Gençliğini çaldılar evlatlarımızın… 

Yarınsız bıraktılar gelecekleri! 

İstenmeyen ve beklenmeyen olay ve şeyler, öfkeye neden olur. Öfke, algıya bağlı bir tepki biçimidir. Bu tepki birliktelikleri yıkabileceği gibi, yeni birlikteliklerin oluşmasına da neden olabilir. Öfke aykırılıklara karşı oluşan bir tepkidir. Aykırılık beklentiye ters düşen, bilerek ve isteyerek yapılan şeylerdir. Halk için değil, halka rağmen yapılan şeylerdir. Sözünde durmamak, her anlamda ihanet,verdiği sözü tutmamak, öfkeye neden olan aykırılıklardandır. “Söz” birliktelikleri başlatır veya yok edebilir. Yoksulluk ve öfke aynı tabanda ardışık olarak yayılıyor. 

Öfke itirazdır, isyandır, uyarıdır, yaşama ilişkin taleptir. Öfke tepkinin dışa vurumudur. Öfke adil paylaşıma, eşitliğe, sorunsuz birlikteliğe ve uyuma çağrıdır. Bir bireyin karşılaştığı olumsuzluk karşısında oluşan rahatsızlığını, söz veya yasalara uygun biçimde yapılan eylemleri ile dışavurumudur. Beklenmedik olay ve olgular karşısında oluşan hayal kırıklığı ile kabaran tepkidir.

Öfke en alt basamaktaki kişiden topluma, kurumlara, otoriteye ve yönetenlere karşı olabilir. Bu noktada üzerinde duracağımız toplumsal öfkedir. Toplumsal öfke yaşam koşullarıyla, ekonomik durumla ve sosyal statü ile ilişkili olabilir. Yönetimlerin sorun çözüme biçimine ilişkin tercihleri de toplumsal öfkeye neden olabilir. Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, kayırmalar ve ötekileştirmeler toplumsal öfkeyi tetikler. Neden-sonuç ilişkisi kuramayan bireylerin öfkesi kırık bir hat izleyebilir. Adam kişisel çıkarı için ülkeyi yağmalarken; ormanları, suları ve doğayı yok ettiğinde; halk doğayı ve haklarını savunabilir. Bu süreçte güvenlik güçleri devreye sokularak halkın tepkisi önlenmeye çalışılırsa, “kırık öfke” yağmacıya değil de güvenlik güçlerine yönelebilir(!)Fiyat artırmalarını ve pahalılığını bakkaldan, kasaptan ve pazarcıdan bilmek böyle bir sapmadır.

Çözülünce karanlığın ipleri, şahlandı işbirlikçiler;

Çıktılar inlerinden, mağaralardan, tüneklerden...

Güçsüzlerden güç alan suçlular en güçlülerdi;

Sözde iki cihanın hakimleri, örümceklerle birlikteydi!

Kişinin öfkesi özel yaşama ilişkin olan bir tepkiye neden olur. Mekanla sınırlı ve birden çok kişiyi etkileyen bir durum söz konusu olduğunda ise, toplumsal öfkeden söz edilir. Toplumsal öfke, örgütlü yapılarda daha çabuk çözülebilir. Bu örgütlü yapılar yasal dayanakları olan demokratik yapılardır. Sendikalar, dernekler, kooperatifler, siyasi partiler ve sivil toplum oluşumları bu kapsamdadır.

Yığınların öfkesi, demokratik olmayan yönetimlerin korkulu rüyasıdır. Halk gücünü doğrudan doğruya ve kendisinden yana kullanırsa, çözüm kaçınılmaz olurken, süreç kısalır. Sonuç alıcı bir toplumsal adım atılmış olur. Toplumsal öfkenin örgütlü biçimde harekete geçirilmesi sonucunda yönetenler değiştirilirse (yasal yol ve yöntemlerle); bu bir darbe olur. Eğer yönetenlerle birlikte sistem değiştirilirse bu da ihtilal olur. Her iki değişimin temelinde de bir toplumsal öfkenin olduğunu söyleyebiliriz. Öfkenin sonuç alıcı bir biçimde oluşturulmasının olmazsa olmazı bilinçli örgütlülüktür. Sınıf içi güç odaklarının paylaşım temelli hareketleri sonucundaki değişimler için darbeden söz edilir. Aynı olay sınıflar arası bir mücadeleye sahne olduğunda varılacak olan sonuç ihtilaldir.

