Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler, ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde. (Dertli)
***
Din adına ahkâm kesenler günden güne çoğalmakta ve gündemi de hep işgal etmektedirler. Dün, Şeyhülislamlar din adına ahkâm keserlerken bugün o işlevi Diyanet ve bazı siyasiler üstlenmiş gibidir... Şeyhülislamlar; Osmanlı İmparatorluğu döneminde bilimsel gelişmelerin ve sosyal yaşamın gelişmesinin önündeki en büyük engellerdi. Osmanlı'nın yıkılıp parçalanmasının ve tarih sahnesinden silinmesinin temelinde de Şeyhülislamların güdümündeki şeriat anlayışı vardı... Tüm bilimsel gelişmeler, icatlar, sosyal yaşamla, insan haklarıyla ilgili gelişmeler, uygulamalar dine uygunluk açısından yorumlanıyordu. Bu durum; Osmanlı İmparatorluğunda bilim, teknik ve sosyal yaşamın gelişmesinin önündeki en büyük engeldi. Bu anlayış, yaklaşık 250 yıl matbaanın Osmanlı'ya girişini geciktirdi. Tarih Felsefesinin kurucusu da sayılan Fransız yazar Voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “İstanbul'da bir yılda yazılanlar, Paris'te bir günde yazılanlardan azdır!”.
***
Devlet bütçesinden aldığı payla çok sayıda Bakanlığı geride Bırakan Diyanet İşlerine para yetiştirilemiyor. Peki ne mi yapıyor Diyanet bu parayla... Basında, sosyal medyada yer aldığı gibi bolca fetva veriyor... Bu fetvalarıyla dinsel yönetim anlayışı olan şeriata göz kırpıyor. Dinin siyasallaşmasının da temellerini atıyor... Bunu belli bir anlayışa ve bir mezhep ağırlıklı olarak yapıyor... Toplumu belli bir inanç ve mezhebin doğrultusunda terbiye etmeye çalışıyor...
***
Avrupa bizim bu yaşadıklarımızın aşağı yukarı 500–600 yıl önce yaşamıştı. Kilise Babaları Dönemi de denilen bu dönem, bilime, sosyal yaşama her şeye karışıyordu. Bilimin, sosyal yaşamın, daha doğrusu insan aklının önündeki en büyük engeller olarak duruyorlardı. Avrupa, çok sıkıntılı ve kanlı da olsa Reform ve Rönesans - aydınlanma- hareketiyle kiliseyi kendi mecrasına çekmeyi başarmıştı. İnsan aklının ön plana çıkarılması ile Hümanizm gelişmiş. Bilim sanat önemli bir hız kazanmıştı. Osmanlı ise o dönem ve daha sonraki dönemlerde şeyhülislamların fetvalarıyla yaşıyordu...
***
Diyanetin uğraştığına bakın: Nikâh, buluğ çağı ve evlilik konusunu dinsel kaynaklara dayandırarak açıklamaya ve bunu topluma empoze etmeye çalışıyor. Okullardaki ders kitaplarında da bu ve buna benzer ibareler yer alıyor. CHP İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker, Anadolu imam hatip liselerinde okutulan ‘Fıkıh Okumaları’ isimli bir kitapta yer alan ‘Akıllı ve buluğa ermiş herkes evlilik konusunda tam ehliyete sahip olup evlilik akdini bizzat kendisi yapabilir’ ifadelerini dönemin Başbakanı Binali Yıldırım tarafından cevaplanması istemiyle Meclis Başkanlığı'na sunduğu soru önergesi ile gündeme taşımıştı...
***
Bu fetvacıların geçmişte de nasıl siyasetin oyuncağı olduğuna dair bir örnek verelim: Mustafa Kemal Paşa ve Milli Mücadeleye Katılan Arkadaşları Hakkında Verilen İstanbul matbuatında yayınlanan ve de İngiliz uçaklarıyla Anadolu'nun her yanına atılan idam fetvası... Günümüz Türkçesiyle sadeleştirilmiş olarak:
“Dünyanın düzenini sağlayan ve kainat gününe kadar İslam’ın varlığını sağlayacak olan Halife hazretlerinin yönetimi altında bulunan İslam beldelerinde bazı kötü niyetli insanlar, anlaşarak ve birleşerek ve kendilerine başkan seçerek Padişahın sadık tebaasını uydurdukları yalanlarla aldatarak ve Padişahın emirlerine aykırı olarak, isyan ederek, asker toplayarak, görünüşte askerlere yiyecek ve teçhizat temin etmek için, gerçekte maddi çıkar sağlamak amacıyla, dini emirlere aykırı olarak bazı vergiler koyarak Kulların mallarını ve eşyasını gasp ederek, çapul ve yağma ile halka zulmederek ve Osmanlı Ülkesinin bazı kasaba ve beldelerine saldırarak, yıkarak ve tahrip ederek Padişahın nice masum kullarını katlederek ve kanlarını akıtarak ve Halife tarafından görevlendirilmiş ve ona sadık nice sivil ve asker memur ile din görevlilerini makamlarından zorla azlederek ve kendi yandaşlarını bu görevlere getirerek ve Hilafet merkezi olan İstanbul ile her türlü ulaşım, nakil ve haberleşme yollarını keserek ve Devletin gönderdiği emirlerin uygulanmasını engelleyerek ve Devlet merkezini memleketin diğer bölgelerinden ayırarak ve Hilafet makamının gücünü zayıflatmaya çalışarak, Halifenin emirlerini dinlemeyerek Yüce İslam Hilafetine isyan ederek, Osmanlı Devletinin dirlik ve düzenini ve memleketin asayişini bozmak amacıyla çok değişik yalan ve uydurmalarla halkı isyana teşvik eden, bozguncu oldukları açık ve kesin olan bu bozguncu reislerinin ve yandaşlarının dağılmaları hakkında Padişah tarafından verilen emirleri dinlemeyerek, inat ve fesatlarında ısrar ederler ise, bozgunculukları ve kötülükleri kesin olup İslam’ın yüce kuralları gereğince öldürülmeleri meşru ve farz olur mu?
Bildirilsin.” Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah 11 Nisan 1920
***
Kısacası bu fetvacı anlayışlara dur diyemezsek gideceğimiz yol karanlıktır. Laiklik bunun için çok önemlidir. Dinin dini inançların ülkeyi yönetmesini kabul edemeyiz. Herkesin dini kendinedir. Kimse kendi dini inançları doğrultusunda bu ülkeyi şekillendiremez... Halk ozanı Dertli ile başladığım yazımı bir Azeri deyişinde kendisini bulduğu gibi hiçbir şeyden korkmayan insanların yobazlardan, bağnazlardan, softalardan, mollalardan nasıl korkar hale geldiğini anlatan deyişle bitirmek istiyorum...
...
Ay Balam
Bu Korkmamazlığım İle Bu Korkmamazlığım İle
Vallahi Bala Billahi Bala Tillahi Bala
Harda Bir Yobaz Görirem
Harda Bir Bağnaz Görirem
Harda Bir Softa Görirem
Harda Bir Molla Görirem
Korkirem Bala Korkirem Bala Korkirem
Korkirem Bala Korkirem. (Mirza Alekber Sabir - Yavuz Top)