Bugün ülkemizin en büyük derdi, demokrasi eksikliğidir.
Demokrasi olmazsa, ekonomi de düzelemez.
Çoğulcu, katılımcı demokrasi uygarlığın temeli, aydınlanma düşüncesinin özü, esasıdır.
Bu sözleri sanıyorum onaylamayacak bir tek aydın kişi yoktur; yani olamaz.
Zaten demokrasiyi içselleştirmemiş bir kişinin aydın olması da asla mümkün değildir.
Buraya kadar tamaaaam, diyoruz ve anlaşıyoruz [her halde]
Şimdi de demokrasinin tam karşısındaki oluşa [oluşuma] bir göz atalım:
*** Baskı ve sansürü bir yönetim biçimi olarak benimseyen, düşüncelerin ifade edilmesini yasaklayan [bundan belirli nedenlerle korkan] bir yönetim biçimi ve o yönetim biçiminin mimarları, despotları, diktatörleri.
Bu iki cephe, tarih boyunca birbirleri ile mücadele etmişler ve o mücadelenin içinden zamanla uygarlık fışkırmıştır.
Demokrasi düşmanlığı sadece hükümetlere, meclis başkanlarına, gücü eline geçiren herhangi bir kişi ya da zümreye özgü bir nitelik değildir.
Daha doğru bir deyimle bu “niteliksizlik”, en kücük toplumsal örgütlenmeler içinde bile yeşerebilir, kendi çizgisi boyunca gelişebilir.
Sansür, düşüncelere kilit vurma yöntemidir.
Düşüncelerin birbiri ile yarışmasından ve böylelikle gelişmesinden ürken karanlık bir zihin faaliyetidir.
Bir gazetedeki köşe yazısına sansür koymak, demokratik bir hak arama mücadelesine yasak getirmek…
Hatta… Hatta sosyal medyada bile sansür uygulamaya kalkışmak, ismini koymak istemediğimiz bir kişisel endişenin belirtisidir.
Örneğin WhatsApp gruplarının bile, bizzat o grubun yöneticileri tarafından sansür edilmesi… [falan]
Haydi gelin daha açık yazalım: Bir derneğin kendi üyelerinin yapmak istediği paylaşımları bile yasaklamış olması…
Hele hele, bu derneğin isminin Atatürkçü Düşünce Derneği olması, olabilmesi… Sizlere ne düşündürüyor?
Örneğin, bir yanda düşünce özgürlüğü, demokrasi, Atatürk ilkeleri… Öte yanda da, kendi üyelerinin düşüncelerinden korkan bir garip Atatürkçü Düşünce yönetimi anlayışı; ya da pratiği...
Belki de, “hadi canım sende”, diyeceksiniz bu son satırları okuyunca.
*** Olur mu böyle bir şey, diyeceksiniz?
Ama, oluyor. Yani olmakta.
Tabii ki, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin genel merkezinin anlayışından söz etmiyoruz.
Merkez bu türden düşünce anlayışlarından yeni yönetiminin hamlesi ile kurtuldu; kurtarıldı!..
Bizim gündeme taşıdığımız Akbük Mahallesi’nin ADD şubesinde kök salan bu garip pratik.
Ne yazık ki, böyle.
Evet, işte aynen böyle…
*** Maalesef mi diyorsunuz?
*** Hayır, maatteessüf… [Yani tabii ki, bizce!]

http://www.soruyusormak.com

Derneğin kurucu başkanı, Prof. Dr. Muammer Aksoy…
Onursal başkanı ise, Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU’dur…
Bu insanlar Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananmışlar ve "Atatürkçü Düşünce Derneği"ni kurarak, O'nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır.