Aklın günah sayıldığı toplumlarda ortak kanı genellikle aşağıdaki sözlerle tanımlanabilir:

“Bu soruyu sorman bile yanlış!”

“Bu konuda konuşmak caiz değil.”

“Çok düşünme, delirtir.”

Tarihin belli dönemlerinde kitaplar yakılırdı. Günümüzdeyse fikirler “yakılmadan” yok ediliyor.
Nasıl mı? Yasak koyarak. Soruya günah diyerek. Düşünceyi suç sayarak...

Bazı toplumlarda düşünmek henüz bir refah/bir gönenç/bir kalkınma göstergesi değil, bir tehlike işaretidir..
Çünkü düşünen kişi:

  • Sorgular,

  • Gerekçe arar,

  • Otoriteyi/yetkiyi değil, mantığı dinler. Bu durum da otoriteyi hep rahatsız eder.

O yüzden bu toplumlarda şu sözler çokça duyulur:

“Sorgulama, itaat et!”

“Zaten biri senin yerine düşünmüş.”

“Akıl, imanla çatışır.”

“Haddini bil!”

Kuşkusuz bu sözler yalnızca uyarı değil; bir disiplin yönetimidir, bir baskılama yöntemidir.

Zihinleri denetim altında tutmak için geliştirilmiş ince korkulardır.

Öylesine ki “Fazla düşünme, delirirsin” söylemi; bu toplumların ana fikri gibidir.

Ne kadar tanıdık değil mi?

  • “Çok okuma, kafan karışır.”

  • “Felsefeyle uğraşan hep mutsuz olur.”

  • “Eskiden böyle şeyler düşünülmezdi.”

Gerçekte bu sözlerin hepsi şu anlama gelir:

“Düşünme, çünkü senin gibi düşünen birine gerek yok.”

Böyle toplumlarda itaat, bilgelik sanılır.

Oysa ki bu, düşüncenin günah sayıldığı bir ideolojik kurgudur.

İnsanlık tarihi boyunca düşüncenin günah ya da sakıncalı sayıldığı anlar olmuştur. Örneklersek;

  • Sokrates, gençleri düşünmeye teşvik ettiği için baldıran zehri içti.

  • Giordano Bruno, evrenin sonsuzluğunu savunduğu için yakıldı.

  • Hallac-ı Mansur, “En-el Hak” diyerek Tanrı’yı içselleştirdiği için parçalandı.

Bunca yaşanmışlıklara, devrimlere, gelişmelere, yeniliklere karşın; bugün yine de bazı toplumlarda,

Bir tweet atmak,
Bir makale yazmak,
Bir karikatür çizmek,
“günah” ya da “suç” sayılabiliyor.

Çünkü bazı yönetimlerde düşünce ya da düşünmek; doğruyu bulmak ya da aramak için bir delil değil, delilik nedenidir. Düşünen beyinler; ya susturulmalı, ya da yok edilmelidir.

Oysa düşünce yasaklandığında, insan içinden çözülmeye başlar. Korkar, susar, yavaş yavaş kendi içine kapanır. Ama düşünmek; su gibi, ışık gibi sızar en dar yerden. Kapatamazsın. Engelleyemezsin.

Bir kişi düşünürse tehlikeli olurmuş deseler de ya milyonlar düşünmezse ne olur? Elbette ki o toplum için felaket olur. İşte düşünenler yok edilirse; o toplumun karşılaştığı felaketi asla önleyemezsin.