Doğal yaşamımız bir koalisyonlar dizgesidir. Zorunluluklar eşliğinde ve güven temelinde gelişen yardımlaşma, dayanışma ve farklı adlar altında yaşama geçirilen birliktelikler sonuçları itibariyle bir koalisyondur. Alışılmış yaşamlar bir koalisyonlar sürdürümünden ibarettir. Koalisyonla kendine yeterlik arasında göz ardı edilemeyecek bir ilişki var. Demokrasi ile kendi kendine yetebilmek (özgürlük) arasında da yadsınamayacak bir belirleyicilik ilişkisi var. Demokratik yapılar; kurumlar, kurallar, ilkelerle yaşamsal ilişkilerin güvencesidir ve noktada koalisyonlar yaşamın zorunlu bir parçasıdır. Yeri, zamanı, amacı, ilkeleri süresi ve tarafları belli olan birliktelikler, yadsınamayacak bir yaşam güvencesi ve kolaylaştırıcısıdır. Yetmezliklerin olduğu süreçlerde yardımlaşmaya daha çok gerek duyulur. Bu nedenle yetmezlikler bağımlılığı artırır. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” Bu söylem, ödünçle yaşam dönemini çağrıştırmaktadır!
Koalisyon dendiğinde, farklı kurumsal yapıların veya temsil yetkili kişilerin, öbeklerin ilkeli ve gönüllü birlikteliği akla gelir. Birliktelikler, ortaklıklar temelinde farklılıkların uzlaşması ile gerçekleştirilir. İlk akla gelenler arasında, siyasi partiler arasındaki iş birliği var. Aslında bunun yadırganır bir yanı olamaz. Söz konusu olan, aynı ülkenin siyasi partileridir.
Koalisyon doğal yaşamın en doğal ve olumlu eylemlerinden biridir. Doğal yaşamımıza farkında olmadığımız koalisyonlar egemendir. Hal böyle olmasına karşın, çoğunluğu yöneten azınlıklar; koşulsuz katılımları ve itaatleri istediklerinden dolayı koalisyonlara sıcak bakmazlar. Koalisyon istemsiz ödün demektir ki; bu da kardan zarar etmek anlamına gelir. Koalisyonları istemeyen varsıl azınlıklardır. Buna karşın genel çoğunluğu oluşturan emekçiler için koalisyon yaşama tutunma nedenlerinden biridir. Özellikle adil paylaşımın yolu, temsilden geçer.
Egemenler sahip oldukları ekonomik güç nedeniyle çoğunluğa hükmetme olanağına sahiptirler. Kurdukları düzendeki paylaşım ayrıcalığını koruyup sürdürmek için yönetimin kontrolünü elden bırakmak istememektedirler. Sonuçta azınlıktaki varsıllar çoğunluk olan emekçileri kendi yararları temelinde yönetirler. Bu kompozisyonun bozulmasını istemediklerinden, koalisyonları da istemezler. Koalisyon istememek, “öteki” yaratan bir yaklaşımdır ve adil paylaşımdan kaçınmaktır. Özgürlüğü sadece kendisi için istemek bir bencilliktir. Daha açıkçası, sınıfsal bir tercihtir. Paylaşımda adaletli yaklaşımlar, toplumun kültür düzeyini yansıtır.
Koalisyon tabanı kapsamı itibarıyla ülke genelini yansıtır. Yaşamdaki birliktelikleri, yönetime taşımayı amaçlar. Temel haklar açısından bakıldığında, ayrımsız bir eşitlik sağlamanın fiili durumudur. Bunun için temsil olabildiğince kapsayıcı olmalıdır. Tüm yurttaşların ayrımsız ve normal temsili koalisyonlar aracılığı ile gerçekleştirilebilir. Bunun için gerçekler göz ardı edilmeden yaşamda eşitlik temelinde uygulanmalıdır. Noksan temsil gibi, baskın temsilde hak kaybına neden olur. İkna yöntemleri aracılığı ile rıza üretmek demokratikmiş gibi gözükebilir ancak, eşit olmayanlar için bundan söz edilemez. Her baskın oluşum iyi niyetli olsa bile hak kayıpları söz konusu olabilir. Eşit olmayanların eşitliği iddia edilemez!
Koalisyon sınıflar arası ve sınıf içi farklılıkların birlikteliğidir. Ülkede yaşam alanlarını paylaşanların, parlamentoda iktidarı paylaşmasıdır. Örgütlü toplumun üst düzeyde(parlamentoda) uzlaşmasıdır. Siyasi partiler sosyal yaşamın vazgeçilmez unsurları olarak tanımlanır. Birey bazında siyasi partiler kişisel katılımlı bir koalisyondur. Aynı görüşte olan ya da aynı görüşe yakın olan gruplar bileşeni olarak parti ortaya çıkar. Fakat aynı çatı altına farklı beklentileri olan kişiler yığışır. Gelir bölüşümünün iki ucunda yer alan kişilerin aynı siyasi partide yer almaları açıklanması güç çelişkilerden biridir.
Demokratik toplumlarda gelir dağılımında uçurumlar olmaz. Adaletsiz gelir dağılımında farklı çıkar gruplarının olması kaçınılmazdır. Bu gerçeklik çok sayıda siyasi partinin ortaya çıkmasının nedenlerinden biridir. Siyasi partiler ülke çıkarlarını (bu eskidendi) ve üyelerinin çıkarlarını savunurlar. Bu iki temel ilke partilerin uzlaşmasının engeli değil ortak paydasıdır. Koalisyonlara karşı çıkmak ülkenin birliğine ve beraberliğine karşı çıkmaktır. Uzlaşmaya ve yaşam ortaklıklarına karşı çıkmaktır!
Demokratik yönetimlerde devletin değil, devlet karşısında güçsüz kalan vatandaşların korunması gerekir. Devlet olduğu için vatandaşlar “var” olan değil, vatandaşlar olduğu için devlet var olandır. Hal böyle olunca, önce devleti var kılan vatandaşın korunması doğaldır. Bunun için koalisyon en uygar çözüm yöntemlerden biridir!