Aşure, Nuh Tufanından sonra, elde kalan son tahıllarla yapılan bir kurtuluş ve şükür tatlısı. İnanca ilişkin en yumuşak karar. Yapana yapma, yapmayana yap denmeyen ve özgür iradi tercihe saygı duyulan bir adet. 

Aşurenin yazım ile olan ilgisini açıklayayım. Ben hala yazılarımı önce elle kâğıda yazıp, sonra bilgisayara aktarıyorum. Özellikle köşe yazısı uzun olmasın diye yazmadığım bölümler oluyor. Şimdi bu yazımda o kullanılmayan kısımları bir araya getireceğim. 

Zoraki okurları zora sokmamak için, yazıları kısa tutmak gerektiği görüşüne katılırım. Ayrıntılar alan uzmanlarını ilgilendirir. Köşe yazıları, önemli oldukları varsayılan konulara okurların dikkatini çekmek içindir. 

SIR. 

En az iki kişinin bildiği ve başkalarının bilmesi istenmeyen bilgidir. 

Hukuka aykırı hiçbir eylem, devlet sırrı olarak savunulamaz! Devletin oluşumu dikkate alındığında, özgür iradi katılımların anlam ve önemi daha iyi anlaşılır. Birlikteliklerin en güçlü bağlarından biri, güvendir. Son belirlemede sır, sıradan vatandaşları olası hukuksuzluklar karşısında savunmasız bırakır! 

LAİKLİK. 

Nihayet dün TÜSİAD laikliği merkeze alan bir talep dillendirdi. Oysa biz bu talebi siyasi partilerin dillendirmesini isterdik. Çünkü laiklik demokrasinin ve millet olmanın olmazsa olmazlarındandır. Atatürk’ün konuya ilişkin bir açıklaması var: 

“Efendiler, 

Biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, din ve devlet düşmanı oldukları, Selçuklu ve Osmanlı’yı bu yüzden batırdıkları için yasakladık.” 

Kendi inancına saygısı olan, öteki inançlara ve inananlarına saygı duyarsa; inancının anlamını kavramış olur. 

Din temelli yapılanmaların neler yaptıklarına tanık olduk. Neler yapabileceklerini düşünmek bile, düşünenlerin uykularını kaçırabilir niteliktedir(!) 

BÜTÇE. 

2022 Yılı bütçesi meclise sunulacak. Ön bilgilenmelerle görülen o ki, üretenler ve tüketenler için hiçbir önlem önerilmiyor. Bütçeden aslan payını alacak olanlar yine halkın gerçek ihtiyaçlarıyla bir ilgisi olmayan projelerin yüklenicileridir! Aynı süreçte aracılar, hak etmedikleri payı almaya devam edecekler. Fiyatlar artarken, ücretler yerinde sayıyor. İşsizlerin bir yoksulluk gelirleri bile yok! 

Toplumda, harcanabilir yeterli gelire sahip olan bir azınlık var(%1).Büyük çoğunluk, varlık sürdürme çabası içinde çırpınıyor. İşsizler kelimenin tam anlamıyla yoksunluk içinde. Bu yoksun kitle ne yazık ki, azınlık değil; her gün büyümekte olan büyük bir çoğunluk! 

SINIF GERÇEĞİ. 

Emeği ile geçinen kişi, üretenin patron değil kendisi olduğunu anladığı an sınıf bilincine ulaşmış olur. Aynı süreçte tek tek bireylerin güçsüz olduğunu fakat kendisi gibi olanlarla bir araya gelmesi halinde büyük bir güç olacağını da görür. Çalışabilir konumda olanların toplamı 62 milyon. Bu toplamın sadece 28 milyonu çalışıyor! 

Emeği temele alan bir yönetim sistemi öncelikle; üretim, bölüşüm ve yönetim sorunlarını, onurlu yaşamlara olanaklar sunacak biçimde yaşama geçirebilir. Bir biçimde el konmuş olan tüm birikimler mutlaka gerçek sahiplerine iade edilmelidir. Kaçırılan veya alınmayan vergiler, yasal faizleriyle birlikte geri alınarak gerçek sahiplerinin hizmetine sunulmalıdır. 

İlahiyatçı yazar, Cemil Kılıç’ın bir cümlesiyle yazıyı noktalayalım: “Tarih, Türkiye’deki İslamcılar kadar hırsız, düzenbaz ve yalancı bir topluluk görmedi!” Burada kastedilenler, samimi olarak inananlar değil; inançları çıkarları için kullananlardır.