Üstteki saptamalarla darbe ile ihtilal arasındaki farklılığı vurgulamaya çalıştık. Darbe toplumdaki güç odaklarının, erki ele geçirmeyi amaçlayan ve yeniden paylaşım temelli bir mücadeledir. Bu mücadelede en ilgisiz yığınlar dolgu malzemesi muamelesi görürler. Bu süreçte görev zaiyatı hesaba katılmaz. Darbelere dayanak olan erk ’in önemi, paylaşım yetkisinin ele geçirilmesi ile ilgilidir.

Darbelerde öfkenin ve şiddetin payı tartışılamaz. Ancak her darbede güç kullanmak gibi bir zorunluluk yoktur. Kurumlar aracılığıyla ve yasal görünümlü düzenlemelerle de darbe yapılabilir. Yöneten klik yeni paylaşım olanaklarına kavuşuyor ise ve bu eylem tasarlanarak gerçekleştirilmiş ise, bu bir darbedir. Paylaşımdan daha çok pay almak bir darbe çıktısıdır. Halkın gücü halkın yararına değil de egemenlerin çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanıldığında; sonuçları itibarıyla halka karşı kullanılmış olur(!) Darbede halkın gücü halkı baskılamak amacıyla kullanılabilir. Eğer emekçiler örgütsüz ve sınıf bilincinden yoksun ise, bu zokayı hep yutar(!) Sistem içi çıkar mücadelelerinde yığınlar, kullanılabilir elemanlar konumundadır. Darbeciler, kurmay heyeti dışında yığınlardan oluşur.

Korku, olmak ya da olmamak ikileminde yaşamdan yana tavır almaktır. Doğadaki değişim ve dönüşümler, yaşama uyma uyarlamalarıdır. Biyolojik değişimler uzun bir sürecin ürünü olabilir. Fiziksel değişiklikler öze ilişkin olmayan biçim ve konumla ilgi olduğunda kısa sürede gerçekleştirilebilir. Hiç kuşkusuz, bu olgu nesneler içindir. Öznenin değişim ve dönüşümü koşullarla ilişkilidir. Burada bir seçme veya zorunluluk söz konusu olabilir. Seçme her koşulda yaşamdan yana olur. Zorunluluk, yaşam istem ve direnci var olduğu sürece geçerli olabilir. Aksi taktirde yaşamdan ayıklanma kaçınılmaz olur(!)

Enerjinin belirlenmiş sınırlar içinde üst varlıklara dönüşmesi oluşumu tamamen uygun koşullar bileşenleriyle ilişkilidir. Uygun koşul, beklenti temelli bir temennidir. Canlı formatındaki hastalık oluşumları beklenti ve temenni dışıdır. Varlıklar algı ve duygularıyla bir bütündür. Yaşam süreci içinde bir takım etki ve tepkiler duygular bağlamında oluşur. Duygular her koşulda varlığın gereğidir. Varlığın konum ve koşulları duygularının nedenini barındırır. Etki ve tepki her koşulda yaşam süreci içinde oluşur. Öznenin tavır alışı(tepki) bilgi, bilinç, farkındalık, duygudaşlık ve ön görebilirlik belirleyiciliğinde ve o sınırlar içinde oluşur.

Bilinç, farkındalık ve öngörü duyarlığı algıyı oluşturur. Algı ön bilirliğin tabanıdır. Bu duyarlıklar toplamının temel gerekliliği, yaşamı sorunsuz olarak sürdürmeye hizmet eder. Bilinçli ya da farkında olmaksızın yaptığımız veya yapmak istediklerimiz şeyler, yaşama ilişkin tercihlerimizdir.

Devlet: Ortak yaşama iradesini özgürce beyan eden iradi katılımlı bireylerin istem ve iradesini dikkate alan örgütlü yapı devleti oluşturur. Devlet, demokratik kurumları aracılığıyla toplumsal yaşamı ortak değerler çerçevesinde düzenler. Özgür bireyler devlet yapısı içinde hak ve yetkileri olan katılımcılardır. Ortak değerlerin belirleyeni, kuruluş ilkeleridir. Yaşamı ve geleceği güvenceye alan kuruluş ilkelerinin yaşama uyarlanmasında iradi olarak çağdaşlığın gerektirdiği değişim ve dönüşümler, mevcutlara ilave edilir…

Korku önlem alma, seçenekler oluşturma ve çözüm üretme yollarını bulmakla sonuçlandığında, bundan özne ve toplum yararlanır. Bu nedenle kriz çözümün ebesidir. Sonuç itibariyle her şey, en büyük servetimiz olan beynimizi kullanmakla ilgili. Mademki bir beynimiz var o zaman onu yararlı bir biçimde kullanalım…