Aydın yazarlar ve şairler Derneğinin kadim ve Yönetim Kurulu üyelerinden doğma büyüme Çine İlçemizden olan ve halen orada ikamet eden şair arkadaşımız Erkan ACAR dördüncü kitabına imza atmış bulunmaktadır. Dertleri Zevk Edimdim, Hüzünlü Melek ve Kısır Döngü’den sonra Uçurtma Mevsimi adlı bu kitabını da okuyucularıyla buluşturmuş bulunmaktadır. Şair arkadaşımız muhasebeciliğinin yanı sıra fırsat buldukça okumakta, Türkiye’nin muhtelif il ve ilçelerinde yayınlanmakta olan mevkuteleri de takip edebilmekte onlara da şiirlerinden göndermekte ve oralarda da yayınlanmaktadır. Teklif gelen bütün antolojilere de katılarak katkı sağlamaktadır.
Bugüne kadar bir çok şairimiz tarafından şiirin yüzlerce tarifi yapılmıştır. Hatta ne kadar şair varsa o kadar da şiirin tarifi vardır derler. Geordano BRUNO: “Kurallar şiirden çıkar; ne kadar güzel şiir varsa, o kadar da doğru kural vardır.” Demektedir. . Turgenyev şiir için: “Güzel şiir, gerçek olmayanı terennüm eder, ama bu terennüm ettiği şey hem gerçekten daha güzeldir, hem de gerçekten daha gerçektir.” Balzac’a göre: “Şiir demek ıstırap demektir.” Cervantes’e göre: “Şiir, yalnızlığın dilidir.” Roberto Suarez’e göre: “Her isteyen şair olamaz. Şair olmak için mısralar sıralamak yetmez. Şair az kimsenin nasibine düşen bir altıncı doygudur” demektedir.
İşte Erkan ACAR Uçurtma Mevsimi adlı bu eseriyle gerçek bir şair olduğunu kanıtlamıştır. Kitabı elinize alıp okumaya başladığınızda bitirmeden bırakamayacağınız türden bir eserdir. Kitabın içinde toplumsal konulara özellikle yer verilmiştir. Toplumun kanayan yaralarına parmak basmıştır. Kendisi de yıllarca çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştığı için onlarına sorunlarını dile getirmiş, yeri geldiğinde sizi zamanda yolculuk yaptırmıştır. Şair şiirlerinde hem dağdaki çobanın hem de Üniversitedeki profesörün anlayabileceği bir dil kullanmıştır. İmgelemeye önem vermiş. Az sözle çok şey anlatmış. İşte bu ancak bu şekilde anlatılabilirdi dedirtecek türden cümlelere rastlıyoruz. Uçurtma Mevsimi adlı şiirinde:
“Gökbel Dağı’nın üstünü kaplamış
Kara bulutlar
Bahar yağmurları yağdı yağacak
Çine Ovası’nda bir karınca telaşı
Gelecek güze
Umut ekiyor çiftçi kardeşlerim…”
Diyerek gerçekten de çiftçilerin nasıl çalıştıklarını çok güzel dile getirmiştir. Duvardaki Resim adlı şiirinde de kişinin ölümünden sonra meydana gelen veya gelecek olan olayları somut bir şekilde o kadar canlı anlatmış ki, hiçbir satırına katılmamak mümkün değil.
Yozlaşma adlı şiirinde de şehir hayatını çok güzel anlatıyor. Tüm gerçekleri gözler önüne seriyor. 2018 yılında 46 yaşında iken yazdığı Gece Vardiyası adlı şiirinde de kendi yaşantısını gerçekten çok güzel tasvir etmiş. Ha keza Çekiç sesleri şiiri de aynı şekilde. yine Zamanın Kapısı adlı şiirinde “Çelimsiz bir çocuk yürüyor zamanın içinde” dizesini yıldızlayarak alkışlıyorum. Öteki adlı şiirinde ise: “Ucu sivri dizelerle saldırdık karanlığa” dizesiye cehaletle nasıl mücadele ettiğini çok güzel dile getirmiştir. Yüzleşme adlı şiirinde:
“Gayri safi milli hasıladan payımıza,
Ölüm düştüyse gülüm
Kırıldıysa kalem
Ölüp gitmeyi bana bırak”
Diyor şair.
Kitabın Hak, Hukuk, Adalet isteyen, realist ve objektif düşünen, Milletini, Vatanını, Bayrağını seven herkes tarafından mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Erkan ACAR arkadaşımızı Türk Edebiyatına böyle bir eser kazandırmasından ve Türk Kültürüne hizmetinden dolayı tebrik ve teşekkür ederek daha nice eserler vermesini temenni ediyorum.
-----------ŞİİR KÖŞESİ---------
BEN NE OLDUM DİYE YANMA HA YANMA
Güzellik dediğin gelip geçiyor
Ben ne oldum diye yanma ha yanma
Yıllar kurşun gibi delip geçiyor
Ben ne oldum diye yanma ha yanma
Saçına zamansız aklar düşüyor
Ağustos ayında dizin üşüyor
Düz yolda giderken insan düşüyor
Ben ne oldum diye yanma ha yanma
Elliden altmışa geçince yaşın
Nedensiz bir anda ağrıyor başın
Öksürsen fırlayıp düşüyor dişin
Ben ne oldum diye yanma ha yanma
Boyunu aşıyor oğlumla kızın
Kaplumbağa gibi oluyor hızın
Sokağa çıkarken alırsın izin
Ben ne oldum diye yanma ha yanma
Dede nene diyor torunla torba
Üstüne dökülür kaşıktan çorba
Eskimez giydiğin çarıkla urba
Ben ne oldum diye yanma ha yanma
Bir ayağın gider biri sürünür
Her gördüğün oğul kızın görünür
Yaklaşır gözüne duman bürünür
Ben ne oldum diye yanma ha yanma
Yıllar ezer geçer toza dönersin
Ocakta köz olur durmaz yanarsın
Azrail atına bir gün binersin
Ben ne oldum diye yanma ha yanma
Genç Aşık olsa da Dünyada adın
İçerinde kalır bir çok muradın
Ardından ağlasın atın avradım
Ben ne oldum diye yanma ha yanma
Savaş SARIKAYA - AYDIN
---------------------------------------
UÇUP GİDİYOR YILLAR
Unutulmuyor hiçbir şey unutamıyor insan
Yalnızlığın başlarken dönmüyor veda eden
Umutların üstünde nice karabulutlar
Uçup gidiyor yıllar bir şey gelmiyor elden.
