Sen tarihini bilmezsen başkalarını anlattığı masalları tarih diye dinlersin

Tarihin bir bilim dalı olduğunu bilmeyen, Cumhuriyeti nerdeyse bir asır geçmesine rağmen içine sindiremeyen, bilgiden kültürden yorumdan bihaber tarih yalancıları toplumun cahil kesiminin desteğini almak için bazı klasik sloganlar üretirler. Bu yalanların en başında gelenlerinden biri ise Atatürk’ün gerçekleştirdiği şapka devrimi yüzünden binlerce alimin(bilgin) idam edildiği yalanıdır. İddiaya göre Atatürk millete zorla şapka giydirmiş, giymeyenleri ise sorgusuz sualsiz idam etmiş. Sanırsınız ki devlet sokakta kapı kapı dolaşarak şapka giymeyenleri yakalamış, başına zorla şapka takmış, giymeyeceğim diyenleri de idam etmiş. Böyle anlatınca komik gelen bu iddia allanıp pullanıp biraz da duygu sömürüsü ile soslanınca tarih konusunda cahil olan insanlara yedirilebiliyor. Yalanları bir kenara bırakalım ve gerçekleri yazalım. Şapka devriminde gerçekte ne oldu? Kimler, neden asıldı? Hepsine teker teker cevap verelim.

Şapka devrimi hakkında konuşurken her şeyden önce bu devrimin ilk kez Cumhuriyet zamanında yapılmadığını bilmek zorundayız. İlk şapka devrimi 2. Mahmut zamanında 1828 yılında çıkarılan elbise nizamnamesiyle resmi başlık olarak kabul edilmiştir. Fesin Osmanlıya geçişi de biraz ilginçtir. 2. Mahmut döneminde Kaptan-ı Derya olan Koca Hüsrev Paşa Tunus’tan getirdiği fesleri gemilerdeki askerlere giydirmiştir. 1828 yılında Serasker olan Hüsrev Paşa bu kez de İzmir’de bir taburun er ve subaylarına fes giydirerek İstanbul’a getirerek eski Bab-ı Seraskeri meydanında (Bugünkü İstanbul Üniversitesi meydanı) padişahın huzurunda talim yaptırmıştır. Fesin Osmanlı ordusuna girişi bu şekilde olmuştur. Atatürk şapka devrimini gerçekleştirmeden önce halkı şapkaya alıştırmak istemiş ve yurt gezisine çıkmıştır. Gezisine koyu muhafazakar bir il olan Kastamonu’dan başlamıştır. Yıllar sonra neden İzmir gibi aydın bir değil de Kastamonu’ya gittiğini soranlara şu cevabı vermiştir
İzmir tarafı halkı beni birçok defa gördü. Eğer orada şapka giysem, bana değil, şapkama bakarlardı. Beni ilk defa görenler ise şapkamla olduğum gibi kabul ettiler .(Falih Rıfkı Atay Çankaya, İstanbul. 1984, s.434)

Konya’da lise öğrencileri fes giymemeye yemin etmiş, feslerini fırlatarak protesto etmişlerdir. Bursa’da düzenlenen mitingde binlerce fes yırtılmıştır. İstanbul’da hamallar feslerini denize fırlatmışlardır. Konya’da şapkanın tükenmesi üzerine eskiden mevlevi takkesi üretenler fötr, melon, panama şapka üretmeye başlamıştır. Bilecik’te Vali’nin önderliğinde insanlar feslerini atarak şapkalarını giymişlerdir

Edirne’de memurların tamamı ve halkın büyük bir kısmı şapka giymeye başlamıştır. , Her gün farklı kılıkta dolaştığı için halkın “Şeyh Türlü” ismini taktığı kişi bile sarığını bırakarak melon şapkayla dolaşmaya başlamıştır. ( İkdam, 20 Eylül 1925.Cumhuriyet, 17 Eylül 1925. Cumhuriyet, 19 Eylül 1925. Cumhuriyet, 21 Kasım 1925. Cumhuriyet, 27 Eylül 1925.)

