Latin Amerika’nın kesik damarları arasında belki de en sessiz kanayanı, Uruguay’dır.
Ve bu ülkenin belleği, kalbi ve kalemi, Eduardo Galeano olmuştur.
Galeano bir ülkenin tarihini değil, bir yazarın kırık kalbini; bir coğrafyayı değil, onun içinden yükselen vicdanı anlatır.
Küçük Ülke, Büyük Sömürü
Uruguay, yüzölçümü küçük ama büyük emperyal planların kıskacında bir ülkeydi.
İngilizlerin "Güney Amerika'nın İsviçre’si" dedikleri bu topraklar,
çok uzak olmayan geçmiş günlerde Avrupa sermayesiyle iç içe geçmiş bir tarım kolonisi gibiydi.
Galeano der ki:
“Uruguay, et ve yün ihraç eder; ve kan, içeride kalır.”
Çünkü ürettiği zenginliğin kaymağını,
ne işçi sınıfı, ne köylü, ne de kadınlar gördü.
Bankalar ve yabancı şirketler, bu küçük ülkenin sırtına binmişti.
Özgürlük Rüyası ve Sessiz Darbe
1950’ler ve 60’lar: Uruguay, Latin Amerika’nın en özgürlükçü demokrasilerinden biri sayılıyordu.
Oysa bu özgürlük, yalnızca vitrinmiş.
1973’te askeri darbe oldu.
Bu darbe, Allende’nin ölümünden yalnızca birkaç ay sonra,
üstelik seçimle gelen bir iktidara karşı yapıldı.
Ve Galeano şöyle yazdı:
“Kimi zaman sessizlik, çığlıktan büyüktür.
Uruguay’da, çığlık atmanın bile lüks olduğu zamanlar yaşandı.”
Binlerce insan işkenceye uğradı, tutuklandı, susturuldu.
Ülkede “demokrasi varmış gibi yapıldı,”
tıpkı bugün birçok yerde olduğu gibi...
Galeano’nun Uruguay’ı: Yalnızca Toprak Değil, Yaradır
Galeano için Uruguay bir coğrafya değil, bir yara izidir.
Tarih yazmaz, yaşar.
Ve şöyle der:
“Ülkemi terk ettiğimde bavulumda kitaplarım vardı.
Ama en ağır yük belleğimdi.”
Sürgüne gitti. Arjantin’e, sonra İspanya’ya.
Ama Uruguay hep onun içindeydi.
Çünkü dostları, yoldaşları, anıları, işkenceden geçmiş yaşanmış öyküleri oradaydı.
O yüzden Las venas abiertas yalnızca kıtanın değil,
Montevideo sokaklarında kaybolmuş düşlerin de kitabıdır.
Eduardo Galeano’nun Kaleminden Uruguay
Galeano, ülkesini anlatırken rakamlar vermez, insanları anlatır.
Bir kadının eline yapışan dikiş makinesini,
bir işçinin kopan parmaklarını,
bir çocuğun aç karnını anlatır.
Ve şöyle der:
“Uruguay’da insanlar çalışır,
çok çalışır,
ama yaşamak için zaman bulamaz.”
Çünkü onun Uruguay’ı, emekçilerin kan ter gözyaşıyla kurulmuş ama sahip olamadıkları bir ülkedir.
Sonuç: Uruguay Galeano’dur, Galeano Uruguay’dır
Uruguay’ın resmi haritası vardır.
Ama Galeano’nun haritası başka bir Uruguay çizer:
-
Ezilmişlerin,
-
Unutulmuş kadınların,
-
Sessiz çocukların,
-
Bastırılmış düşlerin,
-
Ve bir gün geri döneceğine inanılan özgürlüğün ülkesi.
Bugün Uruguay, siyasal olarak görece istikrarlı bir yer gibi görünse de,
Galeano’nun yazdıkları ölümünün ardından bile henüz geçerliliğini yitirmedi:
“Adalet, en çok geciken misafirdir bu topraklarda.”