İzmir Büyükşehir Belediyesi ile ilgili bir haberden uzun bir alıntı yapmak istiyorum. Konu güncel. İçinde bulunduğumuz koşullarda ise çok önemli. İktidar halk için üretimi tercih etmedi. Bütün girişim ve önlemleri öncelikle sermaye için oldu. Bu süreci uzun bir süre sorunsuz olarak götürme şansı yakaladılar. Dış borcun kolay bulunur olması ve cumhuriyet birikimlerinin özelleştirilmesi. Bu yağma temelli yaklaşımda varlıklar el değiştirirken, dar bir grup ölçüsüz biçimde zenginleşti. Devletin bütün işleri ki, en başta büyük ihaleler sadece bazı kişi ve kuruluşlara verildi. Aynı süreçte ihtiyaç olup olmamasına bakılmaksızın devasa projeler yapıldı. Bunlar YİD ve Devlet Özel İş birliği ile gerçekleştirildi. Bu projeler sadece şimdilerimizi değil, geçmiş birikimlerimizle, gelecekte kazanacaklarımıza ipotek koydu. Özellikle güvenceler yasal birtakım anlaşmalara bağlanmasına karşın, halk açısından hukuki olduğu söylenemez. Zaten burada halkın doğrudan bir taahhüttü yok. Halk adına yetki kullananlar bu anlaşmaları bağıtladılar. Dahası adres olarak da emperyalist odakların yargısını gösterdiler(!) Bütün çabalara karşın evrensel bir hukuk söz konusu olduğunda özellikle halkı mağdur eden bu anlaşmalar hükümsüzdür. Bu olumsuzlukların yanı sıra, bilerek ve isteyerek üreticiler üretimden koparıldı. Kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biri olan ülkemiz artık bütün tükettiklerini dışarıdan alıyor. İthalat ve ihracatı sadece icazetli kişiler yaptığından, fiyatlar onların kontrolünde. Bütün bunlar halka rağmen yapılan şeyler. İşte işin en önemli noktası burası. Birileri halk için bir şeyler yapmalı. Bu birileri yerel yönetimlerdir. Yerel yönetimler doğrudan yönetime katılımın en kısa yoludur. Bu kısacık anlattıklarım dikkate alındığında neden İZMAR örneğini aldığım daha iyi anlaşılır:                                                                                                                                                      “İzmir daha önce Tansaş ile Türkiye’ye örnek olmuştu. Bugün de İZMAR’la örnek olmaya devam edecek” ifadelerini kullandı.

Açılışa katılan CHP Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır da “Bir ülkede açlık sınırı 26 bin 500 lira iken asgari ücret 22 bin lira, emekli maaşı 14 bin lira ise belediye başkanları ne yapmalı? Tabi ki halk marketlerini, kent mutfaklarını açmalı, suyu, ekmeği üretmeli. Çünkü halkı açlığa terk edemeyiz. Biz sosyal demokrat bir partiyiz” dedi.

İZMAR’larda İzmirlilere güvenli gıdanın yanı sıra temizlik ürünlerinden kişisel bakıma kadar temel tüketim ürünlerini kâr amacı gütmeden satışa sunuluyor. İZTARIM tarafından Bayındır Süt Fabrikası’nda İzmirli üreticilerden alınan sütlerin işlenmesiyle üretilen İZMAR markalı süt ve süt ürünleri, Ödemiş Et Entegre Tesisi’nde tamamen yerli besiden hazırlanan et ve et ürünleri, Halk Ekmek ürünleri sağlıklı ve uygun fiyata satışa sunuluyor.

İlki Ulukent şubesinde hizmete başlayan ve kısa sürede İzmirlilerin yoğun ilgi gösterdiği İZMAR Gel Al Su noktası Gaziemir şubesinde de hizmete açıldı. Gel Al Su noktalarında, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iştirakleri tarafından üretilen İzmir Su, Şaşal Su ve Badem Su ürünleri uygun fiyatla tek çatı altında satışa sunuluyor. İzmirliler, piyasada fiyatı 185 liraya kadar ulaşan 19 litrelik damacana suları, Gel Al noktalarında İzmir Su markalı boş damacanalarını getirerek sadece 40 liraya alabiliyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, kent genelinde ihtiyaç duyulan noktalarda İZMAR mağazalarını teker teker hizmete almaya devam edecek. İzmirlilerin dört gözle beklediği İZMAR mağazaları, Gaziemir şubelerinin ardından Çamdibi, Doğanlar ve Kemeraltı ilerleyen süreçte hizmete başlayacak.”

Halka hizmet temelinde Kent lokantaları, kreşler, öğrenci yurtları, sığınma evleri gibi hizmetlerin ne kadar gerekli olduğu anlaşılır. Yerel yönetimleri kamu yönetimi kuşatmış ve hizmet edenlerin eli-kolu bağlanmaya çalışılıyor. Tüm bu olumsuzluklara karşın, yerel yönetimler kaynak yaratmak ve bu kaynaktan elde edilenleri adil ve hakkaniyetli olarak paylaşmak zorundadır. Dahası, halk kendi yönetimine katıldığı zaman aşamayacağı sorun yoktur!

Kaynak yaratma konusunda halktan gelecek olan tüm öneriler değerlendirilmelidir. Örneğin; kentin ekmeği, suyu ve temel gıda maddeleri bir biçimde halkın hizmetine sunulmalıdır. Örneğin, Kent Meydanı, Didim için potansiyel kazançları dikkate alamayan bir projedir. Bir kent ancak yüz yılda bir meydan düzenlemesi yapabilir. Meydanın altı genel otopark olarak planlanabilirdi(!) Aynı şekilde kent lokantasına ait bina ve park içindeki düğün salonu çok amaçlı ve çok katlı planlanmalıydı. Yollardaki dut ağaçları aşılanmalı ve ipek böceği ile üretime katkı sunabilir hale getirilmelidir. Bunlar ilk akla gelen önlemler. En önemlisi ise, halkın yönetime katılmasının yolları açılmalıdır…

NOT: Bu önerilerimi zaman zaman yazılarımda dillendirdim. Mavi Didim Arşivi tanığımdır.