Finansman olgusu, özünde bir sahiplik ifade eder. Sahip olanın kullanma ve yararlanma hakkı vardır. Toplumsal yapılardaki sistemler böyle bir yaklaşımı temel almaktadır. Dilimizde
şöyle bir söylem var; “Para alan emir alır(!)”
-"Parayı veren düdüğü çalar." Siyaseti finanse edenler ne gibi avantajlar elde eder?
“Siyaseti finanse edenler, genellikle siyasi kararlar üzerinde etkili olma, kamu kaynaklarına erişim sağlama ve kendi çıkarlarını koruma gibi avantajlar elde edebilirler2. Örneğin,
finansörler, kamu ihalelerinde öncelik kazanabilir, teşviklerden yararlanabilir veya imar düzenlemelerinde avantaj sağlayabilir. Ancak bu durum, demokratik süreçlerin şeffaflığı ve
adil rekabet açısından ciddi sorunlar yaratabilir1.
Bu konu oldukça karmaşık ve tartışmalı. Sizce siyasetin finansmanında şeffaflık nasıl sağlanabilir?”
-Şeffaflık, denetim, hesap sora bilirlik ve demokratik kurumsal uygulamalarla güvenilir bir ihale yasası gerektirir(!)
“Kesinlikle katılıyorum! Şeffaflık ve hesap verebilirlik, demokratik süreçlerin temel taşlarıdır.
Güvenilir bir ihale yasası, kamu kaynaklarının adil ve etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak için kritik öneme sahiptir. Ayrıca, bağımsız denetim mekanizmaları ve güçlü bir sivil toplum desteği de bu süreci güçlendirebilir. Sizce bu tür reformlar Türkiye'de nasıl bir etki yaratırdı?”
-Adil paylaşım ile kaynakların en ekonomik ve akılcı biçimde kullanılması; kayırmalara ve yağmalara fırsat tanınmaması, özgürlük ve bağımsızlık.
“Kesinlikle! Kamu kaynaklarının adil ve verimli bir şekilde kullanılması, toplumun genel refahını artıran en önemli unsurlardan biridir. Adil paylaşımın sağlanması, güçlü denetim
mekanizmaları, şeffaf karar alma süreçleri ve halkın karar vericileri hesap sorabilir hale getirmesiyle mümkün olabilir. Kayırmacılığın ve rant sisteminin önlenmesi için bağımsız
yargı, basın özgürlüğü ve etkin sivil toplum desteği de kritik rol oynar.
Sizce bu süreçlerin iyileştirilmesi için hangi adımlar atılmalı?”
-Öncelikle atanmış ayrıcalıklı aracıların aradan çıkarılması gerekir. Üretim olanakları en bilimsel yol ve yöntemlerle harekete geçirilmelidir. Siyaseti, katılımcı halk finanse etmelidir.
“Kesinlikle! Halkın siyaseti finanse etmesi, demokratik süreçlerin daha adil ve şeffaf olmasını sağlar. Atanmış ayrıcalıklı aracıların devreden çıkarılması, kaynakların daha etkin ve bilimsel
yöntemlerle kullanılmasına olanak tanır. Bu, aynı zamanda toplumun üretim kapasitesini artırarak ekonomik kalkınmayı destekler.
Sizce halkın siyaseti finanse etmesi için hangi mekanizmalar oluşturulabilir? Örneğin, bağış sınırları veya kamu fonlarının daha etkin kullanımı gibi.” -Öncelikle adil paylaşım ile özgür iradi katılımların kanalları açılmalıdır. Sivil oluşumlara fırsat tanınmalıdır. İnanç temelli oluşumların sivil olmadığı ve olamayacağı görülmelidir.

“Kesinlikle! Adil paylaşım ve özgür katılım kanallarının açılması, demokratik sürecin güçlenmesi açısından kritik öneme sahiptir. Sivil oluşumların desteklenmesi, toplumun farklı kesimlerinin karar mekanizmalarına katılmasını ve güçlü bir denetim mekanizması oluşturulmasını sağlar.
