Dr. Er­te­kin Özcan 77 ya­şın­da son yol­cu­lu­ğu­na uğur­lan­dı. Al­man­ya Türk Top­lu­mu si­ya­sal ve sos­yal bi­lim­ci bir li­de­ri­ni kay­bet­ti.
Kur­du­ğu der­nek­le­ri, yaz­dı­ğı ki­tap­la­rı ve sos­yal de­mok­rat ola­rak yap­tı­ğı et­kin­lik­le­ri tek­rar yaz­ma­ya gerek gör­me­dim.
Zira Kö­şe­da­şım, mes­lek­ta­şım Gönen Çı­bık­çı ve bir­çok yol ar­ka­daş­la­rı ma­ka­le­le­rin­de dile ge­tir­di­ler.
Her şey­den önce hal­kı­na se­ve­rek yap­tı­ğı hiz­me­tin­de des­tek­le­yen, yar­dım eden eşi Işıl Özcan’a Türk top­lu­mu adına te­şek­kür edi­yo­rum. Hu­zur­lu bir yu­va­sı ol­ma­say­dı, des­tek gör­me­sey­di Er­te­kin bu kadar ba­şa­rı­lı ola­maz­dı. Bu ne­den­le Türk Top­lu­mu’nun Işıl’ı, onun ema­ne­ti ola­rak yal­nız bı­rak­ma­ya­ca­ğı­na emin ol­du­ğu­mu, ya­zı­yor nokta ko­yu­yo­rum.
Ce­na­ze me­ra­si­mi­ne ge­le­me­dim. Ga­ze­te­ci, fo­toğ­raf­çı Hü­se­yin İşlek sa­ye­sin­de sa­yı­sız fo­toğ­ra­fı gör­düm. Vi­de­oyu iz­ler­ken ka­tıl­mış gibi duy­gu­lan­dım. Er­te­kin’in il­ke­si­ne uy­gun­du, çünkü ar­şi­ve çok önem ve­rir­di.
Söz uçar gider, yazı kalır, sözü onun pren­si­biy­di. Her et­kin­lik­te bana da­ve­ti­ye ile­tir, günü ge­lin­ce tek­rar ha­tır­la­tır­dı. O ko­nu­ya önem ver­di­ği­mi, ma­ka­le ya­za­ca­ğı­mı bi­lir­di.
Yayın yö­net­me­nim­den başka, Özcan aile­si Işıl’ın el­le­riy­le ha­zır­lan­mış ye­me­ğe davet ede­rek, bana ve eşime gö­nül­lü yaz­dı­ğım ma­ka­le­ler için te­şek­kür et­ti­ler. Ma­ka­le­le­ri der­le­yip,
kitap yap­ma­lı­sın, sözü şimdi bana bir va­si­yet gibi ge­li­yor. Fakat, Emel Sayın’ın şar­kı­sın­da ol­du­ğu gibi, yor­gu­num dost­lar yor­gu­num, di­yo­rum.
Er­te­kin Özcan’ın Ber­lin’e gel­di­ği­ni ilk defa Hay­dar­pa­şa Li­se­si’nde sınıf ar­ka­da­şı olan ha­la­mın oğlu Şahin Uzu­nöz’den duy­muş­tum. Tam ola­rak ne zaman ta­nış­tı­ğı­mı­zı ha­tır­la­ya­mı­yo­rum. Fakat bana, il­çen­de köy öğ­ret­me­ni gibi ça­lış­ma, or­ga­ni­ze ola­lım, Ber­lin’e Al­man­ya’ya açıl, de­di­ği­ni çok iyi ha­tır­lı­yo­rum.
Ta­bu­tu me­za­ra in­di­ri­lir­ken Işıl, kız­la­rı ve to­run­la­rı ağ­lar­ken gö­rün­ce, ben de ağ­la­dım. Ama artık ağ­la­ma­yı, üzül­me­yi bı­ra­ka­rak, bı­rak­tı­ğı mi­ra­sı devam et­tir­mek yo­lun­da dü­şün­ce üre­te­lim.
Ber­lin, böy­le­si ka­li­te­li Er­te­kin’e layık bir ce­na­ze me­ra­si­mi kül­tü­rü gör­me­miş­tir. Ka­tı­lan bütün sivil ku­ru­luş, der­nek, vakıf ve ini­si­ya­tif or­ga­ni­ze baş­kan­la­rı, gö­re­ve devam edecek genç ne­sil­le­ri ha­zır­la­ma­lı. Sos­yal de­mok­rat il­ke­li bütün bu ka­li­te­li, iyi ye­tiş­miş baş­kan­lar, bunu ba­şa­ra­bi­lir.
Ce­na­ze me­ra­si­mi­ne ka­tı­lan Türk kö­ken­li mil­let­ve­kil­le­ri her iki dile önem ve­re­rek, doğru ko­nuş­ma­lı. Er­te­kin iki dilde ye­tiş­me­nin zen­gin­lik ol­du­ğu­nu vur­gu­lar­dı. Göç po­li­ti­ka­sı için ka­li­te­li ele­ma­na ih­ti­yaç du­yul­du ve kanun ya­pıl­dı.
O halde sı­ğın­ma­cı po­li­ti­ka­sıy­la ka­rış­tı­ran diğer si­ya­set­çi­le­ri uyar­ma­lı­dır.
İlk konuk işçi ola­rak gelen nesil yap­rak dö­kü­mün­de, çok az kal­dık. Hâlâ ha­yat­ta ka­lan­la­rın çoğu da hasta. Ölüm ha­ber­le­rin­de en çok ya­zı­lan kav­ram ba­şı­nız, ba­şı­mız sağ olsun.
Baş ol­ma­dan vücut ha­yat­ta ka­la­maz, ha­re­ket ede­mez. Ama vefat ha­ber­le­rin­de bu an­lam­da kul­la­nıl­mı­yor. Mavi Didim Ga­ze­te­si’nde
Ta­rih­çi, köşe ya­za­rı, araş­tır­ma­cı Adnan Güllü yaz­mış­tı.
Os­man­lı İmpa­ra­tor­lu­ğu za­ma­nın­dan Türk­çe’ye alın­dı­ğı sa­nı­lı­yor. Yani ne ya­pa­lım ölen öldü, ama yeter ki pa­di­şah, baş sağ olsun. Son söz araş­tır­ma­cı ta­rih­çi­le­rin­dir, bi­le­rek kul­la­na­lım.
Ya Rab, bir değil bin te­sel­li ver: Er­te­kin Özcan ile ge­çir­di­ği­miz za­ma­nı ana­rak mutlu ola­lım. İyi ki ta­nış­tık, iyi ki kar­şı­laş­tık.
Ömür sı­nır­lı­dır, ama anı­lar son­suz­dur. Şayet insan yaşam ge­rek­sin­me­le­ri­ni artık ye­ri­ne ge­ti­re­mi­yor­sa, ebedi yol­cu­luk hür­ri­yet ve fe­rah­lık sa­yı­lır.
Sev­gi­li Er­te­kin, seni kay­bet­ti­ği­miz için üzül­dük, yas tut­tuk. Artık ya­şa­mı­mı­za renk kat­tı­ğın için min­net­tar ola­lım. Ar­kan­da bı­rak­tı­ğın eşin Işıl, kız­la­rın, to­run­la­rın ve sa­yı­sız seni se­ven­ler­le te­sel­li bu­la­lım, yo­lun­da yü­rü­yecek genç­li­ği ye­tiş­ti­re­lim.
Dü­şün­ce­le­ri­miz­de, anı­lar­la ya­şa­ma­ya devam ede­cek­sin.

Kalp­te sev­giy­le ya­şa­yan, ölüm­le yok olmaz, kay­bol­maz.
J.​W.​von Go­et­he

Kim sev­dik­le­ri­nin gön­lün­de ya­şar­sa, o ölüm­süz­dür, sa­de­ce uzak­ta­dır. Ancak unu­tu­lan ölür.
Im­ma­nu­el Kant

DEĞİNCE, Işıl’a
teli kopar sa­nı­rım yü­re­ği­min
da­la­rım düş­le­rin çağla ye­şi­li­ne
uzak­la­şı­rım ır­mak­lar­la de­niz­le­re
göz­le­rin göz­le­ri­me de­ğin­ce

sav­ru­lur kum­ral saç­la­rın dal­ga­la­nır
dö­nü­şür üzün­tüm se­vin­ce
eri­tir sı­cak­lı­ğın buzul yal­nız­lı­ğı­mı
el­le­rin el­le­ri­me de­ğin­ce
…….. Er­te­kin Özcan, Ber­lin 16.05.1996
Sa­bır­la kalın!

Not:
Bu ko­nu­da, eşim Lot­har’ın ga­ze­te­ler­den der­le­di­ği ölüm ilan­la­rı oku­dum.

Alın­tı, Şiir:

Er­te­kin Özcan, Ber­lin’de Türk­çe Şiir, Ber­lin 2017, Sayfa 61
ISBN: 978-3-942735-25-4