Seçim, seçeneklerin olması ve özgür iradi tercihlerin kullanılabilmesi halinde anlamlıdır. Tek veya yetersiz (topal) seçenekler, demokratiklik ile bağdaşmaz. Demokratik olmayan yönlendirme ve zorlamalar, bireylerin temel haklarının ihlali olur.
Eşitler yarışmasında, eşitlerin özgür iradi tercihlerini yaşama geçirmeleri temel esastır. Özgür iradi tercih kullanmak, bireylerin bilinç ve kültür düzeyleri ile ilişkilidir. Öncelikle bireyleri bu yetkinliğe eriştirmek gerekir. Bireylerin bu istenir yetkinliğe erişmesi, bilinç düzeyinin yanı sıra ekonomik koşulları ile de ilişkilidir. Pozitif bir bilincin oluşturulabilmesi için; genel, eşit, yaygın, demokratik ve parasız bir eğitimin olması gerekir. Olanaklar ise, paylaşımla ilişkilidir. Öncelikle her bireyin bir işinin olması; onurlu bir yaşamı sürdürebilmesi için düzenli bir gelirinin olması gerekir. İş ve gelir güvencesi, fırsat eşitliği temelinde gerçekleştirilmelidir.
Yaşamı düzenleme ve sürdürme konusunda, tüm bireylerin eşit olduğu unutulmamalıdır. Özellikle fırsat eşitliği yasal ve kurumsal güvencelere kavuşturulmalıdır. Kayırma denen ilkellik, yaşamdan uzaklaştırılmalıdır! Seçmen sadece yönetilen değil; yönetenleri yönlendiren olmalıdır. Yöneten seçmenin yönetime katılımı yadsınmamalı ve hatta teşvik edilmelidir. Ayrıca kurallara uygun biçimde seçilmiş olanlar, kendilerini seçenleri tutsak almamalıdır. Vaatlerini makul süreler içinde ve nedensiz olarak yerine getirmeyen seçilmişler, seçenler tarafından geri çağrılabilmelidir. Seçilmiş olmak program dışı işlerin yapılmasını meşru kılmaz. Hiçbir seçilmişin, kendilerini seçenlerin ensesinde boza pişirmeye hakkı yoktur! Seçilmişlere yetki veren seçmenler, vermiş oldukları bu yetkiyi gerektiğinde geri alabilmelidir.
Takdir hakkı her koşulda görece bir tercih hakkıdır. Hukukun üstünlüğünün kabul edildiği, kurum ve kuralların sorunsuz olarak işletildiği yapılarda takdir hakkı ya hiç kullanılmamalı ya da çok az başvurulmalıdır. Takdir olgusu yerini kurum, kural ve ilkelere bırakmalıdır.
Seçimsiz iktidarını sürdürmek isteyenler ve göstermelik seçimlerle durumu idare etmek isteyenler halkı aldatmayı tasarlıyor olabilirler. Ancak bu noktada halkın neler yapabileceğini hesaba katmak gerek. Halk ittifakının örtük oluşumu her zaman istikrarı hedefler. Bu milli, iradi ve yaşamsal bir refleks olarak adlandırılabilir. Halk bu bilinçli yaklaşımı yaşama geçirirken yönetme iddiasında olanların daha bilinçli ve planlı olarak hareket etmeleri gerekir.
Her ne kadar seçimlerin zamanında yapılacağı tekrarlanıyor ise de, iktidar kendisi için en avantajlı anı değerlendirmek ve sonuçları lehine çevirmek ister. “Atı alan Üsküdar’ı geçti(!)” söylemi bir anahtar cümledir. İktidarı bırakmamak için her şeyin yapılabileceğini işaret etmektedir. Bu hukuk dışılığa fırsat tanımamak seçmenlerin elindedir.
Oy kullanmanın bir oyalamaca olduğu bilinir. Özellikle burjuvazi oy kullanmayı, koşullarını belirlediği bir oyun olarak uygular. Bu demokratik olmayan ve gerçek anlamda tasarlanmış oyunun sonucunda yönetme meşruiyetine kavuştuğunu kitlelere kabul ettirir.
Seçimleri seçeneksizliklerden kurtarmak duyarlı ve bilinçli bireylerin öncelikli görevlerindendir. Bunun için örgütlü birliktelikler gerekir.
Bugün ve bu koşullarda özgür iradi katılımların ve demokratik seçimlerin olma olasılığı zayıftır. İşte seçimin seçeneksizliği de burada yatmaktadır. Oysa muhalefet her koşulda iktidardan daha fazla(seçime katılmayanlarda dikkate alındığında) seçmene sahiptir. Uygar insanlar uzlaşmasını bilmelidir. Bunun adı koalisyondur. Koalisyonlar en geniş temsile olanak sunar. Ama egemenler her zaman koalisyonları tu kaka olarak kitlelere belletirler. Meclisinde uzlaşamayanlar, yaşam alanlarında nasıl uzlaşabilir ki?