Görüldüğü gibi şapka devrimi 25 Kasım’da yasalaşmadan iki ay önce bile halk şapka giymeye başlamıştır. Bu da ”Atatürk millete zorla şapka giydirdi” iddiasını kökünden çürütmektedir. Eğer şapka devrimi anlatıldığı gibi halk tarafından şiddetle reddedilmiş olsaydı bunu devletin zorla giydirmesi mümkün olamazdı. 13 milyonluk bir ülkede hiç bir güç halka istemediği bir şeyi zorla dayatamaz. Üstelik o günün koşullarını göz önünde bulundurursak savaştan yeni çıkılmış bir ortamda çok büyük çapta isyanlar çıksaydı devletin bunları bastırması mümkün değildi.

Atatürk’ün Kastamonu gezisinden çok kısa bir süre sonra 2 Eylül 1925 te çıkarılan bir kararname ile devlet memurlarının ve ordu mensuplarının şapka giymeleri zorunlu kılınmıştır. Sadece imamlar ve diyanet işleri başkanı bu kanun dışında tutulmuştur. Din adamlarının kıyafetleri ise siyah lata üzerine beyaz sarık olarak belirlenmiştir. Burada dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum. 2 Eylül’de çıkarılan kararname sadece devlet memurları için geçerlidir. Şapkanın mecliste kanunlaşması ise 25 Kasım’dır. Söz konusu kanunda şapka giymeyenlere verilen herhangi bir ceza yoktur. Daha da önemlisi kanun devlet memurları için çıkarılmıştır. Halkın ise şapka giyme zorunluluğu yoktur. Fes ve sarık giyme yasağı vardır.


Yukarıda da görüldüğü gibi şapka kanunu, devlet memurlarını şapkaya yavaş yavaş ısınan Türk milletine uygun hale getirmek için çıkarılmıştır fakat buna rağmen birçok isyan şapka kanununun kabulünden önce çıkmıştır.

İŞTE O İSYANLAR:

22 Kasım’da Kayseri’de 1. Dünya savaşında şüpheli davranışları bulunan şafi mezhebinden Mekkeli Ahmet adında biri halkı şapka devrimine karşı kışkırtmıştır. Dini siyasete çok adi bir şekilde alet ederek halka Sivas’ta bir alim çıktığını, şapka giymemeleri konusunda Sivaslıları uyardığını, kendilerinin de hemen sarıklarını giymesi gerektiğini söylemiştir. Sivaslı sözde alimin(bilgin) daha sonra Sivaslı Kemanlı Hoca olduğu anlaşılmıştır. Kandırdıkları halk kitlesini arkasına alan mürtecilerin 24 Kasımda yaptığı eylem sonucunda 300 kişi tutuklanmıştır.

Kasım ayının başında Malatya’da şapka yüzünden çıkan küçük çapta bir kaç isyan Belediye Başkanı Hasan Bey’ tarafından bastırılmış, Atatürk, 3 Kasım’da kendisine yolladığı telgrafla Hasan Bey’i takdir etmiştir.

14 Kasım’da Sivas’ta İmamzade Mehmet Necati isminde bir isyancının önderliğinde halk isyana teşvik edilmiş, duvarlara hükümete hakarete varan beyannameler yapıştırılmıştır. Yapılan yargılama sonucunda İmamzade Mehmet Necati idama mahkum edilmiş, diğer isyancılar ise kürek cezasına çarptırılmıştır.

25 Kasım’da Erzurum’da Gavur İmam ve Hoca Osman’ın elebaşı olduğu isyanda Vali binası basılmış, ”Gavur memur istemeyiz” sloganları atılarak olay çıkarılmıştır. İsyan sonucunda 27 kişi tutuklanmıştır. Yapılan araştırma sonucunda isyanın ele başları olan Gavur İmam ve Hoca Osman’ın daha önce aftan yararlanan mahkumlar olduğu anlaşılmıştır. 27 Kasım 1925 tarihli Cumhuriyet gazetesi Erzurum’da çıkan isyan hakkında şunları yazmıştır :

Erzurum’da bir iki softa, birkaç serseri inkılâbımızın ifadesi olan Türkiyat-ı İçtimaiyemize karşı nümayişe sevk etmiş Devlet görevlilerini (Valileri), gâvur kabul etmişlerdir. Bu inkılâplar vücut bulacak değildir, vücut bulmuştur. Erzurum’da nümayişin yapıldığı gün TBMM den şapkanın mecburiyeti hakkındaki kanunun çıkmış olması kadar kudret-i inkılâp ifade eyleyecek bir hadise olamaz. Önümüzdeki hadise bir irtica hadisesidir.”

