Yetki kazanılmış olan değil; yasa ve yönetmeliklerle verilen bir haktır. Bu hak, belirlenmiş kurallar doğrultusunda kullanılır. Tanınan hakları kullanmak yetkidir. Devlet yönetimi, yaptım oldu yaklaşımlarıyla bağdaşmaz. Yasalar, kurumlar ve kurallar doğrultusunda yapılması gerekenleri içerir. Yapılacak olanlar bunlara uygun olmalıdır. Bu uygunluğun, bağımsız organlarca denetlenebilir olması gerekir. Her yetkinin mutlaka bir sorumlulukla birlikte verilmesi gerektiği; hukukun üstünlüğünün ve demokratikliğin gereğidir.
Başkalarının da hak ve söz sahibi olduğu alacaklardan vazgeçmek bir yetki değil; yetkinin gasp edilmesidir! Yetkinin sınırları yasalarca belirlenmiştir. Örneğin; bazı tutukluların affedilmesi, bazı koşulların var olması ile ilişkilidir. Bu konuya ilişkin af, yasal bir yetkidir. Bu yasal yetkinin uygulanmasında bile kullanılan takdir yetkisi tartışılabilir. Affedilen kişi ile aynı konumda olanlar var ise, takdir yetkisi, eşitlik ilkesi açısından tartışmaya açıktır.
Anayasanın ve yasaların belirlemediği bir yetkiden söz edilemez. Özellikle bazı şirketlerin devlete olan vergi borçlarının silinmesi her koşulda tartışmaya açıktır. Normal koşullarda bir borcun affı, kişisel ilişkiler düzeyinde geçerlidir. Burada öne çıkan, birebir ilişkidir. Kişi, kendi alacağını almaktan vazgeçebilir. Borç kişiden kişiye değil de, şirket ile devlet arasında ise; çok önemli ve geçerli nedenler olmaz ise, böyle bir vergi borcunun affı söz konusu olamaz. Borçlu şirketten alacaklı olan devlet ise; borcun şahsiliği dikkate alındığında, alacaklı olan yediden yetmişe bir millettir! Böyle bir borç silmeye(affa) milletin rızası var mı? Alışılmış tabirlerle ifade edersek; “tüyü bitmedik yetimlerin hakkı söz konusu olduğunda onlar adına ve rızaları alınmadan bir kişi karar verebilir mi?
Kuralları ve koşulları belirlenmeyen bir af, sadece kişisel olabilir. Kişisel af, sadece kişisel borcun karşılığı olabilir. Burada asla ulusal istençten söz edilemez! Benim affetmediğimi, benim adıma hiç kimse, temsil yetkisi adı altında affedemez! Temsil yetkisinin önceliği kamu yararıdır.
Yandaş şirketlerin devlete olan vergi borçlarını affetme gibi bir yetki, gerekli koşullar oluşmadığı sürece hiç kimse tarafından kullanılamaz. Yetki dayanağını yasalardan alır. Normal koşullarda yasalar, adımıza düzenlenmiş olan ve yasalar önünde eşitlik ilkesi nedeniyle, herkesin uymakla yükümlü olduğu kurallardır. Yandaşların vergi borçlarını affedebilirsiniz diye bir yetkiden söz edilemez! Böyle bir tercih sonucunda ortaya çıkan eşitsizlik, haksızlık olarak değerlendirilmelidir. Burada pozitif bir kayırmadan söz etmiyoruz.
Yasalarda belirtilen af yetkisi ulus adına ve kamu yararı doğrultusunda kullanılır. Burada belirleyici olan, ulusal çıkarlardır. Eğer KYK borçlularının borcu affedilir ise; bundan azımsanmayacak bir kesim yararlanır ki, burada kamu yararından söz edilebilir. KYK borçlularına devletin borçlu olduğu unutulmamalıdır. Borçlandırarak okuttuğun vatandaşlarına üretkenliğini ve topluma katkısını sürdürebileceği bir iş verememişsen, düşünmen gereken bir şeyler var demektir. Eğitimini bu ülkede yapıp, zorunlu nedenlerle başka ülkelere giden gençler mutlaka topluma kazandırılmalıdır. Ülkenin beyin göçünün aynı zamanda bir kan kaybı olduğu dikkate alınırsa; KYK borçlarına uygun çözümler bulunmasının topluma katkısı düşünülmelidir.
Bizim paramızı kullananlar, bize hesap vermek zorundadır. Hesap sormak kadar, hesap vermek de demokrasinin olmazsa olmazlarındandır!
Açlık hiç uyumaz ki, yok edilmedikçe.