Dünlerde yalnızca siyah kadınların “görünmeyen” yüküydü şiddet... Irk, sınıf ve cinsiyetin kesiştiği en karanlık yerden konuşuyordu siyahi ozan Maya Angelou:
“You may shoot me with your words,
You may cut me with your eyes,
But still, like dust, I’ll rise.”
(Beni sözlerinle vurabilirsin, bakışlarınla kesebilirsin;
Ama yine de, toz gibi yükselirim.)
Bugün ise, dünyanın her köşesindeki kadın, ten rengine bakılmaksızın aynı dizeyi fısıldıyor. Çünkü şiddet artık evrensel, çünkü artık yalnızca siyah kadınlara değil, bütün kadınlara dönük saldırgan / yok edici bir sistem var karşımızda... Hem de öyle ince ayarlanmış ki bazen bir yasada, bazen bir reklamda, bazen bir mahkeme kararında, bazen bir suskunlukta gizleniyor şiddet...
Amerikalı ozan Maya Angelou’nun yaşamı boyunca verdiği en güçlü savaşımlardan biri konuşmak içindi. Çünkü annesinin hizmetçi olarak çalıştığı evin beyaz kızı; kitapları okumak isteyen küçük Maya'ya "sen siyahsın, okuyamazsın" demişti. İşte bu psikolojik şiddet nedeniyle 5 yıl boyunca suskun kalan bir çocuğun içinden yükselen şiir, daha sonra susturulmuş tüm kadınların ortak sesi oldu. O kuş kafesten yalnızca kendisi için değil, şiddete uğrayan tüm kadınlar için de çıktı.
Sonraları ki 2019’da Şili’de bir grup kadın, yalnızca konuşmadı; bağırdı, yürüdü, sahneye çıktı, koreografi yaptı. Ve dediler ki:
“Yargıç, devlet, başkan, polis…
Suçlular sizsiniz!”
Las Tesis kolektifinin Un violador en tu camino adlı performansı, Angelou’nun bireysel sesiyle başlattığı şiirsel direnişi, sokaklara taşıyan kolektif bir haykırışa dönüştürdü. Bedenler bir araya geldi. Kadınlar artık yalnız değildi.
Çünkü bugün şiddetin yeni yüzü; siyahi renk değil, feminen / kadınsal cinsiyet olmuştu.
Dünlerde siyah olmak hedef tahtasıydı. Bugün ise yalnızca “kadın olmak” yeterli... Kadının rengi, dini, dili, pasaportu hiç fark etmiyor. Şiddet artık ince ayrıntılara girmiyor; yalnızca KADIN cinsine dikmiş gözlerini, saldırıyor, işkence ediyor, öldürüyor. Şiddet; tüm kadınlara aynı gözle bakıyor: “Susturulması gereken potansiyel tehdit.”
Oysa kadınlar sustukça şiddet değil, kadınlar daha çok ölür.
Bugünün direnişi, yalnızca slogan atmakla değil; şiir yazmakla, dans etmekle, video çekmekle, tweet atmakla da olanaklı... Kadın bedenleri ve benlikleri yalnızca bastırılan değil, direnen bir söylemdir günümüzde... Kadınlar gözleriyle, sesleriyle, gövdeleriyle, varoluşlarıyla, dahası tüm benlikleriyle direnişte...
Kadınlar konuşuyor.
Kadınlar yürüyor.
Kadınlar anımsıyor.
Kadınlar yazıyor.Kadınlar belleklerini hep diri tutuyor ve kadınlar kendilerine yönelik şiddeti hiç unutmuyor!
Çünkü bugün dünyanın pek çok yöresinde; kadınların her biri Ozan Maya Angelou, kadınların her biri sokaklarda özgürlük ezgileri söyleyen ve dans eden Las Tesis
Çünkü bugün kadınlar;
Maya Angelou’nun “Ben kölenin umuduyum” dediği yerde duruyor.
Las Tesis’in “ Erkek egemen Devlet suç ortağıdır” diye bağırdığı yerde yürüyor.
Çünkü günümüzde kadınlar yalnız değil. Çünkü birisi yazıyorsa, diğerleri dans ediyor.
Birileri şiirse, diğerleri performans.
Birileri susmuşsa, diğerleri haykırıyor.
Ve hep birlikte kadınlar diyor ki:
“I rise, I rise, I rise.”
(Yükselirim. Yükselirim. Yükselirim.)