Kuru yaprak misali savrulurken düşlerin
Bir sızı ki içinde, vuruyor en derinden
Telafisi imkansız pişmanlıklar, keşkeler
Uçup gidiyor yıllar bir şey gelmiyor elden.
Ne söylesem, ne desem anlamaz gönül
Ziyanda bak nefesler, bir bir düşer ömürden
Kapındaysa karakış, gün girmez pencereden
Uçup gider yıllar, bir şey gelmez ki elden.
Yüreğine dokunur hayal, meyal sararmış hatıralar
Dinmeyen gözyaşları dökülür hep gözlerden
Gurbet kokar hasretler, vuslata eremeden
Uçup gider yıllar, bir şey gelmez ki elden.
Tülay SARAYKÖYLÜ – SÖKE
---------------------------------------------------
DİYEMEDİM
Bu son şiirim artık tükendi hecelerim
Umutsuz sevdaya ne yazılır diyemedim
Şimdi bir başına kaldı uzun gecelerim
Dert ortağım karanlığa bir şey diyemedim.
Yaşamak hayalimdi nefesim yetmez oldu
Aşkı bulduğum gözlerden yaşım gitmez oldu
Yanıyor bu yüreğim dumanım tütmez oldu
İçten içe yanarım kimseye diyemedim.
Yârim derdin derdimdir acısı yüreğimde
Tutuşmuş her bir yanım eriyor iliğimde
Sevenler acı çekmez bilirim güldüğünde
Gülerken de ağladım bilesin diyemedim.
Kalmadı hevesim umut tükendi yürekte
Dermanım bulunmuyor geçip gitti elekte
Dertlerimin merhemi şimdi bekler kürekte
Kabrimi derinlere kazmayın diyemedim.
Dünya sevilmez mi Güner sevemedim işte
Hayalinle uyurum kâbuslar boğar düşte
Cehennem azabından hele ben gibi geçte
Yanmış bu bedenimi yakmayın diyemedim.
Güner TEKİN - KARS
-------------------------------------
HER YANIMIZ HUZUR
Alev midir sımsıcak,kor mudur,ateş midir?
Gönle dolan ay mıdır, yıldız mı ,güneş midir?
Bir kadın ki,sözlü mü, haneye evdeş midir?
Huzurlu yuva bize, binbir odalı saray.
Koyverin düşsün sevinç,sineye gün sarısı,
Sevdalı gönüllere ilaçtır kalp ağrısı,
Mutluluk sağnağı bu, başınıza darısı,
İlk doğan bebek, Ülker, sonra doğan nazlı ay.
Ağaç altına serin,dingin uzanmak huzur,
En soğuk pınarlardan içip de kanmak huzur,
Sıcak ekmek kokusu duyup uyanmak huzur,
Bir fincan koyu kahve,simitle içilen çay.
Geceler, suda desen, lâcivert gökte bezek,
En tatlı hengâme bu,kalplere tülden şimşek,
Rabbe açılan avuç, içten gelen bir dilek,
Rahmet ol, bereket ol, üstümüze huzur yay!
Naim ÖZDAMAR – BUHARKENT
---------------------------------------------
SÖĞÜT AĞACI
Gizemi, gölgene çekerdi beni
Bitmezdi hoşbeşi söğüt ağacım
Kesmiştim elimi keserken seni
Olduk kan kardeşi söğüt ağacım.
Üflerdim sevdaya sürgün dalını
Seslerdin derundan aşk masalını
Kuş mevsimi yâr salını salını
Gönlümün söyleşi söğüt ağacım.
İcabet ederdin çağrılarıma
Devaydın yürekten ağrılarıma
Sürerdim kanayan yaralarıma
Keserdin ateşi söğüt ağacım.
Başında bulutla göğe dalarken
Kurduğum düşleri rüzgâr yalarken
Salkım saçlarını suya salarken
Belerdik güneşi söğüt ağacım.
Yaşamın özünde zaman durdukça
Ruhumun gıdası kalbim vurdukça
Duruyor içimde öyle çocukça
Sevincin bir eşi söğüt ağacım.
Salih ERDEM – AYDIN
-------------------------------------
SEN
Her dem bende
Göz kapaklarımdasın...
Öylesine acıtan
İçten içe yakan
Bitimsiz bir sevdamsın ki
Sen..!
Yağmur olur yağarsın
Akşamlarda ıslandığımsın.
Üşürüm akşamlarda
Üşürüm sensizlikte...
Susmuyor yürek
Ağlıyor akşamlarda
Ağlıyor yalnızlığında
Kan damlıyor gözlerden
İçten içe yakıyor...
Akan,
Her damla sen
Her damla sevdam...
Melek MERAL – AYDIN