-DİDİM’İN HİKÂYESİ-…

Hani hep anlatılır ya, her yerin mutlaka kendine özgü bir hikâyesi vardır diye…

Dünyanın gezginleri, turistleri de o hikâyenin peşine takılarak o yere gelirler. Bunun adı da turizm olur…

Küçük bir örnek verecek olursam. Resimli “Bremen Mızıkacıları” Masalını çocukluk yıllarınızda mutlaka okumuşunuzdur…

Evlerinden yurtlarından kovulan eşek, köpek, kedi ve horozun müzik yapmak için Bremen’e doğru yola çıkışlarını anlatan bu masal, yüreğimizin bir yerinde hep durur…

Dünyanın tüm ülkelerinden turistler bu masalın izini sürmek için Bremen’e gelirler.

Mızıkacıların bu kentinde beş yılım geçti…

Bu masal, bu kente müzikle birlikte hoşgörüyü ve sevgiyi de getirmiş gibidir…

Bir köşede İspanyol gitarıyla, az ilerisinde bir Türk bağlamasıyla, bir başka yerde bir Rus Balalaykasıyla kendinden geçmiş şekilde coşuyorlar, coşturuyorlar…

Bir Alman oturmuş sokağa, yanında köpeği, önüne bir mendil açmış, kemanıyla kendinden geçiyor… Sokaktan gelen geçenler para atıyorlar mendile…

Hintliler “Sitar”ıyla, Azeriler “tar”ıyla, Yunan “Buzuki”siyle bir Karadenizli de Kemençesiyle uluslar arası bir konsere durmuş gibiler Bremen sokaklarında…

Bremen Domsheide meydanındaki tarihi yapılar 2. Dünya Savaşında bombalanır düşüncesiyle numaralandırılarak sökülmüş. Savaş bitiminde de orijinal şekliyle tekrar kurulmuş. Bu alan ve çevresi “Altestadt”(Eskişehir) olarak sit alanı olmuş. Günümüzde de turistlerin çekim merkezi haline gelmiş. Bremen Turizmden büyük gelir elde eder hale gelmiş…

***

Şimdi gelelim Didim’in Hikâyesinin neden-nelerden- oluştuğuna…

Gelmiş geçmiş yerel yönetimler, Didim’in hikâyesini hep dışarıda aramışlar. Bir takım uyduruk festivallerle Didim’i tanıtmaya çalışmışlar ama tutmamış. Didim festivaller çöplüğüne dönmüş… Tarihi geçmişinde, üretiminde, tüketiminde fazla bir yeri olmayan Vegan Festivalinin yapılması gibi… Didim ilçesinde bir tane vegan üretim yapan tesis yokken, her taraf, balıkçı kebapçıyla doluyken, vegan beslenmeye yönelik üretim yokken bu festivali düzenlemek biraz hayalcilikti. Tutmayacağını düşünüyorum…

***

Thales, Didim, Felsefe, Matematik, Zeytin ve Turizm

Nerden çıktı bu altılı diyebilirsiniz…

Bu altılı birbirini tamamlıyor ve iç içe giriyor da ondan…

Ortaya da bir Didim hikâyesi çıkıyor…

Didim’in hikâyesi de bu “altılının” birleşiminden oluşuyor…

Şimdi, açalım hikâyenin kapağını ve okumaya başlayalım isterseniz…

Ha, bu hikâye öyle bir hikâye ki; okumaya neresinden başlarsanız başlayın aynı kapıya çıkıyor. O kapı da hepimizi hoşgörüsüyle ayrım yapmadan kucaklayan Didim’in ”kendini tanı” diyen kapısıdır…

Evet, bir yerden başlayalım artık…

Thales deyip gelip geçmeyin… O çok yönlü evrensel bir bilgedir…

Didim sınırlarımız içinde Milet’de (M.Ö 624–548)yaşamış bir dünya insanı olan hemşerimizdir…

Felsefe yapmanın temeli, hayret ve merak edileni sorgulamadan geçer… Sorgulayabilmek için de bir takım önyargılardan, dinsel tabulardan, mitolojilerden sıyrılarak özgür bir düşünceye sahip olmak gerekiyor… Thales’in yaşadığı ilk çağ tanrılarla dolu bir çağdı… Mitolojinin güçlü olduğu ve aklı esir aldığı bir çağdı da diyebiliriz… Thales mitolojilere, mitolojik tanrılara inanmıyordu… Thales, Evrenin hangi kökenden türediğini, ana unsurun ne olduğunu –arkhe- merak ediyordu. O’na göre, her şeyin kendisinden türediği arkhe(-madde-ilke-töz) su’dur (nem). Thales, bu düşüncesiyle evrende görünür çokluğu tek bir ortak kökene indirgeyen ilk düşünür oluyor. Bu durum, masal dünyasından –mitolojilerden- sıyrılıp akıl ve mantığın kullanımına –logos’a- geçiş olarak görülmüş ve Felsefe tarihçileri de; felsefeyi Thalesle birlikte “Milet” okuluyla başlatmışlardır…”Felsefenin doğum yeri felsefe tarihçilerine göre Didim sınırları içindeki Milet Okulu olarak kabul görmüştür…

