19. yüzyılın başlarında İngiltere’de sanayi devrimi tüm hızıyla sürerken, tekstil fabrikalarındaki makineler, işçilerin yaşamını kökten değiştirmeye başlamıştı. Ancak bu değişim o günlerde umut ve gönenç sağlamadı. Yeni makineler; işgücünü azaltıyor, geleneksel el işçiliğini ve yaşam biçimlerini tehdit ediyordu. İşte bu dönemde, makine kırıcılar ya da Ludistler sahneye çıktı.

Makine kırıcılar, makinelerin geçim kaynaklarını ellerinden aldığını düşünerek bu makineleri bozan, kıran çoğunlukla organize  olarak eyleme geçen bir grup işçiydi. Eylemin adı, efsanevi bir figür olan Ned Ludd’dan geliyordu. Ludistler, ekonomik ve toplumsal adaletsizliklere karşı duyulan derin öfkeyi simgeliyordu. Ne yazık ki  eylemin etkisi kısa sürdü; hükümet, makine kırıcılığı eylemlerini sert önlemlerle bastırdı ve Ludizm tarih sahnesinden çekildi. Ancak geride, teknolojinin insan yaşamı üzerindeki etkilerini tartışmaya açan derin bir miras bıraktı.

Dünün Makine Kırıcıları, Bugünün Yapay Zeka Karşıtları mı?

Günümüzde, teknolojik değişimlere direnç gösteren insanlar arasında Ludistlerin yankılarını görür gibiyiz. Özellikle yapay zekanın ve otomasyonun işgücü üzerindeki etkileri, benzer bir kaygıyı doğuruyor:

– Teknoloji işlerimizi elimizden alacak mı?

Yapay zeka, insan zekasına benzer biçimde öğrenme ve karar verme yetenekleri sunan bir teknolojidir. Kuşkusuz bu yenilik, tıpkı sanayi devrimi gibi, büyük değişimlere yol açıyor. Tek düze işleri üstlenen yapay zeka sistemleri, işsizlik korkusunu artırıyor. Üstelik bu kez yalnızca niteliksiz işgücü değil; hukuk, tıp ve mühendislik gibi nitelikli işgücü de tehdit altındadır. Bu kaygılar, doğal olarak yapay zekaya karşı bir direnç oluşturuyor. Ancak, bu dirençte haklı nedenler kadar, bilinmeyene karşı duyulan korku da önemli bir yer tutuyor.

Bununla birlikte dünün makine kırıcıları ve bugünün yapay zeka karşıtları arasında bazı temel benzerlikler var:

İş Kaybı Endişesi: Her iki grup da yeni teknolojilerin işlerini ellerinden alacağından korkuyor.

Değişime Direnç: Teknolojik değişimlere ayak uydurmakta zorlanan gruplar, süregelen düzenlerini koruma çabasıyla teknolojiye karşı duruyor.

Kontrolsüz Gelişim Endişesi: Teknolojinin insan yararına değil, zararına yol açacağına ilişkin ortak bir korku taşıyorlar.

Ancak, aralarında farklılıklar da yok değil. Ludistler somut makineleri hedef alırken, yapay zeka karşıtları soyut bir kavrama karşı savaşım veriyor. Ludistlerin eylemleri şiddet içerirken, yapay zeka karşıtları genellikle barışçıl protestolar ve kampanyalarla düşüncelerini savunuyor.

Ne yazık ki günümüzün  insanının sorunu; kendi yarattığı bir teknolojiden korkmasından kaynaklanıyor. Bir bakıma yapay zeka karşıtları; distopik bir gelecek bağlamında yapay zekayı bir CANAVAR ya da gelecekte kendisine hükmedecek bir TANRI olarak değerlendiriyor. Çünkü insanlık tarihi boyunca bilimsel buluşların kötüye kullanıldığı örnekler, bu korkunun temellerini oluşturuyor. Nazi Almanyası’nda bilim insanlarının, ırkçı ideolojiyi destekleyen “eugenik” teoriler geliştirmesi ya da soğuk savaş döneminde nükleer teknolojinin yıkıcı bir güce dönüşmesi, bu endişeleri güçlendiren tarihsel olaylardan yalnızca birkaçıdır.

Hiç kuşkusuz yapay zekanın, Hitler gibi diktatörlerin eline geçmesi durumunda neler olabileceğini düşünmek bile ürkütücüdür. Gözetim sistemleri, otonom silahlar ve propaganda araçları, bir diktatörün elinde büyük bir yıkım yaratabilir. Dolayısıyla bu endişe ve korkularla örüntülü  senaryo; yapay zekanın nasıl ve kimler tarafından kontrol edileceği konusunda küresel bir etik ve yasal çerçeveye olan gereksinimi açıkça ortaya koyuyor.

Yapay zekanın insanlık için bir olanak mı yoksa bir  tehdit mi olacağı, elbette ki nasıl yönetileceğine bağlıdır. İşte bu noktada alınması gereken bazı önlemler:

Etik ve Yasal Düzenlemeler: Yapay zekanın kullanımına ilişkin küresel ölçekte etik kurallar oluşturulmalıdır.

Eğitim ve Farkındalık: İnsanlar yapay zekayı anlamalı ve bu teknolojiyi yararlarına kullanmayı öğrenmelidir.

Toplumsal Diyalog: Yapay zeka hakkında toplumsal bir diyalog geliştirilerek, halkın kaygıları dinlenmeli ve çözüm önerileri geliştirilmelidir.

Uluslararası İşbirliği: Yapay zekanın kötüye kullanılmasını engellemek için ülkeler arasında işbirliği sağlanmalıdır.

Hiç kuşkusuz yapay zeka; insanlığın yarattığı en güçlü araçlardan birisidir. Ancak bu araç, yalnızca doğru ellerde insanlığın yararına hizmet edebilir. Dünlerde yaşanan Ludizm eyleminin bizlere teknolojik değişimin toplumsal etkilerini düşündürttüğü gibi, yapay zeka da insanlık için bir dönüm noktasıdır. Onu bir tehdit olarak değil, doğru yönetildiğinde insanlık yararına dönüştürülebilecek bir şans, bir olanak olarak görmeliyiz. Unutmayalım ki, geleceği belirleyecek olan yapay zeka değil, insanın kendisidir. Üstelik en gelişmiş zeka; yapay değil, insan beyninde var olan zeka türüdür. Lütfen insan zekanızı o kadar da hafide almayın!