Bazı toplumlar doğal akarında iken, çok fazla bir çaba harcamadan ulusa evirilmişlerdir. Bu gibi yapılarda belirleyici olan unsurlar, ortak değerlerin birden çok olması halidir. Bunların önde geleni, aynı topraklarda(yurt) sürdürülen yaşam ortaklığı gelir. Bu kapsamda yaşam kültürü benzerliği yadsınamaz. Dil birliği ve inanç ortaklığı da önemli belirleyenler arasında yer alır. Bütün bu benzerlikleri aşkın hale getiren ise, iradi katılımcılığın amaç ortaklığıdır. Ortak değerlerin paylaşımı, birliktelikleri kolaylaştırır. Ortak değerlerin yarattığı birlikteliğin varlığını tehlikeye atacak olan şey, işgaller veya iç savaşlardır.
Ortaklığın sürdürülmesini etkileyen ve kolaylaştıran etkenlerden biri, adalet anlayışı (eşit, genel, yaygın) ve adil paylaşımdır. Paylaşım olgusu, uyuşmazlıkların ve savaşların en temel nedenlerinden biridir. Ortaklığı bozan şeylerden biri, doğal farklılıklardır. Bu farklılıklar kolaylıkla tetiklenebilir fay hattı gibidir(!) Farklı inanç veya aynı inancın farklı yorumları, bütünlüğü bozan etkenlerdendir.  Öne çıkarılan bu gerekçenin arkasında genellikle yeniden paylaşım talebi bulunur.
Ortak değerlerin farklılıklardan fazla olması, birlikteliğin kaçınılmazlığını işaret eder. Bu değerler demeti ulus yapısını inşa eder. Başlangıçta da vurgulamaya çalıştığımız gibi; doğal akarında ilerleyen toplumlarda ulus yapısı ortaya çıkabilir.  Ulusal yapıya erişmek için kurtuluş mücadelesi ile başlayıp, kuruluş sürecine girmekte olabilirlikler içindedir.
“Kısaca değinmeden geçemeyeceğim bir konu da bizim deneyimimiz, Türkiye Cumhuriyetinin bir ulus-devlet olarak kurulması. Batı’daki uluslaşma çalışmaları, Kemal Atatürk liderliğinde yürütülen çabaları anlamak için bir anahtar oluşturuyor. Devletin laik bir temel üzerine kurulması, dilin özüne dönülmesi, ulusal tarih köklerinin araştırılması, eğitimin yaygınlaştırılması, Köy Enstitülerinin kurulması, tercüme bürosunun kurulup dünya düşünce – edebiyat klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi, çağdaş sanatların özendirilmesi, yurt çapında Halk Evlerinin ve Türk Ocaklarının kurulması gibi çabaları daha iyi anlıyoruz.(Kaya Yazgan, Ulus Devlet Oluşumu, 18 Mayıs 2016)


Ulusal oluşum sonrasında, değişimlerin kaçınılmazlığı sonucunda birlikteliklerin bağları gevşeyebilir. Farklılaşmalar yoğunluğu artırabileceği gibi, homojen yapıların çözülmesine de neden olabilir. Önemli sayılabilecek değişkenlerin farklılaşması, ulusal bütünlüğü zedeler. Bu gibi süreçler, demokrasiden, laiklikten ve çağdaşlıktan uzaklaşma süreçleri ile çakışır. Ötekileştirmeler ulusal bütünlüğü bozarak tehlikeye atabilir. Bölünme ve parçalanmalar, yapıdaki farklılıkların öne çıkarılarak istismar edilmesinden kaynaklanır. Tekrar vurgulamak gerekirse, farklılıkları harekete geçiren en önemli etken paylaşım adaletsizliğidir! Paylaşım adaletsizliği; haksızlık, hukuksuzluk ve yolsuzluk getirir. Böyle bir yapının birlikteliğinden söz etmek güçleşir.
Birliği, bütünlüğü, güveni ve dayanışmayı sağlayacak olan, ulusal yapıdır. Ulus devletlerin koruyucu şemsiyesi halkın veya halkların temel güvencesidir. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik ve iletişim güvencesi ulus devletlerin temel görevlerindendir. Devletin işlevleri tanımlandığı zaman; yargı, yasama ve yürütmeye medyada eklenir. Basın bilgi aktarıcı ve iletici olarak safları yoğunlaştırır. Böyle bir süreçte, yönlendiriciliği de gözden ırak tutulmamalıdır. Bu nedenlerden dolayı basın, ulus oluşumunda pozitif; ulusların parçalanmasında negatif bir işleve sahiptir.
Ortak bir amaç çevresinde birleşip bütünleşmek, farklılıkların farkında olarak yapıldığında toplumsal uzlaşmanın ve karşılıklı saygının temelleri atılmış olur. Böyle bir yapıda farklılıklar değişim ve dönüşümlerin itici gücü olabilir. Temel hakların gözetilmesi, ulusal birliği ve güveni pekiştirir. Böyle bir yapının içten ve dıştan parçalanması pek kolay olmaz!
Ulus devletleri güçlü kılan en önemli etmen milliyetçilik veya dincilik değildir. Hukukun üstünlüğünü temel alan, temel hakları gözetip kollayan, bilimsel yaklaşımlarla birlikte laiklikten ödün vermeyen yurtseverlik anlayışıdır!
Uluslaşma; dayanışma, üretkenlikte birleşme ve özgürleşmedir. Mevcut yapıyı kendine yeterli hale getirmedir. Bilimin yol göstericiliğinin anlam ve önemini kavramadır. Kurum ve kuruluşları yasal temellerde ve kamu yararı önceliği ile yapılandırmadır. Farklılıkları yok saymak değil, olması gerekenlerden sayabilmektir. Ortaklıkları çoğaltarak birliktelikleri güçlendirmektir. Refahı, kalkınmayı, gelişmeyi ve büyümeyi ortak payda yapabilmektir. Bütün vatandaşların eşitliğini, özgürlüğünü kurumsal güvencelere bağlamaktır! Hukukun üstünlüğü temelinde gelişecek ulusal yapı, demokratikliğin güvencesi olarak yoluna devam edecektir!                                                                                      Atatürk’ün anlamlı sözlerinden birkaçını görelim:
 “Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve çöküş vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası özgürlüktür.”
"Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur."
“Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz.”