Hani pek çok amaçlı olarak kullanılan: Siz, “Çekoslovakyalılaştırdıklarımızdan mısınız”  söz grubu, doğru telaffuz edebilmenin ve doğru yazabilmenin denendiği bir sınav olmanın yanında, yaşadığı yere ait olabilmenin, “oralı” olmak için sarf edilen bir çabanın göstergesi olarak da sorgulanan bir söz grubudur… Her ne kadar Çekoslovakya’dan sessiz sedasız olarak yıllar önce Çekya ve Slovakya adıyla iki ülke doğmuşsa da; bu sözün yüklendiği işlev devam ediyor…(En azından biz de devam ediyor.) 

***

Biz de bu girişten hareket ederek; Didim için şu sorgulamayı yapabiliriz: “ Gerçekten siz  hala, Didimlileştiremediklerimizden misiniz?

Şair Edip Cansever; “İnsan yaşadığı yere benzer” der. Bu anlamlı söze bir ekleme yapmak istersek, insanın yaşadığı yere benzemesi için önce tüm yüreğiyle, beyniyle, duygularıyla ve emeğiyle oralı olması gerekir demek istiyorum…

Biz Didimliler olarak yaşadığımız yere ait olmakta sıkıntı çekiyor gibiyiz. Ya da Didimli olmak için bir gayret gösteriyor muyuz? Didimli olma yönünde sıkıntılı, sorunlu olduğumuzu düşünenlerdenim… Düşün ki; Didim’de yerleşik olarak yaşamaya çalışırken; öyle zamanlar oluyor ki beş-altı kişilik arkadaş grubuyla otururken dışarıdan gelen bir kişiyle yeni tanışırken memleketinizi de söylemek zorunda hissediyorsunuz, altı arkadaşınızın da değişik illerden olduğunu öğrenen kişi ise bu duruma oldukça şaşırıyor ve içinizde “Didimli” yok mu diyor…

***

     İlçemizde; çok sayıda ile ve bölge adıyla derneklerin varlığı çok dikkat çekicidir. Didim’de yaşadığımız halde aklımızın hep doğduğumuz yerlerde olması, Didimlilere değil de; geldiğimiz yerden gelenlere hemşerimiz dememiz,  Didimleş(e)mediğimizin de bir göstergesi gibidir… Bu durumda, Didim’de kazanılan gelirlerin, Didim’de tekrar yatırıma dönüşüp dönüşmediği de sorgulanır hale geliyor…

***

     Geldiğimiz yeri unutmamak ve bağı koparmamak geldiğimiz yere bir vefa borcu gibi algılanıyor.  Kültürel yapımızın değişimden korkan yanıyla, geldiğimiz yerden gelenlerle kurduğumuz yöresel dernekler aracılığıyla bir ölçüde hemşericilik oynuyoruz…

Yerel siyasetçiler ise halkın bu oluşumunu oy deposu olarak gördüğü için çok daha toleranslı ve kayırmacı bir anlayış sergiliyorlar. Yerel yönetimi oluştururken, bu hemşericilik derneklerini göz ardı edemiyorlar… Doğu bölgelerimizdeki şeyhlerin, toprak ağalarının ve aşiretlerin siyasi ağırlıkları, Didim ilçemizde de hemşericilik-bölgecilik- siyasetine dönüşüyor…

***

     Bir yerin gelişmesi, kendine özgü ve özgün bir yapıya ulaşması, kent halkının kentine sahip çıkmasıyla, kısacası kendisini oralı hissetmesiyle mümkündür… Didim’e yerleşmek amacıyla gelenlerinde, geldikleri yerlerdeki alışkanlıklarını ve kültürlerini biraz törpüleyerek, Didimlilik paydalarında birleşmeleri beklenir… Hemşeri dernekleri bir ölçüde içe kapanmayı, soyutlamayı, önyargıları, gruplaşmaları da beraberinde getirdiğinden, kaynaşmanın önünde bir engel teşkil ediyor…

Her ne kadar Didimleşme süreci; bir zamana- kuşak değişimlerine- bağlı gibi görünse de; bu hemşeri dernekleri yaygınlaştıkça bu sürecin uzayacağını düşünüyorum…

Sahiden siz Didimlileştiremediklerimizden misiniz yoksa…