gördüğünü bahane etti. Berlin kongresinde kârlı çıktı, 1878. Bu nedenle Montrö Boğazlar Sözleşmesi çok önemlidir, 1936.

İki ülkenin coğrafyaları gibi insanları da birbirine çok benziyor. Kemal Yalçın emaneti toruna üçüncü nesle teslim ediyor. Bu sözel, resimli tarih çalışmasıyla okuyucuya görev ve sorumluluk veriyor.

Ben de Türkiye’de Keşan ve Didim’de ailesinde mübadele hikâyesi olan tanıdıklarımla konuşacağım.

Kemal Yalçın’ın adını Almanca-Türkçe yazdığı çocuk kitaplarından tanıyordum. Biyografisi ve aldığı ödüller ayrı bir makale konusudur. Kitabı okuyanlar daha etraflı bilgi edineceklerdir.

“Sevgidir insanı insanlaştıran. Kanla kan yunmaz, kinle kin temizlenmez ki! Sevgiyle artar bereketimiz!”     Kiriaki Çorumoğlu

“Dünyanın hiçbir yerinde, insanlar asla zorla yerinden yurdundan sürgün edilmesin. Honaz toprağına bir daha kardeş kanı dökülmesin!”    Kemal Yalçın

Hoşça kalın!

Kaynak:

Kemal Yalçın, Emanet Çeyiz, Mübadele İnsanları, Birzamanlar Yayıncılık, 13. Baskı, İstanbul 2019.

ISBN: 978-975-6158-03-6