Okyanusların derinliklerinde sessiz bir devrim yüzüyor: İngiltere’de geliştirilen robotik bir balık, plastik atıkları yiyerek hem denizi temizliyor hem de bu plastikten elde ettiği enerjiyle çalışıyor. Pil yok, şarj yok, karbon ayak izi sıfıra yakın. Kulağa bilimkurgu gibi geliyor değil mi?
Ama durun. Bu "mucize" gerçekten bir çözüm mü, yoksa plastik çağının vicdan rahatlatan yeni bir oyuncağı mı?
Hiç kuşkusuz Robot Balık düşüncesi oldukça akıllıca, zekice; bunu kimse yadsıyamaz, yadırgayamaz. Ancak burada bir gerçeklik yanılsaması var: Teknolojik çözümler, çoğunlukla semptomları tedavi eder; nedenleri değil. Robot balık plastiği yese de, biz plastiği üretmeyi, tüketmeyi ve denize atmayı sürdürdükçe, bu kısır döngü sürer.
Çünkü sorun plastiğin denizde olması değil; plastiğin yaşamımızın odağında olmasıdır.
İngilizler'in bu robot balık projesi, çevre bilincini artırmak için olağanüstü bir araç olabilir. Ama şunu sormadan edemem:
- Biz ne zaman “robotlar temizlesin, biz kirletmeyi sorumsuzca sürdürelim” rahatlığına teslim olduk?
Temiz okyanuslar, yalnızca teknolojik inovasyonla değil; toplumsal bilinç, siyasal istenç ve ekolojik dönüşümle sağlanır. Teknoloji destekleyicidir, ama kurtarıcı değildir.
Çünkü pil bitince değil, ahlak bitince ve sorumsuzluk topluma yerleşince; tehlike başlar.
“Batteries not included” etiketi artık çevreci robotlar için gurur kaynağı olabilir ama temel sorun, insana özgü değerlerimizin şarjı bittiğinde başlıyor. Plastik yalnızca doğayı değil, düşünme biçimimizi de kirletiyor. Hazır tüketim alışkanlıklarımız, doğayla kurduğumuz bağları da paketliyor / ambalajlıyor.
Robot balıklar güzel bir adım. Ama bizler ne yazık ki düşünsel balık hafızamızla geçmişi unutuyor, geleceği erteliyoruz.
Çünkü temizlik "robot" balıkla değil, bilinçle başlar.
Plastik yiyen robot balıklar okyanusu temizleyebilir. İyi, güzel de plastiği üreten zihinleri kim temizleyecek?
Bu çağ, yalnızca yapay zekânın ya da robot bilimin değil; vicdanın, doğada yaşayan tüm canlılara değer vermenin ve doğayla barışmanın çağı olmalıdır.
Belki de gerçek mucize, balığın plastik yemesiyle değil; bizim artık üretmeyi ve tüketmeyi yeniden düşünmemizle, doğaya yönelik saygımız ve sorumluluğumuz bağlamında gerçekleşecektir .