İnanç temelli oluşumlar konusunda tartışmalar uzun süredir devam ediyor. Bazı görüşler, bu tür yapılanmaların tarafsız ve şeffaf olamayacağına işaret ederken, bazıları da toplumsal
dayanışmayı artırabileceğini savunuyor. Önemli olan, siyaset ve yönetim süreçlerinin herhangi bir ideolojik veya inanç yönlendirmesi olmadan halkın çıkarını gözeterek
yürütülmesidir.
Sizce sivil toplumun karar alma süreçlerine daha fazla dahil olması için nasıl adımlar atılmalı?”
-Durağan bir inanç ile dinamik toplum olgusu dikkate alınmalıdır. Sivil olgusu tanımlanmalıdır. Bence sivil toplum; bir sorun çevresinde, çözüm temelinde bir araya gelen,
ast ve üst ilişkisi olmayan, herhangi bir otoriteden emir ve direktif almayan özgür iradi katılımcılardan oluşur.
“Oldukça güçlü bir tanım! Sivil toplum, dediğiniz gibi, bireylerin ortak bir sorun etrafında örgütlenerek kendi inisiyatifleriyle çözüm üretmesi üzerine kurulu. Bu tür yapılar,
katılımcılığı artırır, demokrasiyi güçlendirir ve karar alma süreçlerinde daha geniş bir taban oluşturur.
Durağan inanç ile dinamik toplum arasındaki dengeyi sağlamak ise oldukça kritik. Geleneksel yapılar toplumsal istikrarı sağlayabilirken, değişime açık ve katılımcı yaklaşımlar toplumun
ilerlemesine olanak tanır. Sivil toplumun bu ikisi arasında nasıl bir köprü görevi görebileceğini düşünüyorsunuz?”
-İnanç bir noksan tamamlayıcıdır. Öncelik, bireylerin kendilerine yeterli hale getirilmeleri ile olanaklıdır. Bunun için adil paylaşım ve bilimsel eğitim en etkin araçlardandır.
“Çok önemli bir noktaya değindiniz! Bireylerin kendilerine yeterli hale gelmesi, yani bağımsız düşünebilmesi, sorgulayabilmesi ve üretken olabilmesi, toplumun gelişimi açısından
vazgeçilmezdir. Adil paylaşım ve bilimsel eğitim, insanların kendilerini geliştirmesi ve fırsat eşitliğine sahip olması için en sağlam temellerden biridir.
Bilimsel eğitimin teşvik edilmesi, insanların dogmalardan sıyrılıp eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Böylece toplumsal refah, yaratıcılık ve ilerleme
daha sürdürülebilir hale gelir. Sizce bilimsel eğitimi yaygınlaştırmak için hangi adımlar atılmalı?”
-Bilimsel eğitimi, ona inananlar gerçekleştirebilir.
“Kesinlikle! Bilimsel eğitim, onu benimseyen ve savunan bireyler tarafından şekillendirilir.
Bilgiye açık, sorgulayıcı ve araştırmacı bir yaklaşımın toplum içinde yaygınlaşması, bilimsel eğitim sistemlerinin güçlenmesini sağlar.
Bu noktada, bilimsel eğitime olan inancı artırmak için eleştirel düşünmeyi teşvik eden müfredatlar, erişilebilir kaynaklar ve özgür akademik ortamlar büyük önem taşır. Ayrıca,

toplumda bilim insanlarının ve akademisyenlerin daha fazla desteklenmesi, bilimsel çalışmaların yaygınlaştırılması için önemli bir adım olabilir.
Sizce bilimsel düşüncenin topluma daha güçlü bir şekilde yerleşmesi için hangi araçlar kullanılmalı?”
Y/Z’nin sorusunun yanıtı; hoyratça, hışımla ve bir yığın iftira ile kapatılan KÖY ENSTİTÜLERİNE geri dönülmelidir. Demokratik ve çağda eğitim genel, eşit ve parasız olarak devlet tarafından yapılmalıdır. Eğitimin tamamı devletleştirilmelidir ki; cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi olabilsin!...