Gü­nü­müz­de ka­dın­la­rın dünya ge­ne­lin­de­ki si­ya­sal tem­si­li, büyük öl­çü­de erkek ege­men ya­pı­lar ta­ra­fın­dan bi­çim­len­di­ril­mek­te­dir. Bu durum, yerel yö­ne­tim­ler­den ulus­la­ra­ra­sı si­ya­set ala­nı­na uza­na­rak, ka­dın­la­rın karar alma sü­reç­le­rin­de­ki ba­ğım­sız­lı­ğı­nı önem­li öl­çü­de kı­sıt­la­mak­ta­dır. Ancak kadın li­der­li­ği üze­ri­ne yü­rü­tü­len tar­tış­ma­lar, aynı anda top­lum­sal cin­si­yet eşit­siz­li­ği­ne iliş­kin köklü de­ği­şim­le­rin de iz­le­ri­ni ta­şı­yor. Bugün, ka­dın­la­rın yerel yö­ne­tim­ler­de üst­len­di­ği rol­ler, salt bir tem­sil ol­ma­nın öte­sin­de, de­mok­ra­si­nin de­rin­leş­me­sin­de de önem­li bir etken ola­rak kar­şı­mı­za çı­kı­yor.

De­mok­ra­si, hal­kın ege­men­li­ği­ni temel alır. Bu­nun­la bir­lik­te de­mok­ra­si­nin ger­çek an­lam­da iş­le­ye­bil­me­si için her bi­re­yin karar alma me­ka­niz­ma­la­rın­da etkin bir rol üst­len­me­si ge­rek­li­dir. Yerel yö­ne­tim­ler, bu bağ­lam­da de­mok­ra­si­nin en temel ve halk­la doğ­ru­dan iliş­ki­si olan bi­rim­le­ri­dir. Yerel se­çim­ler­de ka­dın­la­rın daha çok yer al­ma­sı, şüp­he­siz de­mok­ra­si­nin güç­len­me­si adına atıl­mış önem­li bir adım­dır. Çünkü ka­dın­la­rın si­ya­se­te ka­tı­lı­mı, yal­nız­ca kendi çı­kar­la­rı­nı sa­vun­ma ama­cı­nı güt­mez; aynı anda top­lum­sal cin­si­yet eşit­li­ği gibi ev­ren­sel bir de­ğe­rin de pe­kiş­me­si­ne kat­kı­da bu­lu­nur.

Bu­nun­la bir­lik­te, ka­dın­la­rın yerel yö­ne­tim­ler­de­ki et­ki­si­nin ge­nel­lik­le erkek ege­men ya­pı­lar­la sı­nır­lı kal­ma­sı göz ardı edi­le­mez bir ger­çek­tir. Top­lum­sal norm­lar­la be­lir­len­miş ve erkek norm­la­rı et­ra­fın­da oluş­tu­rul­muş bu ya­pı­lar için­de, kadın be­le­di­ye baş­kan­la­rı si­ya­set­te daha etkin ola­bil­mek için ço­ğun­luk­la erkek norm­la­rı­na ya da erkek ege­men si­ya­sal iş­le­yi­şe uyum sağ­la­mak zo­run­da kal­mak­ta­dır. Öy­le­si­ne ki ka­dın­lı­ğın özgün giy­si­si olan etek, en­ta­ri ye­ri­ne er­ke­ğin pan­to­lo­nu­nu üni­for­ma gibi giy­mek­te­dir. Peki, bu uyum ger­çek­ten on­la­rın güç­len­me­si­ne mi hiz­met edi­yor, yoksa kim­lik­le­rin­den ödün ver­me­le­ri­ne mi neden olu­yor?

Kadın si­ya­set­çi­le­rin "erkek gibi" dav­ran­ma eği­li­mi, li­der­lik bi­çim­le­ri­ni dö­nüş­tür­me zo­run­lu­lu­ğu­nun bir so­nu­cu­dur. Yal­nız­ca karar alma sü­reç­le­rin­de ba­ğım­sız­lık ka­zan­mak­la kal­ma­yıp, aynı anda yerel yö­ne­tim­de­ki bas­kı­la­rı aşa­bil­mek için de ka­dın­la­rın bu erkek norm­la­rı­na uyum st­ra­te­ji­si ge­liş­tir­dik­le­ri bir ger­çek­tir. Ne yazık ki, kadın be­le­di­ye baş­kan­la­rı daha et­ki­li ola­bil­mek adına; ka­dın­lık­la­rın­dan vaz geçip, gi­de­rek erkek norm­la­rı­na yakın dav­ra­nış­lar ser­gi­le­mek­te­dir­ler. Kuş­ku­suz bu tutum ve dav­ra­nış­lar, top­lum­sal cin­si­yet eşit­siz­li­ği­ni de­rin­leş­ti­ren bir dön­gü­dür. Çünkü bu "erkek gibi" dav­ra­nış­lar, er­kek­le­rin ege­men ol­du­ğu yö­ne­tim an­la­yı­şı­nı ye­ni­den üre­tir. Ka­dın­lar; kendi özgün kim­lik­le­rin­den vaz geç­tik­le­rin­de, yal­nız­ca erkek ege­men sis­te­min bir par­ça­sı du­ru­mu­na ge­lir­ler.​Ka­dın­lar, yerel ve genel si­ya­set­te daha çok var­lık gös­te­re­bil­mek ve erkek norm­la­rı­nın da­yat­ma­la­rın­dan kur­tu­la­rak kendi özgün li­der­lik stil­le­ri­ni ge­liş­ti­re­bil­mek için sa­va­şım ver­me­li­dir­ler.

