Sırtı yaşama dönük insanlar ülkesindeyiz. Bir içeridekiler var, bir de dışarının içerisindekiler(!)
Gelirler artmazken veya hiç gelir yok iken, fiyatların dizginsiz artması, tüm tüketicileri olumsuz etkiliyor. Özellikle yaşamsal öneme sahip olan temel maddelerin(enerji) fiyatları artırılınca, domino etkisi kaçınılmaz oluyor. Bir yığın olumsuz faktör bir araya gelince; yokluk içinde yoksulluk ülke sathında doludizgin yayılıyor(!) Bu yayılma, toplumun kılcallarına dek ulaşıyor. Bu olumsuz oluşumlar nedeniyle kış koşullarında sürükleniyoruz! Yoksulluk, yoksulluktan kazanç sağlayanların, yaşayanlara karşı uyguladıkları, en tiksindirici bir örtük şiddettir!
Normal olmayan, tüm değerlendirmeleri, her şey normalmiş gibi yapmaktır. Yaşamlar hiçbir koşulda hafife alınmamalıdır; buna tüm varlıkların yaşamı dâhildir! Aldırmazlıkların ucu, tam olarak bilinmeyen ve aktarımlarla edinilmiş inançlara çıkıyor. Gerçi her koşulda bir yetmezlik ve bilinmezlik de var. Güvenme ve aldatılmalarda aldırmazlığın temelinde yer alabilir. Yani yetiştirilme biçimi, ya da bilerek ve isteyerek yetiştirilmeme biçimi de denebilir(!)
Pozitif değişime karşılık, en negatif araçların yer ve zaman kesişişleriyle en yoğun biçimde kullanılması. Din ve milliyetçilik en uygun araçlar olarak gözükmektedir. Bu iki araç da özellikle emekçilerin yükümlülükleri arasında ve ön sıralarda yer alır(!)
Şiddet ve terör farklı amaçlarla ve farklı yöntemlerle uygulanır. Örneğin bir bireyin işten atılması şiddetin farklı bir biçimde ve farklı boyutta uygulanmasıdır. İşten atılan için uygulanan şiddet çalışanları tehdit ettiğinde teröre dönüşür. İşsizlik yoksulluk ve yoksunluk çağrıştırır. Gandi bu gerçeği şöyle vurgular: “Yoksulluk şiddetin en kötü biçimidir!”
Bireyin geçimini sağlaması düzenli bir gelirinin olmasıyla olanaklıdır. İşin güvenceli sürekliliği, gelirinde sürekliliğini ifade eder. İşsizlik bu güvencelerden yoksun kalmaktır. Ülkenin ve kürenin içinde bulunduğu koşulların kötü olması, etkinin şiddetini artırır. Bu nedenle fiili olarak işsizlik bir şiddet; aynı sonucun muhatabı olabilecek olan ötekiler içinde, işsiz kalma korkusu bir terördür!
Bu noktada şunu söylemek pek yanlış olmaz sanırım.  Muhatap için uygulanan şiddet, ötekiler içinde terör olarak adlandırıldığında; şiddetin doğrudan ve dolaylı uygulanışına tanık oluruz. Bu uygulamalar farklı alanlarda, farklı biçimlere bürünse de şiddetin özü değişmez. Bu değişmez öz sınıfsaldır. 
Her koşulda şiddetin temelinde temel haklar vardır. Temel hakları engelleyenler veya yok sayan tüm eylem ve işlemler her koşulda şiddettir. Çalışma hakkının farklı biçimlerde engellenmesi sadece şiddet değil, fiili olarak bir işkencedir! Açlık, doğrudan yaşamı hedef alan bir şiddettir. Bazı durumlarda ve bazı kişileri yok saymak, görmezden gelerek aşağılamak da bir şiddettir. Görünür biçimde haksızlık yapmak, olayın tanığı olanlara yönelen bir şiddettir. Şiddetin kitlelerce algılanması ise terör etkisi yaratır. Terör, kişiler üzerinden topluma verilen bir mesajdır. Kitlelere iletilmek istenen; sus…  bir örgütte yer alma ve örgütlü bir eyleme kalkışma, biat ederek eylem yapanlara karşı tavır al(!)
Şiddetin sadece insanlara karşı uygulandığını söylemek, gerçeğin sadece bir kısmıdır. Öteki varlıklara karşıda şiddet uygulanmaktadır. Doğanın tahrip edilmesi, suların kirletilmesi ve havanın zehirlenmesi, bilinçsiz şiddetin sonuçlarıdır. Avcılık, taammüden uygulanan ve kitlelerce kanıksanmış olan bir şiddettir!
İnsanların insanca yanlarını geliştirirseniz kültürlü ve saygın bir varlık; negatif yanlarını geliştirirseniz(eğiterek cahilleştirmek), sadece insanlık düşmanı değil, varlıklara düşman bir yaratık yaratırsınız!
Zorunluluk gibi gözüken çıkıntıları yumuşatmak, özünde yaşamı kolaylaştıran pozitif bir eylemliliktir.