Günümüzde çevre sorunlarının neden olduğu olumsuzluklar ne yazık ki yalnızca suyun, toprağın, havanın ya da gürültünün neden olduğu kirlilikler çerçevesinde yapılacak tartışmalarla sınırlı değil. Bu sorunların neden olduğu olumsuz dışsallıklar bağlamında tüm dünyalıları kaygılandıran konu; küresel iklim değişikliği sorunudur.
Dünya genelinde yaşanan İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ sorunu nedeniyle ülkelerinden, başka ülkelere kaçan, göçen ve İKLİM GÖÇMENLERİ olarak da tanımlanan sorunlu ülkelerden insanların; bazen ve de çoğunlukla ölümle sonuçlanan bu göç yolculuklarının birinci nedeni olabilir mi yeterince beslenememe ya da hiç besine ulaşamama sorunsalı?
Üstelik bir yanda da Henry Kissinger’in o acımasız sözleri beynimizde yankılanırken…
Ne demişti Yahudi kökenli o muhteşem Amerikalı; o çok gerilerde kalan dünlerde söyleşi yaptığı İtalyan gazeteci Orianna Fallaci’ye?
– Petrolü kontrol edersen; ulusları kontrol edersin…Yiyeceği kontrol edersen; insanları kontrol edersin.
Hiç kuşkusuz bu düşünce çevresinde birleşenlerin eliyle gıda pazarına sürülen GDO’lu tarım ürünleriyle de insanları aptal edersin, kanser edersin ve son aşamada yok edersin. Öte yandan da yükselir çığlıklar, saygın ve namuslu bilim insanlarının ağzından:
– İnsanların en az üçte ikisini öldürmek istiyorlar.
Kimler?
Elbette ki güçlü ve varsıl tarafta olanlar... İstiyorlar mı acaba gerçekten de insanları öldürmeyi?
Ola ki küresel salgınlarla, beslenme bozukluğu ya da yetersizliği nedeniyle insanlar yok olduğunda; o güçlüler acaba kimlere hükmedecekler ?
Ki o insanlar, güçlü tarafta olanlar ya da güçsüz olanlar; sürekli konuşuyorlar. Dillerde sürekli Doğa’yı seviyoruz üzerine söylemler, söylevler, bildiriler, açık - kapalı oturumlar, daha sonrasında kamusal alanda paylaşılan sorunlara, önerilere ilişkin yazanaklar, bildiriler, ciltler dolusu kitaplar… Sözlerinde hep Doğa sevgisi, saygısı, sorumluluğu... Üstelik Doğa’nın doğurduğu çocuklarını da seviyorlar. Ve de en uzağımızdaki yabanından, en yakınımızda duranına değin Doğa’da var olan her türü, her canlıyı seviyorlar. Çünkü çok iyi biliyorlar ki onların varlığı; varoluşumuzun güvencesi…
Kuşkusuz yaşamının sürdürülebilirliği için Doğa’daki türlerden birisi olan İNSAN; bunu çok iyi bilmeli ve kendisinin dışında var olan tüm canlıların, tüm canlıların da yaşamlarını sürdürmelerini gerçekten istemeli…Tek bir canlı türü yok olup, gitmemeli bu gezegenden diyerek; tüm türlere yönelik saygı ve sorumluluk duymalı… Ama yine de bu gerçeği bile, bile... Hiç anlam veremiyorum her nedense Doğa’nın çocuklarını canından sıyırıp, soymaya; tenine, kürküne bürünmek için… Onlara kıymalarına, katletmelerine, onların katili olmalarına… Tüyleri, kürkleri için; devekuşuna, tavus kuşuna, timsaha, tilkiye, vaşaka, samura… Hele ki anasının karnındaki astragan için; hem anasına, hem de yavrusuna acımasızca saldırmalarına hiç anlam veremiyorum. Dahası bu canların soyup da derilerini/tüylerini/
Böyle tüylü postlara bürünüp, gösterişli bir durumu sergilediği sanrısı, yanılgısı hiç yakışır mı “uygar ve düşünen” olduğunu ileri süren insana?
Ki o insan; şu dünyada var olan, anlaşılması en zor yaratık… Hem ağaç, orman, ot, yeşillik olmadan yaşayamaz; hem de ağaçları keser, keser; onlardan türlü nesneler yapar ve bazen de bu ağaçlardan yaptığı nesnelere tapar. Tapınmak için yaptığı nesnenin bir adı da var; TOTEM… Bilindiği gibi ünlü PASKALYA ADASI da işte bu düşünce-siz-lik sonucunda yok edilmiş.
İNSANLAR TOTEM YAPMA YARIŞINA GİRİŞİP, AĞAÇLARI KESMİŞ, KESMİŞ, KESMİŞ...
SON AĞAÇ DA KESİLDİĞİNDE; İNSANLAR DA GİDEREK YOK OLMUŞ.
BUGÜN PASKALYA ADASINDA YAŞAYANLAR ya da VAROLANLAR; YALNIZCA O DÜŞÜNCESİZ İNSANLARDAN KALAN TOTEMLERMİŞ.
Ağaçları yok etmeğe hevesli insan; sen de son ağacı kesip, son konutu diktiğinde, o konutu satacağın bir insan kalmayacak bilgin olsun! Ve diktiğin o konutlar; o totemler gibi arkandan kalacaklar ama sen onların yanında, yöresinde, içinde olmayacaksın !
Yeter, bundan böyle dur? Ağaçlar kesildikçe, yağmur da kesilir; akar suyun yatağında kurur. İçmeye bir yudum su bulamadığın gün; Paskalya Adası yerlileri gibi senin de yaşamın son bulur.