Başlıkta vurgulananlar demokratik ülkeler için geçerli olan kurumlar. Bu kurumlara duyulan saygı, ülke saygınlığının da bir göstergesidir. Gerçek itibar bu kurumların işlerliği ve işletilme biçimi ile ilişkilidir. Kürsü dokunulmazlığının ihlal edilmesi, parlamentonun itibarını sıfıra indirir. Bu kasıt yasalara ve anayasaya rağmen yapılıyor ise; o zaman çok şey bitmiştir ve tuz kokmuştur. Bu koşullarda söylenecek söz kalmamış demektir.

İşine geldiği zaman yasaları uygulayacaksın, işine gelmediğinde ise arkasından dolanacaksın(!) AYM’nin kararlarının yargıyı, yasamayı ve yürütmeyi bağladığı hükmüne rağmen ona uymayacaksın. Dolayısıyla, parlamentonun işlevsizleştirildiğine ilişkin iddiaları doğrular biçimde davranacaksın. Bütün bunlar bir hukuk devletinden söz edilemeyeceğini gösterir.

Özellikle solda yer alan ve konuya ilişkin açıklamalarda bulunan partilerin görüşlerine bakmakta yarar var:                                                                                                                         

 “DEM Parti: Muhalefetin sesini kısmak ve hukuksuzluğu devam ettirmek için muhalefet milletvekillerine parlamento kürsüsünde saldırmıştır. Parlamentoda şiddetin ve saldırganlığın hukukunu kurmak isteyen AKP’ye karşı en güçlü şekilde direneceğimizi bir kez daha kamuoyuna deklare ediyoruz.

SOL Parti: Tek adam rejiminde anayasa yok, hukuk yok, meclis yok, demokrasi yok! Millet Meclisi'nde dahi zorbalığı elden bırakmayan tek adam rejimine karşı omuz omuza mücadeleyi büyütelim.

EMEK Partisi: Hem sandıkta hem de hukuk karşısında kaybeden iktidarın elinde saldırganlık dışında bir şey kalmamıştır. Meclis’in, Saray’ın vesayet kurumu haline getirilmesi kabul edilemez!

TKP: Çete üyeleri gibi TİP Milletvekili Ahmet Şık’a saldıran, DEM Parti vekili Gülistan Koçyiğit’in kaşını yaran Alpay Özalan ve diğer saldırganlar, bu Meclis’in, bu düzenin özetidir. Saldırıyı kınıyor, yaralanan vekillere geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz."

TİP: Ahmet Şık'ın bu konuşmasını sindiremeyenler milletvekilimize arkadan saldırdılar. Doğru bildiğimizi söylemeye; memlekette özgürlük, adalet ve eşitlik kavgasını büyütmeye devam edeceğiz!

İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç: Yasama organı yurttaşların vekillerinin yeridir. Kaba kuvvet gösterenlerin yeri değildir. Gündemi görüştürmemeye, Meclisin görevini yapmasını engellemeye yönelik hareketlere müsamaha gösterilmemelidir.”

Bu noktada sorulması ve yanıtlanması gereken bir soru var. Şimdi gerçek muhalefet ne yapacak? Gerçek muhalefet dememin nedeni; “Anayasayı ona uyduralım…” yaklaşımı, muhalefetin nasıl olması gerektiğine de karar veriyor(!) Yakın geçmişe ilişkin deneyimlerimiz; MHP, AKP’nin Kürt sorununu çözmesini engellerken, İYİ Parti de CHP’nin HDP ile yakınlaşmasını sürekli olarak engelledi. Burada sorulması gereken ikinci soru, İYİ Parti gerçekten MHP’den ayrılan bir parti miydi?

Şimdi muhalefet, parlamentonun kaba kuvvetle görev yapmasının engellenmesi karşısında, öncelikle Can Atalay Meclise dönünceye kadar oturumlara katılmama kararı alabilir. Bu çağrı sonuç vermez ise; sine-i millete dönülmelidir! En kısa zamanda çiftçilerin çağrısını yinelemeli ve erken seçimi zorlamalıdır.