Yazıya başlamadan önce, özelleştirmelere ilişkin görüşümü belirteyim. Cümle özel ve ayrıcalıklı olanlara karşı olduğum gibi; halka ait olması gereken şeylerin özelleştirilmesine de karşıyım. Bana göre bu karşılık yurtseverliktir, doğaseverliktir,  insan severliktir, hukukun üstünlüğünden yana olmaktır ve tüm varlıkların hakkını korumaktır.
Özelleştirme yapılmadan önce kitleleri ikna etmek için şu savlar ileri sürülmektedir:
1-Teknolojik yenilemelerle yeni yatırımlar yapılacaktır.
2-İstihdam olanakları yaratılacaktır.
3-Kalite artırılacaktır.
4-Rekabet ortamı yaratılarak fiyatların düşmesine olanak sağlanacaktır.
5-Devlet tekeli ortadan kaldırılacaktır.
6-Mülkiyetin toplumda yaygınlaşmasına imkân tanınacaktır.
1980’lerden buyana özelleştirmeler yapılmaktadır. Üstte vurgulanan konulardan gerçekleştirilmiş bir tek madde gösterilemez. Özelleştirmelerle hak sahibi olan kişi veya şirketler sadece para toplama işini ön planda tutmuşlardır. Yapılan özelleştirmelerden dolayı toplum yararından söz etmek mümkün değildir. Dört gün elektriksiz kalan Isparta tipik örneklerden biridir. Ayrıca dünya genelinde özelleştirmeler yerini kamulaştırmalara bırakmaktadır.
Özelleştirmelerin amaca hizmet edebilmesi için; hukukun üstünlüğünün, eşitliğin ve adaletin gözetilmesi gerekir. Demokratik olmayan ortamlarda özelleştirmeler, özel ayrıcalıkları olan kişi veya kurumların ortaya çıkmasına neden olur.
Özelleştirmenin genel sakıncaları(demokratik olmayan yapılar için); kurumlar denetim dışı kalabilir veya göstermelik denetimlerle yığınlar aldatılabilir. Özel işlerde liyakate gereken önem verilmediği için nitelikli personel uzaklaşır. Hatta ülkeyi bile terk ederler(!)
Özelleştirme ile devlet destekli yağmalamalar bir birine karıştırılmamalıdır. Devlet tekelini özel tekellere dönüştürülünce ne rekabet olur, ne kalite artar ne de fiyatlar düşer! Yoğunlaşan güç, alışılmış ilişkileri tahrip etmeye en yakın olandır. Normal ile normal dışı bir araya geldiğinde, bundan normal olanlar zarar görür!
Olayın birazda düşünsel yanına bakalım. Doğadaki bütünsellik dikkate alındığında, varlıklar arasında kaçınılmaz olan ilişkilerin var olduğu görülür. İlişkilerin tekil varlıklar üzerindeki etkisi, etki yoğunlaşmasıyla ilişkilidir. Yani bir noktaya birden fazla değişken eş zamanlı olarak güç uygularsa, değişim kaçınılmaz olur. Her değişim yeni dengeler kurarken; kaçınılmaz olarak yeni dengesizliklerde kurar. Bu dengesizlikler en belirgin olarak, paylaşımlarda görülür. Özünde tüm varlıklar, doğadaki yaşamın(kaynakların) paydaşlarıdır. Bu paydaşların hepsi de yaşamdan payına düşeni almalıdır. Özellikle insanların düzensizleştirmeleri, varlıkların var olma haklarını olumsuz olarak etkilemektedir.
Şeyler arası ilişkiler konum belirler. Bu konumlar dengeli(adaletli) olabileceği gibi; dengesizde olabilir. Haksızlıklar ve hukuksuzluklarda bu adaletsizliklerden kaynaklanır.
Devlet, ülkede farklı kaynaklardan üretilen elektriği özelleştirince; özel kişiler bükük bir güç sahibi olurlar. Sıradan vatandaşlara düşen görev, onların o ayrıcalıklı konumuna katkı sunmaktır. Güç yoğunlaşınca, kaçınılmaz olarak etki alanı genişler. Bu alan genişlemesi her koşulda sıradan vatandaşların yaşam alanını daraltır. Birileri bir noktadan başlamasına karşın, yaşamın her alanına taşarken; genel çoğunluğa da fatura ödemek düşer(!) Bu gözle görülür hale gelen haksızlıklar, kanunlar(yasaya aykırı) ve kurumlar(içi boşaltılmış) aracılığıyla kılıfına uydurulur.
Konuyu biraz daha somut hale getirelim. Sahiplik, söz ve yönetime katılım hakkı doğurur. Bu haklar en temel insan haklarındandır. Hatta “katılım” üçüncü kuşak hakların önde gelenlerindendir. Söz sahibi olmak ve yönetime katılmak, özgür birey olmanın olmazsa olmazlarındandır. Özelleştirmeler, normal insanları bu haklardan yoksun bırakmaktadır! Devlet (yönetenler) bilerek ve isteyerek alan boşaltmakta, boşaltılan bu alan özel kişilerce doldurulmaktadır. Yeraltı kaynakları tüm ulusun olmasına karşın; kişilere sahiplik tanınınca ve gerektiği gibi denetlenmeyip, kazanılanlardan öteki bireyler yararlanamayınca oligarkların ortaya çıkması kaçınılmazdır!