Global Footprint Network'ün Temmuz ayında yayınlanan verilerine göre, 2025 Dünya Limit Aşım Günü bu yıl 24 Temmuz'a çekildi. Bu, insanlığın gezegenin bir yılda yenileyebileceği kaynakları yedinci aya varmadan tükettiği anlamına geliyor. Türkiye için durum daha da endişe uyandırıcı: Ülkemizin Limit Aşım Günü 18 Haziran... Bu erken tarih; Türkiye'nin kendi ekolojik kapasitesini yılın yarısına gelmeden bitirdiğini ve çevre yönetimi politikalarımızın sürdürülemez olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor.

Neden Limitleri Aşıyoruz?

Limit aşımı, yalnızca doğal kaynakların hoyratça kullanımıyla sınırlı değil; aynı anda yanlış ekonomik ve kentsel planlamaların da doğrudan bir sonucudur. Türkiye'nin hızlı kentleşme ve betona dayalı büyüme modeli, doğal kaynaklarımızı hızla tüketmemize yol açıyor:

  • Enerji Bağımlılığı: Fosil yakıtlara dayalı enerji politikaları, karbon emisyonlarını hızla artırarak gezegen üzerindeki yükümüzü katlıyor.

  • Su Yönetimi Krizi: Kontrolsüz baraj projeleri, yeraltı sularının tükenmesi ve tarımsal sulamadaki verimsizlik, tatlı su rezervlerimizi kritik düzeylere çekiyor.

  • Tarım ve İthalat Bağımlılığı: Yerel çeşitliliği korumayan, ithalata bağımlı ve yoğun kimyasal gübre kullanımı üzerine kurulu tarım sistemleri, toprağın verimliliğini düşürüyor.

  • Ormansızlaşma ve Betonlaşma: Mega projeler ve imar afları gibi uygulamalar, orman ekosistemlerini geri dönülemez biçimde tahrip ediyor.

Küresel ve Ulusal Eşitsizlik Bağlamında Limit Aşımı

Katar (6 Şubat) ve ABD (13 Mart) gibi ülkeler, aşırı tüketim nedeniyle limit aşımını yılın ilk çeyreğinde gerçekleştiriyor. Türkiye, 18 Haziran ile dünya ortalamasının üzerinde bir kaynak tüketimine sahip olsa da, bu durum ekonomik eşitsizlikle birlikte değerlendirilmeli:

  • Zengin ülkeler karbon bütçesini hızla tüketirken, çevresel maliyeti genellikle yoksul ve kırılgan ülkelere yüklüyor.

  • İklim adaleti, sadece emisyonların düşürülmesiyle sınırlı değil; aynı anda toplumsal eşitlik ve doğaya verilen zararın telafisi açısından da ele alınması gereken küresel bir sorun.

Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması'na taraf olmasına karşın, 2025 Limit Aşım Günü'nün 18 Haziran gibi erken bir tarihte gerçekleşmesi, iklim politikalarının uygulamada yetersiz kaldığını gösteriyor. Tartışmalı ve kamuoyunun eleştirdiği İklim Yasası bağlamında gerçekçi ve bağlayıcı hedefler belirlenmezse, 2030 sonrası için öngörülen karbon nötr planları boş bir vaatten öteye geçemeyecektir.

Öyleyse ne yapmalı?

Limit aşımını önlemek, bireysel önlemlerle sınırlı değil; yapısal ve radikal bir dönüşüm gerektiriyor:

  • Enerji Politikası: Yenilenebilir enerji yatırımları hızlandırılmalı, kömürden çıkış planı netleştirilmelidir.

  • Kentleşme: Beton yoğun projeler yerine, ekolojik planlama ve "15 dakikalık kent" yaklaşımı benimsenmelidir.

  • Tarım ve Su Yönetimi: Kuraklığa dayanıklı tarım politikaları uygulanmalı, gıda israfını azaltan düzenlemeler yapılmalı ve su tasarruflu teknolojilere yatırım yapılmalıdır.

  • Ekonomik Model: "Büyüme" odaklı kalkınma anlayışı, döngüsel ekonomi ve adil paylaşım modelleriyle değiştirilmelidir.

Ne acıdır ki gelecek için alarm zilleri çalıyor.

Uzmanların da belirttiği gibi, "Gezegene en az 22 yıllık ekolojik iyileşme borcumuz var." Türkiye'nin 18 Haziran'da limiti aşması, doğa borcumuzun hızla arttığını gösteriyor. Eğer bu borç kapatılmazsa, gelecek kuşaklar için yalnızca ekonomik değil, yaşamsal bir kriz birikiyor demektir. İnsanlığın yaşanacak bir dünya düşleri, kabusa dönüşebilir.

Bu durum karşısında, Türkiye'nin acil ve kapsamlı adımlar atması kritik önem taşıyor. Sürdürülebilir bir gelecek için politikalarımızı ve yaşam tarzımızı kökten değiştirmeliyiz. Bu bozuk düzeni değiştirmezsek; onarılması olanaksız kayıplarla yüzleşeceğiz, yaşanabilir bir dünyaya yönelik umutlarımızı gerçeğe dönüştüremeyeceğiz.

*Global Footprint Network, 2003 yılında kurulan, kâr amacı gütmeyen uluslararası bir araştırma kuruluşudur. Temel amacı, insanlığın ekolojik kaynaklara olan talebini (ekolojik ayak izi) gezegenin biyolojik yenilenme kapasitesiyle (biyokapasite) karşılaştırmak ve bu dengesizliğin sürdürülebilirliğini analiz etmektir. Kuruluş, her yıl hesapladığı Dünya Limit Aşım Günü (Earth Overshoot Day) ile insanlığın doğal kaynakları ne kadar erken tükettiğini görselleştirerek kamuoyunu ve karar vericileri bilgilendirmeyi hedefler. Bilim, politika ve ekonomi arasında köprü kurarak, dünyayı doğal kaynaklarını daha sürdürülebilir yönetmeye teşvik eden araçlar ve veriler sağlar.