Üretim sonucunda ortaya çıkan artı değere el koymak yetmiyor. Genelde pek adaletli olmayan paylaşım sonucunu yeterli görmeyip; farklı yol ve yöntemlerle birikimlere ve kazançlara el koymanın yol ve yöntemlerini buluyorlar. Bu üretimi ve tüketimi ve ticareti kontrol etmek veya fiyat artışları yoluyla yapılabiliyor. Otoriterleşmeye giden yolda servet yığışmaları, sürecin gereğidir. Servet transferinin hedefinde kazançlar, kazanılmış olan birikimler ve gelecekte kazanılacak olanlar var(!) Normal demokratik oluşumlara soluk alacak alan bırakılmamaktadır.
Yaşamın temel gereksinimleri; beslenme, barınma ve korunmadır. Gelişmiş ve çağdaş toplumlarda bu sorunlar yasal ve kurumsal güvencelere bağlanmıştır. Devletin temel görevi bu sorunları olanakları ölçüsünde, hukukun üstünlüğü temelinde ve temel hakları gözeterek çözmektir. Devlet denen yapılanmaya iradi olarak katılan özgür birey, birlikte yaşamak amacıyla hareket eder. Devletlerin olmazsa olmazı kamusallıktır. Kamu, varlık, birlik ve sürdürülebilirlik platformudur. Varlık, ülkenin yeraltı yerüstü kaynaklarıyla birlikte eğitilmiş nsan potansiyelini kapsar. Birlik; güvenle ve güvencelerle katılımı içerir ki, bu ortak yaşamın iradi istemidir. Sürdürülebilirlik ise, yönetime katılımdır. Bu sayılanların tamamlayıcısı, laiklik ve liyakattir. Bu istenir bileşenler çağdaş ve demokratik bir yapıyı işaret eder. Bu gibi yapılarda kuvvetler ayrılığı bir olmazsa olmazdır. Bu demokratik gerekliliği, denge ve fren mekanizmaları tamamlar. Normal bir yaşam için, ona etki edecek denetimsiz bir güç odağı olmamalıdır.
Şimdi gelelim servet transferine. Servet; varlıklar, kazançlar ve potansiyel kazançlardan oluşur. Bu saydıklarımızın olabilmesi için üretim kaçınılmazdır. Üretimi izleyen basamak adil paylaşımdır. Servet transferinde bu adil paylaşım, örtük bir paylaşımla; ekonomik araçlar kullanılarak aşma çabaları vardır ve çoğunlukla da aşmaktadırlar(!). Yönetime katılım yetersiz olunca, başat katılımcılar belirleyici olur. Bu doğrultudaki girişimlerine sözde yasallık ve kurumsallık eşlik eder. Örgütlenmeyi sendikalar olgusu içinde çarpıtarak sarı sendikalarla iş tutmak gibi. Temel maddelerin ve girdilerin fiyatlarını demokratik olmayan yol ve
yöntemlerle belirlemek. Tarımsal ürünlerin fiyatını düşük tutmak. Denetimsiz ticaretin önünü açmak. Kar itişli enflasyona göz yummak gibi(!) Devlet işlerinin büyük bölümünü atanmışlara
yaptırmak(!) Ekonomik faaliyetleri az sayıda kişiyle kotarmak! Bu işleri kotarmak için yasal düzenlemeler yapabilecek çoğunluğa sahip olmak yeterlidir. Normal süreçlerin yasal dayanaklı kurumlarından yapılacak işlere engel olabilecek kurumlar önce itibarsızlaştırılıp, sonra da kapatılır. Yağma boyutunda özelleştirmelerin önü açılır. Ücretler düşürülürken, fiyatlar artırılır. Girdi maliyetleri artırılırken, üretimden kopmalar gerçekleştirilir. Üretimden kopmak, alanı servet avcılarına terk etmektir. Aynı süreç en yoğun biçimde tarımsal alanlarda uygulanır. Tarımsal alanlar insansızlaştırılarak büyük tarım işletmelerine teslim edilir. Aynı süreçte finans kurumları geri dönmeyen kredilerin karşılığı olarak tarım iş makinalarına ve son aşama olarak tarımsal alanlara el konmuş olur(!)
Yaşanan süreçte, gelir yetmezliği nedeniyle yavaş yavaş birikimler elden çıkarılır. Üretim yapılmayan bağ-bahçe, tarla ve arsalar ilk elden çıkarılanlar olur. Onları, masraflarını karşılamakta zorlandıkları arabaları elden çıkarmak izler. Bu süreç bir biçimde engellenmez ise; mevcut evlerin, sahiplerine yük olacağı bir aşamaya varılır. Vergiler, aidatlar ve benzeri giderleri karşılamakta çözüm üretemeyen kişiler, barınaklarını elden çıkarmak zorunda kalabilirler(!)
Bütün bunlar ne anlama gelir? Emek kesiminin sömürülmesi ki; orta gelir düzeyinde olanların büyük bölümü bu kesime katılır. Bu olgu vahşi bir servet transferinin yaşanması ile örtüşür.
Çiftçiler, yurdunu ve yuvasını kaybeder! Orta kesim işyerlerine kilit vurur. Saygın meslekler itibarını kaybeder. Çürüme ve yozlaşma ahlakı tüketir ki, bu olumsuz olgular toplumsal yıkım anlamına gelir. Sadece küçük bir azınlık tüm varlıkları ve kaynakları ele geçirir(!) Yaşamın omurgası olan beslenme, barınma ve korunma yaşamın her alanında sorun olmaya başlar!
Servet transferine uygun ortam, siyasi tercihler sonucunda ortaya çıkar. Sonuçta bu yönetenlerin bir tercihidir. Burada sorulması gereken soru şudur; normal bir yurttaş bu gibi kamu yararına aykırı politikalara nasıl yol verir?...