Anlamak her şeyden önce yaşamı anlamlı kılar. En tutarlı inanç gerçeğe inanmak iken; en yeterli inanç ise, ana dilde inanmaktır. Bilmek denen şey, anlamakla ilintilidir.

Sosyal medyada kısa bir ileti gördüm. Yaklaşık olarak şöyle diyordu; “ Bir kişi size, gitmek istediğiniz adresi, anlamadığınız bir dilde tarif etse; istediğiniz adrese gidebilir misiniz? Gördüğümüz kadarıyla, birçok kişi Türkçeyi doğru konuşamıyor. Bu işin bir yanı, öte yandan Türkçe yazamayanlar çoğunlukta. Bu yazamayanlar içinde üniversite mezunları da var. Zaten gecekondu üniversitelerden bir şey beklememek gerek. Potansiyel değerleri köreltmekten öte bir şey yapmamaktalar.

Geri viteste ilerleyen bir toplumun varabileceği yer, büyük olasılıkla toslayacağı bir duvardır(!) Sonradan zenginleşenlerin birçoğu, yanımızdan mahcubiyet içinde geçip gittiler. Oysa birlikteliğimizde insanlığa daha yakın idik. Bizimle birlikte olup, sonradan zenginleşenler; önce insanlıktan uzaklaştılar! Artık farklılıkları görmek yerine, kendilerinin farklı olduklarını sanıyorlar.

Gerçek dışılığa açılan yollar ve kurulan köprüler çöküyor. “Yol yaptı, köprü yaptı” savunması artık yetmiyor. Suç ortaklığındaki sus paylarının kaynakları kurumaya başladı. Yağmalanacak gelir azaldı. Şu aralar bütçe görüşmeleri olacak. Normal koşullarda vatandaşlar ayaklarını yorganlarına göre uzatırlar. Devlet ise, ayağına göre yorgan siparişini bütçe aracılığıyla verir. Yani, devlet para yaratma ayrıcalığına sahiptir. Bu ayrıcalığını vergiler yoluyla gerçekleştirir. Vergilerin akılcı, tutarlı ve haklı olması gerekir. Yoksuldan alarak zengine vermek hiçbir koşulda hoş karşılanmaz. Yığınlara tasarruf önerilirken; kendi yaşantısından bir milim bile ödün vermeyenler inandırıcı olamaz!

Son tanık olduğumuz faiz indirme olayı yine dövizi azdırdı. Bu kaçıncı kez tekrarlanan bir hata? Biz bu yanlış uygulamaya hata desek bile; bunun bilerek ve isteyerek uygulandığı yönünde kuşkular var. Alacakları dövize endeksi olanlar bu durumda kazanmaya devam etmektedirler. Bankalardaki döviz mevduatı, TÜRK lirası mevduatını geçmiştir. Her ne kadar bir kısım kişiler, vergiden kaçırdıkları kazançların (yani geleceğimizi) sahipleri ise de; o kazançların gerçek sahipleri unutulmamalıdır. Faizler indirildiğinde, ellerindeki konut stokunu tüketmek isteyenlerle, onların konutlarını alacak olanlara kredi vermek isteyenler var. Yani, faiz indiriminden yararlanacak olan azımsanmayacak bir kitle var(!)

Bir karakışa doğru hızla savrulurken, rıza üretmek artık eskisi kadar kolay değil! Emekçilerin milli gelirden aldıkları pay, geçen yıl %39 iken; bu yıl %35’e düştü. Emekçiler ve emekliler açısından artık büyüme değil, küçülme söz konusudur. Normalde bu pay emekçiler için %60’ın üstünde olmalıdır. Genel çoğunluk dikkate alındığında(nüfusun %90’ı) yoksullaştıran bir büyümeden söz edilmektedir. Bu olgu, normal devletlerde hiç rastlanmayacak şeylerdendir. Çünkü normal devletlerde demokratiklik temel bir niteliktir. Hukukun üstünlüğü her koşulda gözetilir. Kurumlar işletilir, ilkeler gözetilir ve değerlere saygı duyulur.

Yasa, insanların isteyerek katıldıkları; kanun ise, istemeseler bile uymak zorunda oldukları düzenlemelerdir!