*Toplum adına konuşanlar, çoğunlukla yalnızca kendi iktidarları adına susarlar.
Türkiye’de kadınların giyim tarzı ne ara kamusal bir tartışmaya dönüşse, bilin ki orada başka bir şeyler saklanıyordur. Ekonomik krizin yakıcılığı, genç işsizliğin çaresizliği, eğitimdeki çöküş, sosyal adaletsizlik… Hepsi bir köşeye itilir; bir anda kadın bedeni gündemin odağına oturtulur. Çünkü kadın bedeni, hem ideolojik bir vitrin, hem de iktidarın en kolay denetleyebileceği simgesel alandır.
Geçtiğimiz hafta Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hutbesinde kadınların giysi seçimi bir kez daha “günah”, “haram” ve “iffetsizlik” kavramlarıyla hedefe kondu. Kısa giysiler, estetik operasyonlar, dövmeler şeytanın işi olarak tanımlandı. Hutbede açıkça, “Şeffaf ve vücut hatlarını belli eden kıyafetler Allah’ın örtünme emrine aykırıdır. Buna göz yuman herkes büyük vebal altındadır,” denildi.1
Bu söylem neyin söylemidir?
Ahlâkın Maskesi, İktidarın Gerçeği
Diyanet, kadınların giyimi üzerinden topluma ahlâk öğütleri verirken, aynı dönemde kurum çalışanlarının yurt dışında escort kadınlarla geceler geçirdiği, halktan toplanan hac ve kurban paralarının bu eğlencelere harcandığı iddiaları ortaya çıktı.2 Avusturya’daki ATİB bağlantılı olayda, din görevlilerinin bütçeleri nasıl usulsüzce kullandığı, lüks harcamaları nasıl imamlık masrafı gibi gösterdiği belgelerle medyaya yansıdı.3 Beş üst düzey görevli sessizce görevden alındı. Diyanet bu iddialar karşısında sessiz kalmayı yeğledi.
Kadınların etek boyuna fetva veren bir kurum, kendi çalışanlarının escort skandalları karşısında sessizse; burada ne ahlâk kalır, ne de inandırıcılık.
İroni çok açık: Ahlâkı yalnızca kadın bedeninde arayan bir kurum, kendi erkeklerinin ahlâksızlığını örtmekte ısrar ediyor. Çünkü ahlâk burada değer değil; denetim aracıdır.
Rousseau’dan Foucault’ya, Diyanet’ten Günümüze
“Toplum adına konuşmak” savı ilk bakışta masum görünür. Ne de olsa herkes toplum için bir şeyler yapmaktadır. Ancak bu sav tarihsel olarak hep erkeklerin tekeline girmiştir. Jean-Jacques Rousseau, Toplum Sözleşmesi adlı çalışmasında halk egemenliğini savunurken, kadınları siyasal özne saymaz. Onlara yer olarak yalnızca evi layık görür.
Bu çarpık düşünceyi 20. yüzyılda Michel Foucault parçalar. Ona göre beden, iktidarın en derinlemesine işlediği alandır. Kadının nasıl oturacağı, yürüyeceği, nasıl giyineceği hep birer disiplin mekanizmasıyla belirlenir. Judith Butler ise “cinsiyetin doğallığı”na karşı çıkar; kadınlığın da erkekliğin de toplumsal olarak üretildiğini söyler.
Bugün Diyanet, tıpkı Rousseau gibi, toplum adına konuştuğunu sanıyor; ama kadınları özne değil, süslenmemesi gereken nesne olarak kodluyor. Böylece din, kadın bedeni üzerinden siyasallaştırılıyor.
Kadının Giysilerine Haram Diyenler, Geceyi Parayla Satın Alanlar
Diyanet hutbesinde kadınlara “vebalisin” denilirken, escortlarla geçirilen geceler hakkında tek kelime edilmemesi yalnızca bir ihmalkârlık değil, kurumsal bir ahlâk çöküşüdür. Bu olay, bireysel değil; sistematik bir çürümenin göstergesidir.
Eğer kadınlar dövme yaptırdığı, saç boyattığı, şort giydiği için “vebal” altındaysa; bağış paralarıyla escort hizmeti alanlar için nasıl bir “vebal” tanımı yapılacaktır?
Sessizliğin kendisi artık ahlâksal bir sorumluluktur. Diyanet’in kadın giysilerine ilişkin her açıklaması, kamuoyuna şu soruyu anımsatıyor:
-
“Kadına etek boyu biçen bir kurum, kendi erkeklerinin gece hayatına neden göz yumar?”
-
“Diyanet, dine mi hizmet ediyor; yoksa devletin ahlâk vitrini mi oluyor?”
Kadının Bedeni Kamusal Tartışma Değildir
Kadınlar özgürdür. İster şort giyer, ister başörtüsü takar, ister dövme yaptırır, isterse hiçbirini yapmaz. Bu seçimlerin hiçbiri ahlâksal üstünlük ya da eksiklik göstergesi değildir. Kadının giysileri; ne ulusun namusu, ne devletin konusu, ne de dinin tekelinde bir alan olabilir.
Kadının bedenine bakan bir devlet, aynaya bakmayı unutmuştur. Temel sorun; kadınlara ne giymeleri gerektiğini söylemek değil, erkeklere haddini bildirmektir.
Kadın giysilerine haram diyerek toplumsal ahlâk oluşturulamaz. Ahlâk; şeffaflıkla, hesap verebilirlikle, adaletle kurulur. Kadının giysilerine karışanlar, ahlâkın bekçisi değil; iktidarın denetleyicisidir. Bu yüzden sormaya devam edeceğiz:
Ahlâkı diline dolayanlar, kendi harcamalarına ne kadar dürüst bakıyor?
Kaynaklar
-
“Diyanet’in Hedefinde Bu Kez Kadınlar ve Giyim Kuşam Özgürlüğü Var”, Cumhuriyet, 1 Ağustos 2025. https://www.cumhuriyet.com.tr/
turkiye/diyanet-isleri- baskanligi-nin-hedefinde-bu- kez-kadinlar-ve-giyim-kusam- ozgurlugu-var-laiklige-ve- ozgurluklere-acik-saldiri- 2423268 ↩ -
“Diyanet’in Escort Skandalı Büyüyor”, Sözcü, 31 Temmuz 2025. ↩
-
“HKP’den Diyanet’in Hutbesine Suç Duyurusu”, Cumhuriyet, 2 Ağustos 2025. https://www.cumhuriyet.com.tr/
turkiye/hkp-den-diyanet-in- cuma-hutbesine-suc-duyurusu- giyim-tarzi-hedef-alindi- 2423605 ↩