25 Kasım’da Rize de İmam Şaban ve muhtar Yakup Ağa’nın elebaşı olduğu isyanda ”devletin dinsizliğe doğru gittiği, kadınların namusunun kalmadığı” gerekçesiyle hükümet konağı ve Botaniye Jandarma karakolu basılmıştır. 6 Jandarma esir alınmıştır. İmam Şaban şehrin yağmalanmasını, hükümet konağının basılmasını teklif etmiş, buna uymayanların öldürüleceğini söylemiştir. İsyancılar halkın bundan sonra devlete vergi vermeyeceğini söyleyerek halkı devletre karşı açıkça isyana teşvik etmişlerdir. Muhtar Yakup’un akrabası Peçeli Mehmet Ankara’da ihtilal yapıldığını, Mustafa Kemal’in üç yerinden yaralandığını, İsmet Paşa’nın öldürüldüğünü devletin dindar paşaların kontrolüne geçtiğini söyleyerek halkı galeyana getirmiştir. İsyan gittikçe büyümüş, köylere yayılmış, eli silahlı isyancılar şehri yağmalamaya başlamıştır. Bunun üzerine Hamidiye zırhlısı isyancıların yığınak noktalarını iki gün boyunca bombalamıştır. İşte bugün ‘‘Rize’de şapka giymeyenleri bombaladılar” yalanının gerçeği budur. Olay şapka giymeme meselesi değildir. Ortada silahlı bir isyan, yağmalanan köyler, basılan hükümet konağı ve esir edilen 6 jandarma vardır. Yargılama sonucunda 143 tutuklunun 80 i beraat etmiş diğerleri de çeşitli cezalara çarptırılmıştır.

26 Kasım’da MARAŞ’ta Üsküplü İbrahim hoca adında biri halkı Cami-i kebir etrafında toplayarak ”Gavur memur istemeyiz şapka istemeyiz” diye isyana teşvik etmiştir. O gün Cami-i kebir karşısındaki o dönem haber yapan muhabir olayı şöyle anlatmıştır. Cuma namazından sonra, ‘Müslümanlar ne duruyorsunuz? Müslümanlık gidiyor, Allah Allah, Lailaheillallah!’ sözleriyle bir hareketlilik başlatıldı. İsyancılar daha sonra caminin avlusundan tekbir sesleriyle Hükümet Konağı’na doğru harekete geçtiler. Halkın Cuma namazı vesilesiyle içtima halinde bulunmasından istifade etmek için bir zamandan beri elebaşı mevkiinde bulunan bazı şahısların böyle bir günü tercih etmiş olmaları tesadüf olamaz Hükümet konağının avlusunda slogan atan isyancı grup sonra tutukluların serbest bırakılması için cephaneliğe doğru yürümüştür. İsyan kısa sürede bastırılarak 39 kişi gözaltına alınmıştır. 

4 Aralık’ta Giresun’da Muharrem hoca adında biri halkı isyana teşvik etmiş fakat isyan kısa sürede bastırılmıştır. İsyancılar tutuklanarak Ankara istiklal mahkemesinde yargılanmışlardır. İsyanlara dikkat ederseniz çoğu şapka kanununun mecliste kabul edilmesinden önce çıkmıştır. Daha da önemlisi isyanın elebaşları halk tarafından benimsenmemiştir.

Sonuç olarak hiç kimse sadece şapka giymediği için idam edilmemiştir. İdam edilenler, şapka giymemek suçundan değil devlete ve rejime isyan etmek suçundan idam edilmişlerdir.

Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Eyicil, Kahramanmaraş'ta 1925 yılında şapka takmadıkları için 500 kişinin idam edildiği iddiasının akademik araştırmasını yaptı. Prof. Dr. Eyicil, İstiklal Mahkemesi zabıtlarını inceleyerek 5 ayda hazırladığı araştırmasında Şapka Kanunu'na muhalefet ettikleri için değil, hırsızlık ve benzeri suçlardan 7 kişinin idama mahkum edildiğini ve tutuldukları nezaret kapısının açık bırakılmasıyla 4'ünün kaçtığını, 3'ünün ise asıldığını söyledi. Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Eyicil, 25 Kasım 1925'te mecliste kabul edilen Şapka Kanunu sonrasında Kahramanmaraş'ta 500 kişinin tutuklanıp idam edildiği iddialarını akademik olarak araştırdı. Prof. Dr. Eyicil, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulunan İstiklal Mahkemesi'nin 5 bin sayfalık zabıtları ile tarih kitaplarını inceleyerek 5 ayda tamamladığı araştırmasında, idam edilenlerin sayısının 500 olmadığını ve asılma gerekçelerinin Şapka Kanunu'na muhalefet ettikleri için değil, hırsızlık ve benzeri suçlardan olduğunu söyledi.

