“Bugünkü konuştuğumuz Türkçe ile bir düşünce üretmemiz mümkün değil” demiş, Türkçe konuşarak kendi düşüncesini açıklayan AKP Milletvekili Mahir Ünal…

Arap Kültürünü din, Arap dilini de Türkçe sanan ve ülkemizde Milliyetçi olduklarını söyleyenlerin milliyetçiliği bu olmalı herhalde...

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da “''Türkçe ile felsefe yapamazsınız'' demişti.

Tarihçileri Fesli Kadir olanların tarih bilgileri kadar, konuştukları dil hakkındaki bilgileri de çok eksik, yanlış ve tartışmalıdır…

***

Osmanlı Devleti döneminde halkımız köylerde, kentlerde, kendi ana dilleri olan Türkçe ile konuşuyorlardı. Türkülerini bu güzel dilimizle söylüyorlardı. Yunus Emre, Karacaoğan ve Dadaoğlu gibi… Saray ve çevresi ise Türkçeyi aşağılayan bir tutumla Farsça, Arapça, Türkçe karışımı bir dil kullanıyorlardı. Bunu tüm resmi yazışmalarında da kullanıyorlardı. Saray ve çevresinin şakşakçı şairleri de saray ve çevresinin dil anlayışıyla şiirler yazıyorlardı… Bâki, Nedim gibi…

***

İki hükümdar, ikisi de Türk.

Osmanlı Devletinin Padişahı Yavuz Sultan Selim “ Selimi” mahlasıyla “Farsça” –İran dili- ile yazıyordu şiirlerini…

Diğer taraftan Safeviler Devletinin Şahı, Şah İsmail de; “ Hatayi” mahlasıyla ana dili Türkçe ile yazıyordu şiirlerini…

Sizlere iki hükümdar şairin şiirlerinden örnekler sunuyorum:

"Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek

Giryemi kıldı hun eşkimi füzun etti felek

Şirler pençe-i kahrimdan olurken lerzan

Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek" Yavuz Sultan Selim

***

Avcı değilim ki düşem izine

Kaça kaça kanlar indi dizine

Sürmeler mi çektin kömür gözüne

Kaçma benden kaçma avcı değilim ( Şah Hatayi – Şah İsmail)

***

Şimdi de Osmanlı Döneminde yaşamış, Halk şairleri ile Saray şairlerinin yazdığı şiirlerden birkaç örnek sunuyorum:

İncecikten bir kar yağar,

Tozar Elif, Elif deyi...

Deli gönül abdal olmuş,

Gezer Elif, Elif deyi... (Karacaoğlan 17. yüzyıl)

***

Geh ebr veş giryan edip geh bad veş püyan edip

Mecnun-ı sergerdan edip sahralara saldın beni (Bâki 1527-1600)

***

Aşkın aldı benden beni

Bana seni gerek seni

Ben yanaram dün-ü günü

Bana seni gerek seni (Yunus Emre 1238-1328)

***

Dem-i visal girizan olursa yâr ne gam

Ne hoş meseldir olur tu'me-i şikâr leziz (Nâbi 1642- 1712)

***

Yunus Emre ve Karacaoğlan’ı halkımız yaşadığı dönemlerde de anlıyorlardı, şimdi de anlıyorlar…Bu yüzden Yunus Emre ve Karacaoğlan kültürümüzde yaşıyor hep yaşayacaklardır. Çünkü ikisi de ana dilimiz Türkçe’yi konuşuyorlardı…

Bâki ve Nâbi’yi yaşadığı dönemlerde saray ve çevresinden başka anlayanı yoktu. Günümüzde ise hiç anlayanı yok… Çünkü dilleri Farsça’ya Arapça’ya dönüktü…

***

Türkçemiz ses bayrağımızdır, bu bayrağı indirmeye gücünüz yetmez…