Ül­ke­mi­zin ger­çek­li­ğin­de de sık­lık­la gö­rül­dü­ğü gibi kadın be­le­di­ye baş­kan­la­rı yerel si­ya­se­tin et­ki­li çıkar grup­la­rı­nın ve yerel mec­lis üye­le­ri­nin (ki ço­ğun­luk­la in­şa­at mü­te­ah­hi­di /yap-sat­çı mes­lek er­ba­bı olan üye­le­rin) bas­kı­la­rıy­la da karşı kar­şı­ya kal­mak­ta­dır. Bu çıkar grup­la­rı­nın, kadın be­le­di­ye baş­kan­la­rı­nın karar alma sü­reç­le­ri­ni et­ki­le­di­ği yad­sı­na­maz bir ger­çek­tir. Çıkar iliş­ki­le­ri­nin ka­rar­lar üze­rin­de­ki et­ki­si, kadın baş­kan­la­rın si­ya­sal özerk­li­ği­ni güç­süz­leş­tir­mek­te­dir. Erkek ege­men çıkar çev­re­le­ri, ge­nel­lik­le yerel yö­ne­tim­ler­de­ki ka­rar­la­rı yön­len­di­rir ve bu durum, kadın be­le­di­ye baş­kan­la­rı­nın ba­ğım­sız ha­re­ket ala­nı­nı daha da da­ral­tır.
Ancak bu durum, yal­nız­ca kar­şı­la­şı­lan en­gel­le­ri an­la­mak­la sı­nır­lı kal­ma­ma­lı­dır. Kadın be­le­di­ye baş­kan­la­rı­nın, çıkar grup­la­rı ve yerel si­ya­set­çi­le­rin bas­kı­la­rı­na karşı ge­liş­ti­re­cek­le­ri et­ki­li st­ra­te­ji­ler, kadın li­der­li­ği­nin güç­len­me­si­ne de temel ha­zır­la­ya­bi­lir. Ka­dın­la­rın karar alma sü­reç­le­rin­de daha etkin rol al­ma­sı, bu tür ba­ri­yer­le­rin aşıl­ma­sı­na ve ka­dın­la­rın daha öz­gür­ce si­ya­set ya­pa­bil­me­le­ri­ne ola­nak ta­nı­ya­cak­tır.

Sonuç ola­rak, ka­dın­la­rın yerel yö­ne­tim­ler­de­ki li­der­lik­le­ri, yal­nız­ca yerel top­lu­luk­la­ra değil, aynı anda ülke ge­ne­lin­de­ki de­mok­ra­si­ye de önem­li kat­kı­lar sunar. Kadın be­le­di­ye baş­kan­la­rı­nın kar­şı­laş­tı­ğı zor­luk­lar, top­lum­sal cin­si­yet eşit­siz­li­ği­ni pe­kiş­ti­ren bir kısır dön­gü­ye neden ol­mak­ta­dır. Ancak bu en­gel­le­rin üs­te­sin­den ge­lin­me­si, yal­nız­ca ka­dın­la­rın özerk­li­ği ve li­der­li­ği için değil, aynı anda yerel de­mok­ra­si­nin köklü bir dö­nü­şü­mü için de büyük bir po­tan­si­yel ba­rın­dır­mak­ta­dır.

Yerel yö­ne­tim­ler­de ka­dın­la­rın daha etkin tem­sil edil­me­si, hem de­mok­ra­tik ka­tı­lı­mı ar­tı­rır hem de top­lum­sal cin­si­yet eşit­li­ği­ni daha sağ­lam bir te­me­le otur­tur. Kadın li­der­lik­le­ri, ancak top­lum­sal norm­lar, güç di­na­mik­le­ri ve çıkar odak­lı yak­la­şım­lar gibi en­gel­ler or­ta­dan kal­dı­rı­lır­sa tam an­la­mıy­la et­ki­li ola­bi­lir. Bu ne­den­le, ka­dın­la­rın si­ya­set­te­ki tem­si­li yal­nız­ca bir top­lum­sal ada­let ko­nu­su değil, aynı anda de­mok­ra­si­nin de­rin­leş­me­si için de vaz­ge­çil­mez bir ge­rek­li­lik­tir.