Kirletilmemiş göğün altında,
Gönüllere taht kurmuş bir zirveydin!
Koynunda börtü böcek,
Teninde güneşin dost eli,
Eteğinden yürürdü yeşil
Sarmaya nazlı tenini.
Yıkardı ilk yağmurlar bedenini,
Mutluydun yaşamlara omuz vermekten,
Erkenci güneşler ısıtırdı tenini.
erişilmez liginle güreşirdi rüzgâr…
Gökteki bir yer gibiydin sisler içinde.
Ta ki; ölümler şafağına dek!
Acıdan taşa kesti yüreğin…
Baharlar sönerken sarsıldı bedenin!
On binler ses kattı sesine yüz binlerin!
İlenirken dedi ki, onların sevenleri,
“Nurhak sana güneş doğmaz!
Uçan kuşlar yuva kurmaz!”
Acılı yürekler boğdu çığlıklarını,
Bir dağ erirken utancından!..
Kan kaybediyordu ülkem durmadan!
Söndü Nurhak’ta gonca yıldızlar;
O bir milat oldu kayıplara,
Ondan sonra hiç görülmedi,
Güneşin doğuşu Nurhaklarda!..
Acının gözleri açık yüreklerde,
Damarlarında deli çaylar çağlayanı…
O en amansız fırsat kollayıcıdır ki;
Günün açmazında beklerler karanlıkları!