“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”
“…1961 yazı ortalarındaki Küba’nın resmini yapabilir misin?”

Nazım Hikmet böyle sormuştu Abidin Dino’ya. Ama sorunun altında yalnızca estetik değil, tarihsel bir tanıklık, politik bir çağrı vardı. Bugünse o soruyu tersine çevirmek istiyorum:

Sen faşizmin tanımını yapabilir misin Abidin?

Mutluluğun resmini yapmak kadar zor bir iştir çünkü bu... Belki daha da zor. Çünkü mutluluk bir zirve anıysa, faşizm bir çöküş anıdır; ruhun, vicdanın, sözün, sanatın ve toplumun aynı anda çürümeye yüz tuttuğu kolektif bir çürüme durumudur. Tanımı değil, izi kalır. Yalnızca korkunun izi...

Bugün kitaplarda, ansiklopedilerde faşizmi tanımlayan satırlar bulmak kolay: otoriterlik, tek adam yönetimi, ırkçılık, militarizm… Ama bu satırlar, Auschwitz’in külleri kadar suskundur.
Çünkü faşizm, bir ideolojiden çok bir atmosferdir: İçine doğduğunuz, ayırdına varmadan soluduğunuz ve sonunda sizi dönüştüren bir hava gibidir.

Tarih bize gösterdi ki faşizm, yalnızca bir liderin hırsıyla değil, halkın sessizliğiyle de kurulur.

Sanatçıların boyun eğmesiyle, üniversitelerin susmasıyla, gazetecilerin kalemini kıvırmasıyla...

Sanat ve Sessizlik: Abidin Neredesin?

Nazım’ın Abidin’e seslenişinde yalnızca estetik bir istek değil, bir hesaplaşma gizlidir.
“Gül yanaklı bebesini emziren anneciğin resmi değil” der Nazım; çünkü kolay olanı değil, çağın ruhunu çizmeyi ister.

Bugün ise bu çağın ruhu, mutluluğun değil; kaygının resmini istiyor.
Yüzü gülen ama içi yanan kadınların, oy verip susturulan yurttaşların, algoritmalarla bastırılan gerçeklerin resmini…
Kâğıtlar sararıyor, ekranlar griye kesiyor.
Ve soruyoruz:
Sen faşizmin tanımını yapabilir misin Abidin?

Faşizm Bugün Nerede Yaşar?

Faşizm bugün yalnızca otoriter devletlerde değil; televizyon yansılarının karşısında, halkın gözünün içine baka, baka üç maymunu oynayan zihinlerde yaşar.

Zulmü görünce “taraf olmamayı” erdem sananlarda yaşar.

Yoksulun öfkesini “popülizm” diye küçümseyen elitlerin kahve sohbetlerinde yaşar.

Ve en çok da…

Sanatçının suskunluğunda, aydının kurnaz tarafsızlığında yaşar.

Sonsöz: Faşizmin Resmini Çizmek

“Çok şükür bugünü de gördüm, ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad?”
Nazım böyle demişti.
Bugünse tam tersi bir çağda yaşıyoruz.
Artık “ölsem gam yemediklerimizin” değil,
“yaşarken içimize sinmeyenlerin” resmini çizmek gerek.

O resim belki bir gazete sayfasında, belki bir duvar yazısında, belki bir köşe yazısında doğacak...
Ama çizilmeli... Çünkü tanımı yapılmayan şeyle mücadele de edilmez.
Bu nedenle yeniden soralım:
Sen faşizmin tanımını yapabilir misin Abidin?
Yapamazsın, çünkü bizle aynı dönemde yaşamadın ki…
Ama merak etme,
Biz yaşadık… Tanıklığını yaparız.
Ve bir gün, yine o “mutluluğun resmi”ne dönmek üzere, bugünü de belgelemek zorundayız.


Küçük bir açıklama:

Bu yazı, Nazım Hikmet’in Abidin Dino’ya yazdığı unutulmaz şiirden esinle, çağımızın politik estetiği olan faşizmin gündelikleşmiş biçimlerine karşı sanatsal bir çağrıdır. Nazım'ın dizelerinde; mutluluk resmiyle başlayan anlatı, tanım yapılamayan ama yaşanan bir korku rejimini gözler önüne sermek ister. Günümüzde de vicdanlı ve cesur yürekler; Gazze'ye düşen bombaları, Ukrayna'da yaşanan savaşları, kışkırtılıp birbirine düşürülen halklar bağlamında yaşananları unutturmamak ister.