Amerikalı'ya parasını verirsin; alamazsın.
Rus’tan alırsın, hangara koyarsın; kullanamazsın.
Neyi mi? Elbette ki savaş jetlerini.
Şimdi de doğal gazla ilgili aynı ikilem yaşanırsa, sakın şaşırma-ya-lım.
Mahalle kabadayılarına haraç vermek üzerine belirlenmiş dış politikamız...
Bendenizin bu sözleri; Türkiye’nin dış politikada düştüğü ikilemleri bir tür kara mizah diliyle özetliyor. Satın alma özgürlüğü ile kullanma iradesi arasındaki ilişki; gerçekte bir devletin ne kadar bağımsız olduğunu gösteren çıplak bir ölçü birimi...
Anımsayalım:
Amerika’dan F-35 savaş uçağını almak için milyarlarca dolar ödedik ama programdan atıldık.
Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi aldık ama çalıştırırsak NATO’ya ayıp olacak diye kutusunda saklıyoruz.
Daha açık bir anlatımla ödenen paralar bizim ama jetlerimiz başkalarının…
Şimdi aynı bağımlılık senaryosu, çok daha yaşamsal bir alanda yeniden gündemde: Doğal gaz...
Doğalgaz: Yeni Nesil Haraç Mekanizması mı?
Trump'ın yeniden sahneye çıkmasıyla birlikte, ABD’nin “müttefiklerini hizaya getirme” politikası yeniden devreye girdi. Ve gündem, Türkiye’ye Rusya yerine ABD'den LNG alın baskısıyla ısınıyor. “Rus doğalgazı yerine bizimkini alın” diyorlar. Elbette daha pahalı, elbette daha dolaylı, elbette daha politik bir uygulama...
Ama unutulan bir şey var:
Türkiye, Rusya ile yıllara yayılan gaz sözleşmelerine, boru hattı altyapılarına, enerji projelerine ve bir tür “jeostratejik nikâha” sahip.
Amerika'nın dayattığı LNG ise spot piyasa üzerinden, tankerle, çevresel risklerle ve jeopolitik şantaj tehdidiyle geliyor.
Bir başka deyişle sorun yalnızca gaz değil; sorun kimden aldığın değil, ne karşılığında aldığın.
Bazen uçağını uçuramayan ülke oluruz, bazen gazını vanaya veremeyen bir ülke...
Bağımsızlık yalnızca tankla, topla, törenle değil; şebekelerle, boru hatlarıyla, enerji sözleşmeleriyle kazanılır.
Enerji, 21. yüzyılın görünmez silahıdır. Ne yazık ki biz, bu silahın namlusunun hangi yöne döneceğini başkalarının kararlarına göre belirliyoruz.
Öyleyse sormak gerekir:
Bu bağımlılık kimin için güvenlik, kimin için tehdit?
Bu durumda diyebilir miyiz Egemenlik Bayrakta Değil, Vanada Ölçülür ?
Jet sorunsalıyla başlayan öykü, şimdi borulara bağlanmış bir dış politikaya dönüşüyor.
Bir gün savaş uçağını çalıştıramazsın, başka bir gün doğalgazı açamazsın.
Ama her gün birilerine haraç verir gibi dış politika bağlantıları kurarsın.
Sonuç olarak bu yeni çağda egemenlik:
Ne kadar silahın olduğu değil, o silahı hangi iradeyle kullandığınla;
ne kadar gazın olduğu değil, o gazı hangi bedelle aldığınla ölçülüyor.
Ve evet mahallenin kabadayıları bizden sürekli haraç istiyor.