Belgeleri 5 ayda inceledi

Türkiye Büyük Meclisi'nde bulunan İstiklal Mahkemesi'nin 5 bin sayfalık zabıtlarını tek tek incelediğini belirten Prof. Dr. Ahmet Eyicil şunları söyledi:"Kahramanmaraş'ta şapka olayı, 1925'te ortaya çıktı. Bu şapka olayıyla ilgili çeşitli dedikodular vardı. Ankara İstiklal Mahkemesi'nde 500 kişinin tutuklandığı ve idam edildiği gibi amacını aşan ifadeler vardı. Kendi kendime dedim ki 'ben bu bölgenin çocuğuyum. Gerçekten böyle bir olay olmuş mu?' Bunu araştırmak için de şu anda İstiklal Mahkemesi zabıtlarının bulunduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gittim. Aşağı yukarı 5 bin sayfalık bir zabıt var. Bu 5 bin sayfalık zabıtları tek tek inceledim. Yaklaşık 5 aylık zamanımı aldı. Tabii ben bununla ilgili hazırladığım 'Maraş'ta İstiklal Mahkemesi'nde Yargılanan Maraşlılar' makalesi bilim dünyasında yayınlandı" dedi.

Hırsızlıktan 7 kişi idama mahkum edilmiş, 3'ü asılmış

O dönemde cezasının ölüm olduğu hırsızlık ve benzeri suçlardan 7 kişinin idama mahkum edildiğini ancak 3'ünün asıldığı ifade eden Prof. Dr. Eyicil, şöyle devam etti:"Sonuç itibariyle bu araştırmayı tamamladım. Sonuçta şapka giyilmesine muhalefet eden insanların cezalandırılmadığını ve bunların geçmişte daha farklı suçlarla, özellikle hırsızlıktan aranan insanlar olduğu ortaya çıkıyor. Daha sonra o insanların 'Neden şapka giymediniz?' sorusu karşısında 'Biz bulamadık. Bulsaydık giyerdik' şeklinde kendilerini savunduğunu ve o dönemdeki hakim ve savcıların da zanlıların bu ifadelerinin doğru olduğunu görmüşler. Sonuç itibariyle karara varmışlar. Mahkeme sonucunda alınan karara baktığımızda idam cezasına 7 kişi mahkum olmuştur. Bunlardan biri Ulu Cami müezzini Hafız Mehmet, ikincisi İnşallah Maşallah Ali, üçüncüsü Pekmezci Hacı Hüseyin, dördüncüsü Kuytu Muhtarı Hafız Mehmet, beşincisi Molla İbrahim, altıncısı Bayraktar Hamdi, yedincisi ise Nalbant Ahmet. Hatta o gece zanlıların tutulduğu hücrenin kapısı açık bırakılmıştır. İnfaz memuru da çıkmaları için kapıyı göstermiştir. Ama bunların üçü içeride kalmış, dördü oradan uzaklaşmıştır. Kimse de bunları aramamıştır. Aradan bir müddet sonra zaten af çıkmış ve bunlar da tekrar normal hayatlarına devam etmişlerdir. İçeride kalan 3 kişi infaz memuru tarafından eline verilen talimat gereğince idam edilmiştir. Ancak bu idam edilenler de şapka giymediklerinden dolayı değil, hırsızlıktan dolayı. Bu tarihte hırsızlık ve buna benzer suçların cezası idamdır. Bundan dolayı idam edilmişlerdir."

 Faydalanılan Kaynaklar

Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul, 1984.

Atatürk’ünSöylev ve Demeçleri C: II., AtatürkAraştırma Merkezi Yayını, Ank., 1997.

Atatürk’ünSöylev ve Demeçleri, C: II, İkdam, 20 Eylül 1925. Cumhuriyet, 17, 19, 27 Eylül 1925, 21 Kasım 1925.

Prof. Dr. Ahmet Eyicil, Kahramanmaraş'ta 1925 yılında şapka takmadıkları için 500 kişinin idam edildiği iddiasının akademik araştırmasını yaptığı tezden notlar