Hiçbir şey gökten zembille inmemiştir.

Her şey bir birikimin sonucu olarak var olmuştur.

Çeşitli sıkıntılar, olaylar, çalkantılar, başarısızlıklar, eline yüzüne bulaştırmalar, başarısız denemeler ister istemez insanoğlunu bir yeniye – değişime- doğru sürüklemeyi, yaşamın doğası gereği zorunlu kılmış...

Hani “zorluklar insanların öğretmenleridir” denir ya…

Her buluşun-icadın- temel çıkış noktası zorluklardır.

Ateşin, tekerleğin, kâğıdın vb bulunuşu zorluklardan kurtulmaya dayanan düşüncelerin ürünüdür.

***

Devlet oluşumu da zorluklardan kurtulmaya dayanan düşüncelerden doğmuştur.

İnsanoğlu doğa halindeyken, gücü yeten gücü yeteneyken, her şeyi yapmakta hakkı olduğuna inanmaktayken; insanoğlunun durumu içler acısıydı. T.Hobbes’in (1588-1679) “insan insanın kurdudur” dediği gibi ben de insanın doğası gereği pek iyi olmadığını düşünenlerdenim.

İnsanoğlu bu doğa durumundan kurtulmak için süreç içinde; iradesiyle oluşturduğu devlet olgusuna demiş ki:  Beni güvenlik içinde eşit ve adaletli olarak yaşat. Haksızlıklara, zorbalıklara karşı beni koru demiş. Süreç içinde iradesiyle oluşturduğu Devlet olgusu;  despotlaşmış, tek karar verici olmuş, insanoğlu yine ezilen, haksızlıklara uğrayan olmuş…

***

Devlet ve Hükümet kavramları genellikle karıştırılır, aynı şeylermiş gibi düşünülür.

Devlet devamlıdır, hükümetler ise gelip geçicidir.

Devleti bir köklü işletme, hükümetleri de devletin işletmecisi-kiracısı- gibi düşünebiliriz…

Devlet bir toplumun ortak birlikteliğinin, ortak iyisiyle, genel bir iradeyi temsil eder…

Devletin kurumlarının, halkın oylarıyla iktidara gelen hükümetler tarafından halk adına kullanması söz konusudur.

Halkın %51’inin iradesiyle iktidara geldikten sonra, iktidarı çoğunluğun diktatörlüğüne dönüştüren hükümetler de devleti bu amaçlarına alet etmiş oluyorlar…

Hükümetler, Devletlerin iradesini ve otoritesini kendi ideolojilerine göre de dönüştürmeye çalışıyorlar… Süreç içinde de devletlerin adı bu ideolojilerle anılır olabiliyor… Afganistan İslam Cumhuriyeti, Kuzey Kore Halk Cumhuriyeti örneklerinde olduğu gibi…

***

Bu yazımın konusu; bu açıklamalarımla bağlantılı olarak; Ülkemizde halkımızın iradesiyle Devletimizin yöneticisi durumuna getirilen iktidar partileri; hükümetleri aracılığıyla halkımızı günden güne yoksullaştırarak ezmeye başlamıştır. Adaletsiz gelir dağılımı, hukuksuzluk, özgür düşünceye getirilen engeller, gelecek korkusu –umutsuzluk- halkımızı mutsuzlaştırmıştır.

Düzenin göreceli olarak iktidar olan büyük partileri bir tükenmişlik sendromunu yaşıyorlar gibi…Zaten tüm bunlara kendileri de “metal yorgunluğu” içinde olduklarını söyleyerek itiraf ediyorlar

Metal yorgunluk kısaca dayanma özelliğinin-gücünün- kalmadığı anlamına geliyor.

İktidarın metal yorgunluğu da bir çöküşün,  yıpranışın adı oluyor.

Zaten bir bulaşıcılık olarak halkımızda büyük bir yoksulluk içinde bu metal yorgunluğuk ve mental(zihinsel) yorgunlukla da bir çöküşün içine girmiştir. Toplumumuzun psikolojisi de bozulmuştur.

***

Önümüzde yerel seçimler var.

Peki, tüm bunları hak ediyor muyuz?

İrademizle –oylarımızla- yıllardır iktidara taşıdıklarımızın Zihinsel olarak yorulmuş, dayanma güçleri kalmamış hallerine oylarımızla devam mı diyeceğiz, yoksa yeter mi diyeceğiz…

Bunun yolu değişmekten, değiştirmekten korkmamaktan geçiyor.

Eskinin arabalarına binmeyip; yeninin arabalarına binmekten çekinmemeliyiz…

Her şeyin bir ilki vardır. Bu ilki yaratmakta sizin elinizde…

Mutlu hafta sonları diliyorum…