Kafa yapısının oluşması olanaklarla ilişkilidir. Bir beden gerektiği gibi beslenmez ve eğitilmez ise; aklını kullanamayan bir kafa yapısının oluşması pek yadırganamaz. Aklını kullanamayanlar genellikle çıkarcı akıllılar tarafından kullanılırlar(!) Adına karar alanların önceliğinde kendileri bulunur. Ancak, kendi çıkarlarına olan şeyleri, genel çoğunluğun çıkarınaymış gibi gösterirler. Çıkarcı yöneten azınlıkla, bilinçsiz yığınlar buluşunca, toplumsal “çığ” kaçınılmaz olur ama, çığın altında hep yoksul emekçiler kalır. İşin özü şu: Araştırmadan hiçbir şeyi kabul etmemek gerek. Söylenen şeyler kimden yana ve kime karşı sorusu sorulmalı ve karşılığı bulunduktan sonra tavır alınmalıdır. Özellikle politikacı vaatlerinin seçimlik olduğu unutulmamalıdır:

 CAN Ataklı’nın işaret ettiği güncel bir konuyu paylaşmak istiyorum:                                                                                                                                                      

“AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığına atadığı Murat Kurum akıl almaz vaatlerde bulunuyor.

Örneğin “ihtiyaç sahibi” üniversitelilere her yıl 10 bin lira eğitim desteği verecekmiş.

Yine “ihtiyaç sahibi” emeklilere her ay 2 bin 500 lira destek ödemesi yapacakmış.

Kentsel dönüşüm nedeniyle evleri yeniden yapılacak olanlara da “yarısı bizden” diyerek 700 bin lira destek üstüne de 100 bin lira taşınma parası ödeyecekmiş.

Dikkat ederseniz küçük bir kandırmaca var bu vaatlerin içinde.

“İhtiyaç sahibi” tanımı lastikli bir tanımdır, hangi öğrenci, hangi emekli “ihtiyaç sahibi” acaba?

İstanbul Türkiye’nin 2 milyon 600 bin kişiyle en çok emeklisi olan kent.

Yarısı ihtiyaç sahibi olsa 1 milyon 300 bin kişi eder.

Bu da aylık 3 milyar 250 milyon lira yıllık 39 milyar lira eder.

Öğrenci sayısı emeklilerden daha az, İstanbul’da 280 bin üniversite öğrencisi var.

En az yarısı ihtiyaç sahibidir.

Bu durumda öğrencilere ödenecek para da 1 milyar 400 milyon lira.

Kentsel dönüşüm vaadini ise hiç sormayın, o kadar paranın sıfırları buraya sığmaz.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2024 bütçesi 213 milyar 500 milyon lira.

Bütçede nereye ne harcanacağı bellidir.

Peki bu fazladan 40 milyar ve kentsel dönüşüm parası nereden gelecek?”

Üretkenlikten ve yaratıcılıktan yoksun bırakılan bireylerin seçeneklerinin fazla olduğu söylenemez. Çünkü onların insanlıkları taammüden (bilerek ve isteyerek) köreltilmiştir. Bir üniversitenin rektör yardımcısı eğitime ilişkin olarak söylediklerinden dolayı istifa etmiş, daha sonra ödüllendirilerek YÖK üyeliğine atanmıştı; "Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine (anlayış-sezgi) güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır. Onlar bu yanlışların hiçbirini yapmazlar, o beyannamenin ben neresinden tutayım. Daha önce Jön Türklerin yaptığı gibi ateşe sürüklüyorlar Türkiye'yi. Türkiye'nin okumuş kesimi, profesörlerden başlayarak geriye doğru en tehlikeli olanlar üniversite mezunları. Olayları en rahat okuyanlar ilkokul mezunları. Çünkü, zihinleri berrak. Üniversite ve sonrası durum çok vahim çünkü gidişatı okuyamıyorlar, zihinleri bulanık.”(Basından-Cumhuriyet)

Eğiten kafa böyle olursa, onun eğittikleri nasıl olur?

Üreticilikten ve yaratıcılıktan yoksun bırakılan bireylerin seçeneklerinin olduğu söylenemez. Çünkü onların bedensel bütünlükleriyle oynanmış ve insanlıkları köreltilmiştir(!) Bu köreltme işlemini bilerek, isteyerek ve büyük çabalar harcayıp eğiterek köreltmişlerdir(!) Bu negatif oluşum sonucunda yaratılan güdülür toplumdaki kişilerin kafa yapısı nasıl olur?

-Önce ateş edip sonra nişan alan, önce tutuklayıp sonra yargılayan; yargılarken suç delilleri üretmeye çalışan bir kafa…

-Çalanları yakalayanları ve yolsuzlukları açığa çıkaranları suçlayan kafa;

-Ülkeyi satanlara karşı çıkanları vatan hainliği ile suçlayan kafa…

-Neye inandığını ve niçin inandığını bilmeyen kafa…

-Kasabının bıçağını yalayan kafa…

-Kutsallaştırdıkları hırsızlarını, akıl ve mantık sınırlarını zorlayarak savunan; çalıp çırpmaları, soyup soğana çevirmeleri ve kurumsallaştırılan gaspları ve çörek el koymaları kutsallaştırabilen kafa!...

-Bilmeden suçlayan, anlamadan yargılayan, dinlemeden mahkûm eden kafa…