Sadakat sözcüğü gündelik söylemlerde sıkça kullanılmaktadır. Sadakat özünde kadir kıymet bilmekle ortaya çıkan bir saygı duyma halidir. Yaşanan olumsuz süreçler içinde bu sözcük, içeriğinden uzaklaştırılmıştır. Dahası, görülemez bir zorunlulukla ilişkilendirilmiştir. İlişkileri belirleyen zorunluluklar için de sadakat sözcüğü kullanılır olmuştur. Zorunlulukların olduğu yerdeki ilişkiler masum değildir. Karşılıklılık gibi gözüken olaylardaki yüzey akıntısı ile dip akıntısı eşit değildir. Eşitsizliğin olduğu her yerde normalden söz etmek güçleşir.
Yeteneksiz, beceriksiz ve kıt akıllıların kör sadakatinden söz etmiyoruz. Akıl, yetenek, beceri, bilgi ve sosyal aktivite, liyakatin olmazsa olmazlarıdır. Sadakat, körü körüne bağlılık değil, yaşam bilincine sahip olmaktır. Tüm varlıklara ve değerlere saygı duyarak onlara sahip çıkmaktır. Sadakat, ilişkilerdeki güven bağı olduğu için; yaşama ilişkin her objeyle bilinçli olarak kurulması gereken bir bağdır. Bu nedenle, doğaseverlik, yurtseverlik ve varlık severlik, öncelikli gerekliliklerdir. Yaşama katkı sunan tüm objelere saygı duymak, bilinçli varlığın gereğidir.
Yaşam bilgisi (kültür), gerekliliği tartışılmayacak olan yararlı üretiler toplamıdır. Biz bu insanlık hazinesine kültür diyoruz. Kültürlü birey, saygı duyması gereken şeyleri bilen ve kendisine de saygı duyulan kişidir. Saygı, bireylerin davranışlarının, toplumsal bilinçteki yansımalarıdır. Varlıkların çıkarları doğrultusunda pozitif değerler üretenlere duyulan bir minnettarlıktır. Sivil birey, sorun çözerken aklını kullanan ve çözüme katılanlarla birlikte(örgütlü) hareket edebilendir. Bu noktada sivil oluşumu tanımlarsak; herhangi bir otoriteden emir ve direktif almayan, sorun çevresinde, çözüm temelinde bir araya gelen ve ast-üst ilişkisi olmayan eşitlerden oluşan bir yapılanmadır. Tanımı biraz daha kısaltırsak; aklı, çözüm amaçlı kullanma birlikteliğidir diyebiliriz. Genel olarak varlıkların yararını ve özel olarak kamu yararını gözeten birliktelikteki önemli bağlardan biri sadakattir. Bu sadakat körü körüne itaat değil, ilkeli ve liyakatli bir birlikteliktir. Ülkenin kurtarıcılarına ve kurucularına karşı duyulan minnettarlıktır sadakat.
Bizim sözünü ettiğimiz sadakat, yaşamsal zorunluluklar karşısındaki duyarlık dayanışmasıdır. Nedenini, nasıl ve niçin ini bilmeden ve her koşulda sorulması gereken soruları sormadan sürdürülen “kör” bağımlılığa sadakat denmek istenmektedir. Bu bilinçli anlam çarpıtması görülmezse; gönüllü kölelik sürüp gidecektir. Bu olumsuz ve istemsiz durum kul olmanın yaşamdaki halidir. Özgür birey, “kul” olma halini aşan bireydir!
Sadakat, güvenme ve inanma temelli bir algı ile yönlendirilen davranış biçimidir. Genellikle karşılıklı olan örtük bir anlaşmadır. Eşitler arasında olur ise, daha objektif olur. İşverene sadakat böyle bir ilişki değildir! İşverenle iş gören arasındaki düzenleyicilik, yasal ve kurumsal olduğunda bağımsızlık söz konusu olabilir.
Sadakat duygusunun oluşabilmesi için birebir bir ilişkinin olması bir gereklilik değildir. İnsanlık yararına yapılan iş ve işlemlerden dolayı minnettarlık duygusu böyle bir olum lamadır:
Kurtararak yaratan, kurarak üreten ve onurlandırarak yücelten atamızı saygı ve özlemle anmamız boşuna değildir!

Cahilin sadakati, istismarlara kapı aralar!
Kör sadakat kendi çıkarını göremez!
Sadakat seçeneksizlik, liyakat özgürlüktür.