Kızılırmak dendiğinde, Korkmazgil’in dizeleri gelir aklıma. Hem uzun, hem de uzun soluklu bir şiir. Bu destansı şiirin tamamını değil, bazı bölümlerini paylaşmak istiyorum. Destan akarının deltalarında soluklanarak, dönemeçlerden alıntılarla devam edelim denize yolculuğumuza.
…………………………..
yekinir yürür orman
yekinir yürür toprak
yekinir yürür kalabalıklar
ve der ki kitabın ortayerinde
bütün ırmakları dünyanın
kızılırmaktan geçer
Korkmazgil, 1927 yılında Gürün’de doğdu. Adana Erkek Lisesinden 1948’de mezun oldu. 1950’de Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirdi. Maraş’ın Göksun ilçesinde öğretmen iken kovuşturmaya uğradı.
……………………………………………                                                                                                                                                       
vurgunun soygunu nevyork'ta döllediği
bir kucak sakal sanmak belki de marks'ı
toprakları denizleri insanları ingilizlemek
silâhlarla beklemek sömürge sofralarını
vaşington ağalarının pilâtin dişlerine
taze bir kan gibisine gerinir güneşlerde
saklar genişliğini şarapçasına
altun tepsilerde çok büyük ölür yürek
çok büyük hıncı kalır mayonezli kirenaların
Hapisten çıktıktan sonra birçok değişik işlerde çalıştı. Tabelacılık, arzuhalcilik, hayvan bakıcılığı ve toprak işçiliği…

…………………………………………………..
akdeniz'de mor bir deniz burjuva gitarlarında
kuytuların kuytularda ölüme döllenmesi
sevişmenin soyutluğu ve çamurluğu
duaların çamurluğu ve soyutluğu
gökyüzüne insanca bakamamak
yâni hiçbir şey
yâni utanç ve lavanta
yâni mum
çoktespihli bir ebabil ki uzar çöllerde
uzatır baltazar bayramlarını petrol petrol
uzatır köleliği âmin
İlk şiiri 1959 yılında Dost dergisinde basılır. Gazete ve dergilerde yazıları çıkar. 1954’te Kavel, 1970’te Kızılkuğu ile TRT şiir ödüllerini kazanır.
…………………………………………………………..
kalçaları, kadın pazarlarının - yok başka
karanlık vatanseverliği kaçakçılığın - yok başka
general nargilelerin madalya törenleri
ve şeytan taşlaması petrol kırallarının - yok başka
ezik ve utangaç
bilgiç ve yoz
mum
yâni demek istiyorum ki
sadakalı sosyalizm soytarılığı


konuşun soytarılar
çalgılar susun
bekler güzel yarınlarını bu tutsak toprakların
çetelerin o sipsivri uykusuzluğu

Kızılırmak, Hasan Hüseyin’in şiirinin adı. Bu adla kitabı çıkar 1966 yılında. Hiç soluk aldırmadan kovuşturulur ve tutuklanır! Daha sonra yargılanma sürecinde Yargıtay kararı ile berat eder 1969 yılında.
………………………………………………
allaha inanır arapça
yoksulluk çeker türkçe
ve denizi sever çocukça
oraları söyler durmadan
oralarda yaşar bıkmadan
oralarda ölür İstanbullarda

dal uyur daldasında yorgun dalların
gece büyük büyük anlatır eskimişlerden
su değil toprak değil
de ki acımışlıklar
de ki altun sözcükleri tükenmişliğin
oturur direk direk
götürür pazar pazar
ne ki yaşamak?
Kızılırmak kitabının üçüncü baskısının arka kapağında, Asım Bezirci’nin değerlendirmesi şöyledir: “Kızılırmak’ta halkına ve yurduna gönül vermiş bir şairin derin duyarlığı, gür sesi, geniş soluğu, renkli hayali, işlek Türkçesi ile diyalektik bir görüş ve insancıl bir bakışa yaslanan hayat ve tabiat sevgisi, barış ve özgürlük tutkusu, devrim ve bağımsızlık özlemi birbirleriyle kaynaşarak etkili bir bileşim meydana getirir.”
………………………………………..
kağnı uzaklığını bilir misiniz
kırmızıbiber ve tuz
bilir misiniz
karlı karanlıkta yalnız
yapayalnız
ince ince ölmek
bilir misiniz
bugün bulgurun sonu
yarına dur bakalım
öbürgün allah kerim
bilir misiniz
toprağın boynu bükük
eller umarsız
ağam sen bilirsin
bilir misiniz

seviyorsak silâhı ve yoksulluğu
susuyorsak kar altında toprakçasına
bıçak kemiğe değmediği
güneş ufuktan doğmadığı
o tozkoparan fırtına
kapımızı
kırmadığı
içindir

vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım
geçin sıcak ırmakları kuşlarım
kızılırmak kızılırmak akın kuşlarım