*

Didim sınırları içinde Milet’te yaşayan ve birçok yeri gezmiş olan Thales, geçim sıkıntısı çekmeyen varlıklı bir filozoftur… Vaktinin çoğunu düşünmekle geçirir… Gökyüzündeki Güneş, ay ve yıldızların dizilişine, mevsimlerin düzenli bir şekilde bir birini takip edişine hep kafa yormuş. Bu ilişkilerden sonuçlar çıkarmaya çalışmıştır… Tarihçi Herodot’a göre Thales Güneş tutulmasını önceden hesaplayan iyi bir gök bilimcidir aynı zamanda… Thales gök olaylarını inceleyerek iklimler üzerinde de bir sonuca varmaya çalışmıştır… Thales bu bilgisini zeytincilikte de kullanmış ve hangi yıl zeytinin bol olacağını tahmin ederek, yağ haneleri kiralayarak önemli kazançlar elde etmiştir… Bu durum Didim Zeytinciliğinin de geçmişi hakkında önemli ipuçları veriyor… Didim ilçemizde zeytinciliğin gelişmesi geliştirilmesi de çok önemli…(Son 0nbeş yılda Didim Zeytinciliğinde çok önemli gelişmeler olmuştur.)

*

Thales, matematiği ve matematiğin bir dalı olan geometriyi de çok iyi bilen ve tüm bunları mühendislik gibi başka dallarda da kullanan bir bilgedir… Örneğin: Savaş zamanında bir nehrin aşılması gerektiğinde nehrin kanallarla ikiye bölünerek su seviyesinin düşürülmesini öneren pratik bir düşünürdür…

Yazımın başında da belirttiğim gibi bir gezgin gibi geniş bir coğrafyayı dolaşan Thales, Yüksekliği bir türlü ölçülemeyen Mısır’daki piramitlerin yüksekliğini pratik bir şekilde ölçmüştür. Kendi gölgesi, boyu kadar olduğu öğle vaktinde, kendi gölgesini, piramit’in gölgesiyle orantılayarak piramitlerin yüksekliği bulmuştur…

Thales, denizdeki gemilerin arasındaki mesafeyi ölçmek için de matematiksel bir yöntem geliştiren bir matematikçidir…

Aynı zamanda geometrinin temellerini de atan Thales’in teoremleri Okullarda Thales teoremleri olarak okutulmaktadır. Örneğin: “En az üç paralel doğru, iki kesen üzerinde uzunlukları orantılı parçalar ayırır.” Kesişen iki doğru, paralel iki doğru ile kesildiğinde, oluşan iki üçgenin karşılıklı kenar uzunlukları orantılı olur gibi…

Görüldüğü gibi çok yönlü hemşerimiz Thales evrensel dünya kültürünün bir simgesidir ve tüm Dünya onu tanır…

*

Ha, şimdi diyeceksiniz ki; beşini anlattınız ama hani bunların içinde turizm yok…

Turizm, tüm bunların hepsidir de ondan… Tüm bunları bir araya getirip birleştirince de bir Didim Hikâyesi oluşuyor ve tüm insanlar da bu Hikâyenin peşi sıra Didim’e geliyorlar ve bunun adı da Turizm oluyor…

Didim’in kendisine yapay hikâyeler aranmasına gerek yok… Didim’in kendi adı, Thales, zeytin, felsefe, matematikten ve bunlarla birlikte gelişecek Turizmden oluşan köklü bir öyküsü vardır zaten. Bu öyküyü tüm Dünya ülkelerinde matematik, felsefe, tarih okuyanlar, zeytincilikle uğraşanlar ve turizmciler de biliyor…

Thales, Anadolulu evrensel bir bilgedir. Didim olarak hikâyemizi bu altılı üzerine kurma zorunluluğumuz vardır…

Thales, “kendini tanı” der. Didimli olarak biz de bu hikâyemizin peşine düşmeliyiz ve Didim’i en iyi şekilde tanı(t)malıyız…