Ülkemizde son dönemlerde “fenomen” kavramını çok kullanır olduk…

Fenomenalizm hem sosyolojinin hem de felsefenin çalışma alanına girer.

Türkçe olarak “fenomen’e” görüngü, fenomenoloji’ye de “Görüngü bilim” diyebiliriz.

Fenomenoloji; varlığından kesinlikle emin olduğumuz yegane şeylerin fenomenler- görüngüler- olduğunu ileri süren bir akım veya öğretidir diyebiliriz…

Nesneleri duyu verileriyle özdeşleştirir, maddi nesnelerin duyu izlenimlerinden ibaret olduğunu belirtir.

***

Bir gösterge-görüngü- dünyasında yaşıyoruz. Göstergeler duygularımızı ve davranışlarımızı etkiliyor…

Giydiğiniz elbise, bindiğiniz araba, gittiğiniz lokanta, tuttuğunuz takım, saçlarınızın şekli, oturduğunuz ev, yaşadığınız mahalle, yaşadığınız bölge, oturduğunuz kahve, üye olduğunuz dernek, desteklediğiniz parti, mensubu olduğunuz din ve mezhep, okuduğunuz kitap, dinlediğiniz müzik, kullandığınız parfüm, gittiğiniz berber, gezip tozduğunuz arkadaşlar, konuştuğunuz dil, dinlediğiniz müzik ve buna benzer daha birçok şey sizin göstergeniz

oluyor…

İnsanlar sizi bu göstergelere-görüngülere- göre değerlendiriyorlar… Bu göstergeler, insanların düşüncelerindeki kalıp yargıları oluşturuyorlar. Bu kalıp yargılar daha sonra beynimizdeki şemalara-kalıplara- dönüşüyor… Bu şemalar, kişileri değerlendirmemize, tanımamıza pratik katkı sağlıyorlar…

Bu kalıp yargılar ve şemalar böyle bir kolaylık sağlarken, bazı tehlikeleri de beraberinde getiriyorlar… Bu kalıp yargılar ve şemalar her ne kadar beynimizin kendi kolaylığı pratikliğiyse de aynı zamanda da tembelliğidir de…

Kalıp yargılar ne yazık ki süreç içinde önyargılara dönüşüyorlar… Önyargılar esnek olmayan genellemelere, peşin hükümlere, değişime dirençli, tutumlarımıza dayanıyor Albet Einstein’in “önyargıları yok etmek atomu parçalamaktan zordur” dediği gibi …

***

Fenomenleri –görüngüleri- duyu organlarımızla ( gözümüzle kulağımızla…) tanımladığımızı sanırız. Genellikle hep deriz ya; gözümle gördüm kulağımla duydum… Gözüme mi inanayım, sana mı inanayım gibi…

Fenomenler- görüngüler- yanıltıcı olabilir, duyu organlarımız yanılabilir. Fenomenler gerçeği göstermeyebilir, insanları yanıltabilir, insanları yanıltmak için de kullanılabilirler…

Hani hep deriz ya; “Dışı seni içi de beni yakar.” Diye… Görüngünün yanıltıcığı açıklar bu söz.

Görünen köyün kılavuz istemez deriz ama görünen köye yarım saate varacağımızı sanırken ancak iki saatte vardığımız da anlarız ki görünenin bizi yanılttığını…

Fenomenler dünyasının bilgisi duyularla elde edilir ve yanıltıcıdır.

Aristoteles’e göre bilim yapmak demek; fenomen bilgisinden fenomenin nedeninin bilgisine geçmek demektir.

Fenomenler gerçeğe ulaşmamızın bir alt yapısı bir aracı gibidir.

***

Şimdi diyeceksiniz ki; fenomenlikle züppelik arasında nasıl bir ilişki olabilir…

Züppeler genellikle giyinişleriyle, konuşma biçimleriyle, toplumsal yapıya ters düşen yanlarıyla öne çıkarlar. Bu yönleriyle toplumda kabul görmezler. Görüldüğü gibi toplum zübbeleri görüngülerle değerlendiriyorlar. Toplumun bu değerlendirmeleri ne kadar doğrudur. Fenomenlerin görüngülerin yanıltıcılığı burada da ortaya çıkıyor.

Yıllar önce Çetin Altan’ın bir yazısında rastlamıştım… Züppelerin yeniliklere ve değişimlere açık olduklarını belirten Altan “Ne yazık ki biz özgün zübbelerimizi yetiştiremedik, bizim zübbelerimiz de batıyı taklit ettiler” demiştir.

***

Fenomenler – görüngüler, görseller- duyu organlarımızla elde ettiğimiz bilgiler olarak beynimizdeki şemalara, şemalar kalıplara, kalıplar da ön yargılara, ön yargılarda ayrımcılıklara, ayrımcılıklarda düşmanlıklara, düşmanlıklarda yok etmelere kadar götürebilir bizi… Tüm bunlar beynimizin tembelliğinden kaynaklanan kolaylıklar gibi görünebilir…

Düşünmeyen, sorgulamayan, şüphe etmeyen beyinler yanıltıcı olan fenomenler – görüngüler- yüzünden yanlış yola girebilir. Bu durumda büyük sıkıntılar yaratabilir. Bugün insanlığın yaşadığı en büyük sıkıntılardan birisidir bu durum…

***

Fenomenalizm, fenomenlerin veya görünüşlerin gerisinde hiçbir şey olmadığını öne sürse de; görünüşlerin yanıltıcı olduğu, görünüşlerin arkasında çok şeylerin olduğunu belirtmek gerekiyor…Asıl olan fenomenler dünyasındaki şeylerin özlerine ulaşmak,bu özleri kavramaktır.

Fenomenolojiye göre, gerçekliğin göreliliği, fiziksel dünyaya göre toplumsal dünyada daha belirgin olarak ortaya çıkmaktır. Örneğin dağlara ağaçlara biz bir anlam yüklesekde yüklemesek de, ağaç ve dağ olarak adlandırsak da adlandırmasak da vardırlar. Ancak toplumsal dünyadaki kavramlar için aynı durum geçerli değildir. Örneğin, evlilik kavramına herhangi bir anlam yüklemesek, bizim için evliliğin herhangi bir anlamı olmasa, bu kavramın kendisi de var olmaz.

***

Fenomenlerin ve züppelerin özgün olması dileğiyle !

Kaynaklar:

Felsefe Sözlüğü: Ahmet Cevizci, Modern Sosyoloji Tarihi: Anadolu Üniversitesi Yayınları, Düşünce Tarihi, Orhan Hançerlioğlu

unnamed-26