şeftali emzikteydi bursa'da
pamuk çiçekte
çukurova'da
ve yeşil bir buluttu buğday
konya'da
sivas'ta
siverek'te

ozan ozanca söylüyordu dünyanın geleceğini
işçi grevce
adını bile bilmediğimiz birileri vardı dünyanın bir-
[yerlerinde
örneğin Singapur'da
tahran'da belki
belki de kordoba'da
karakas'da mı desem katanga'da mı
yoksa roma'da mı ankara'da mı
birileri biryerlerde durmadan yontuyordu
barışı mermer mermer
öfkeyi demir demir
sevgiyi tunç tunç
doyumsuz günler aşkına
Korkmazgil, toplumcu şairlerimizin önde gelenlerindendir. Büyük yurtseverliği, yapay sınırları aşan ve evrenselliğe doğru bir koşudur. Bunun için her tökezletildiğinde yeniden ayağa kalkarak daha büyük bir çabayla yoluna devam etmiştir.
………………………………………
ölmek birşey değil dostlar
hergün ölmek güç
açlık
o başka ölüm
açlık korkusu
beter
ne atom ne hidrojen ne yangın
dağları dümdüz etmeğe - dostlar
aç çocukların çığlığı yeter

Acıyı, yokluğu, yoksunluğu paylaşan duyarlığı, uzun soluklu ve ölümsüzdür. Kendini yaratırken özgürlüklere tutunmuştur hep.
………………………………………………
yangından kaçar gibi bölük bölük
sırtı yorganlı emekçileri cömert ülkemin
göçüyorlardı vatan vatan
viyana üzerinden
adenover almanyasına
'allı turnam bizim ile gidersen
şeker söyle kaymak söyle bal söyle'
söyle ki iyi vursun hınzır vurguncu
tüyübitmediği soysun tefeci
eskiden gemilere bindirip bindirip zencileri
İşin özü şu: Hasan Hüseyin’in duyarlığı, tüm yapay ayrımların ötesindedir ve sınıfsaldır. Bu nedenle emekçi dostlarının nerede olduğu çok önemli değildir.
………………………………………………………..
bir dilim güneş koyup bir dilim yoksul sevince
aşk büyütmek
gecelerce gecelerce özlemeklerden
bölündüm ayrılıklara parça parça
dağıldım yeryüzüne çığlık çığlık
şimdi patron yüzlü sabahlardayım
şimdi direk direk direnmek

Birgün çıkıp geldiler - anlamsız yüzlerini ve gülüşlerini -
tüketimartıklarım üretimorganlarını ve eski külotlarını -
çikletlerini çukulatalarmı getirip bıraktılar - tiklerini mi-
miklerini çiğliklerini - gençkızların düşlerini getirip bırak-
tılar - hergün hergün yeniden getirip bıraktılar - iplerini
oltalarını konservekutularmı - süttozlarmı soyalarını sa-
lemlerini - kısırlıkhaplarmı madalyalarını tasmalarını –
…………………………………………
ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
ve artık okadar çok şey getirdiler ki
ve artık okadar çok şey getirdiler ki
ve artık okadar çok şey getirdiler ki
bağımsızlığa yer kalmadı ülkemde
En büyük özlemi, özgür insanların yaşadığı, üretip değerler yarattığı tam bağımsız bir ülke!
………………………………………
elbet bir bildiği var bu çocukların
kolay değil öyle genç ölmek
yeşil bir yaprak gibi yüreği
koparıp ateşe atmak
pek öyle kolay değil
hem öyle bir ağaç ki şu yaşamak denilen şey
her bahar yeniden yeniden tomurcuklanır da
yalnız bir bahar çiçeklenir
a benim gülüm!


Özgürlük düşleri kendisi, dostları ve ülkesinin emekçi insanları içindi. Ve düşleride…
…………………………………………….
Bir oğlum olacak adı temmuz
uykusuz
korkusuz
beter mi beter
ben beynimi satarak yaşıyorum
o benden proleter

bir oğlum olacak adı temmuz
karataşın göbeğinde aşk
karataşın göbeğinde barış
karataş çatladıçatlıyacak
bende bitmeyen kavga
onda yeniden başlıyacak
Nice kavgalar oldu ki; istediklerimize erişemedik ama o yolda yeni mesafeler kat ettik. Nazım Usta’nın Şeyh Bedrettin Destanında dediği gibi; “Mademki yenildik bu kerre…” Oysa, yaşam savaşındaki kavga, bitti sanıldığı an yeniden başlar.
Hasan Hüseyin Korkmazgil’in ACIYI BAL EYLEDİK şiiri ile anmamızı noktalayalım.

ACIYI BAL EYLEDİK

«pir sultan ölür dirilir»

bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde

kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
san kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni

kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu

kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni