Yapılarda binaların ışık ve hava alması, dışarının görünebilmesi için duvar örülmeyerek açık bırakılan ve kasa veya çerçeve konarak cam takılan kısma pencere denir.

Orta Çağ karanlığında yalnız ışık almasına olanak sağlandığı düşünülürdü ve bu nedenle cam sabit yerleştirilirdi. Binanın havalandırılması önemi geç anlaşıldı, teknoloji ve yapı sanatı ilerledi, böylece bugünkü modern haline geldi.

Bu makalede bahsetmek istediğim pencere beyne açılan pencereler.

Avrupa’da ve sosyal devletin iyi işlediği ülkelerde, insan ömrü uzadıkça yeni hastalıklar çoğalıyor. Yaşlılara bakan bakıcıların işi zor olduğu gibi, sağlık sigortaları masrafı karşılamakta zorlanıyor.

Almanya’da bakım beş dereceye göre sınıflandırılıyor. Dereceye göre hastaya, özürlü olana bakan bakıcıya ödenmek üzere ayda maddi yardımda bulunuyor. Alınan bu yardım sigorta tarafından verilen bir hediye değil, hastanın daha önce çalıştığı dönemde ödediği prim.

Bakıma muhtaç olan yaşlıların çoğunda beyinden açılan pencerelerden biri veya birkaçı hasar görmüştür.

Kemik ve kaslar ömür boyu gelişiyor, buna rağmen iyi beslenmeyen az hareket eden yaşlılarda zayıflıyor. Denge sağlama zorlaşınca, düşmeden dolayı beyinden açılan pencere hasar görünce, beyin hücreleri ihtiyacı olan enerji ve gıdayı alamıyor.

Kaynak olarak kullandığım kitapta yedi ana hat olmak üzere, pencere sayısı 29 olarak verilmiş. Elbette bir beyin cerrahı kadar bilmemiz gerekmez, ama beynimiz beyin kakında bilgiye sahip olursa, daha çocuk yaşta korumaya başlanır.

Okudukça, bilgi sahibi oldukça bu mucize organı üstlendiği görevleri hayretle izliyorum.

Beyin cevize benziyor, katı peynir kıvamında insanda bir buçuk kilogram, farede iki gram, filde beş kilogram. Bir büyük beyin bir de küçük beyincik var. Tıpta ilerleme her yıl biraz daha gelişiyor ve bölümlerin haritası filme çekilebiliyor. MRT ile kayıt etme yirmi yıl önce başladı. Sinir hücreleriyle birbirlerine bağlı, iletişim içinde iyi bir devlet hükümeti gibi çalışıyor.

Birinci bölümde bilinçlenmeyi sağlıyor. İdrak etmek, algılamak, bir işin farkına varmak, müşahede etmek, görmek, sezmek, çıkarlarını korumak, gözlem yapmak, yüz tanımak ve hatırlamak gibi görevleri var. Sokakta birini görünce hemen tanımıyorsak, düşündükçe nereden tanıdığımızı anımsıyoruz.

İkinci bölümde hareket görevleri. Aniden olursa refleks olarak karşılık veriyor, planlıysa arzu beyne bildiriyor, beyin emirle vücudun hareketini sağlıyor.

Duygular bu bölümde şekil alıyor. Üzüntü, kin nefret öfke, sevgi gibi hisler oluşuyor. Korkuda kalp hızlı çalışarak benliği korumaya alıyor.

Baş parmak yukarı emojisini dünya beğenmek olarak yanlış öğrendi. Bu kitabı okuyunca sevgi sembolü kalp işaretinin de yanlış öğrenildiğini düşünüyorum. Beyin emojisi ceviz şeklinde sevgi, aşk anlatılmalı. Zira duygu beyinde oluşuyor, kalp durunca ölüm gerçekleşiyor, her halde bu nedenle yanlış öğrenildi. Kalp durunca kanı pompalamıyor, ölüm boğularak hasıl oluyor.

Üçüncü bölümde duygular derinleşiyor. Gelip geçen, sürekli olmayan duygular, mutluluk, yas tutma ve korku durumlarında gelişen hislerle beyin vücudu koruma ve işler hale getiriyor.

Dördüncü bölüm beyinde sol tarafta konuşma merkezi. Araştırmalar belgesel film gösterilerinde hayvanların da konuştuğu, çıkardığı seslerle anlaştıkları tespit edilmiştir, arılar arıca konuşuyor.

Duygusal bilinci geliştirme konusu bazı ülkelerde ders olarak öğretiliyor. Ki küçük yaşta zor duruma düşenin yerine kendini koyabilen insan zor durumda olanlara yardım ediyor.

Filistin’de yaralanan çocukları Avrupa’ya getirme teklifi o ülkelerden geliyor. Hayvan severler Filistinlerin ihtiyacı olan eşekleri savaştan kurtarıp Avrupa’ya getiriyorlar, ama yaralı çocukları kurtarmıyorlar. Sağcı ekstrem parti üyeleri çocukların dahi getirilmesine karşı koyuyor, adeta kıtaya çevre duvarı inşa edilmesini arzu ediyor.

Beyinde beşinci bölüm hafıza ve zekâ işlevlerini görüyor. Bu konuda tarihte geçen ameliyat safhaları, insan zekâsını cilt rengine göre sınıflandıran bilim insanlarının işlediği hatalar, ırkçılık konusunda çok sayıda kitaplar yazıldı. Beynin büyüklüğü ve ağırlığı hafıza yeteneğinde ve zekâ ölçümünde rol oynamıyor. Unutmak yeni şeylerin öğrenilmesi için imkân sağlıyor.

Altıncı bölümde beyin uyumuyor, insan uyuyor ve rüya görüyor. Uyumak vücudu dinlendirip, yeni enerji toplamasını sağlıyor. Rüya konusunda da bilim henüz nokta koymadı. Rüya geçmişten kalan sorunları çözüme açıklık getiriyor. Rüya esnasında öğrenme de mümkün oluyor, işe yaramayan olaylar çöp olarak siliniyor. Bilhassa negatif olaylar, anılar hafızadan çıkarılıyor. Bu durumda geçmişte her şeyin daha pozitif yaşandığını sanıyor insan.

Son bölümde karar verme, özgürlük işleniyor. Beyin şef görevinde, insan arzusu özgürlüğü beyin izin verirse yaşanabiliyor. Beyin çevre, toplumun etkisiyle, deneyimle karar vermeyi sağlıyor. Polisiye suç işleyen benim suçum yok, beynim yaptı diyebilir.

Nitekim, bir NAZI bir göçmeni öldürür katil olursa beyin hasar görmüş, psikolojik hasta deniyor ve hastaneye gönderiliyor. Ama bir Suriyeli bir Almanı öldürürse katil oluyor, suç sayılıp cezalandırılıyor. Defalarca televizyonda gösteriliyor, bütün göçmenlere karşı genelleme yapan sağ popülist partiler tarafından oy avcılığı yapılıyor.

Oyuncu ve müzik uzmanı Alexander Rösler ve nörolog, psikolog ve beyin araştırmacı Philipp Sterzer bu kitabı orta öğretim yapan gençler için yazmışlar.

Ama çocuk ve gençler için yazılan kitaplardan çok şey öğrendim ve okuduğunuz gibi sevgili okuyucularım, okuyup öğrenmeye devam ediyorum.

Beyninizi anlayın ve iyi koruyun, bilhassa motor bisiklet süren gençlerin bu kitabı okumalarını sağlayın. Ki sağlam başlık kullanmanın önemini kavrasınlar.

Hoşça kalın!

Kaynak:

Alexander Rösler, Philipp Sterzer, 29 Fenster zum Gehirn, Arena Verlag, Würzburg 2013

ISBN 978-3-401-60424-4