Temsil ile güç odakları arasındaki ilişki çok yakındır. Temsil eden kişi veya kurumlar(parti) toplumsal güç odaklarına dayanmak ister. Bunun gerçekleşebilmesi için, benzerlerin bir araya gelerek (örgütlenerek) güç odağı oluşturmaları gerekir. Güç odaklarının(toplumun her kesiminin örgütlenmesi koşuluyla) birlikteliği(uzlaşması) istikrarın temelini oluşturur. İstikrar, yapılması gerekenler için birlikte karar alabilmektir. Bu nedenle kademeli temsil ağının yerelden başlayarak bir tepe oluşturması gerekir. Özellikle doğal örgütlenmelerin dış halkalarında kalan çiftçiler ve esnafın yerel ve yatay örgütlülüklerinin dikey kolonlarla buluşturulması gerekir. Yatay ve dikey örgütlülüklerle sağlanan temsil aktarımlarını dorukla buluşturmak gerekir. Bu ve benzeri yapılar kurumsallaştığı zaman, toplumsal güç odağına dönüşmüş olur. Toplumsal güç odakları her koşulda dikkate alınırlar. Bu tür örgütlenmelerde demokratiklik, olmazsa olmazlardandır. Bu nedenle örgütlenme özgürlüğüne gerek duyulur. Örgütlenme özgürlüğü, siyaset yasaklarını aşmanın en etkili yollarından biridir.


Temsil; belirleme, izleme ve denetleme işlevlerini yerine getirdiğinde ancak gerçek bir temsilden söz edilmiş olur. Temsil kanalları yönetime erişmenin en kısa yoludur. Bilinç, birliktelik, dayanışma ve güven temsili etkili kılar. Temsil, yönetime katılma olduğu kadar, adil paylaşımında ön koşuludur. Demokratik katılım, demokratik yönetim ve adil paylaşım, millet olmanın olmazsa olmazlarındandır.
Temsilde adalet vurgusu; temsilin, özünde bir adalet olduğunu ifade etmektedir. Adil bir temsil, yönetimde istikrarın ön koşulu ve hatta olmazsa olmazıdır!
Hiç kuşkusuz her konum bir temsili yansıtır ama bu ülke halkının temsili ile çakışmayabilir! Vurgulamak istediğimiz şey, yönetim merkezinin dışa kayması ile açıklanabilir. Özgür ve özgün programlar oluşturmanın alan ve olanakları daraltılmıştır. Farklı partiler hızla renklerini, kokularını ve tınılarını kaybederken; yöneticileri de kendilerini sıradan üstü ve karizmatik görme yanılgısına düşmektedirler. Bu koşullarda istikrar, günü kurtarmak adına geleceği yok etmekten başka bir şey değildir. Çünkü istikrar; güvence, adalet, eşitlik, uzlaşma, adil bölüşüm, şeffaflık, gerçekçi ve güvenli temsil koşullarının var olması ile sağlanabilir. Farklı bir biçimde ifade edersek; üretim, yönetim ve paylaşım süreçlerine koşulsuz katılımla istikrar sağlanabilir. İstikrar dengesi toplumdaki değişime koşut olarak sürekli değişir. Böyle olunca da dinamik bir istikrardan söz etmek daha bilimsel olur. Oysa istikrar kararlı bir denge olarak algılanmakta, dahası benimsetilmektedir. Denge açısından soruna yaklaşırsak, en eşitsiz koşullarda bile bir denge söz konusudur. Bu nedenle adil denge irdelenmelidir. En adil denge bire bir eşitler arsında söz konusu olabilir. Farklılıkların egemen olduğu yapılarda dengeler kahredici eşitsizlikler üzerine kurulur. Zaten son belirlemede istikrar bir çoğunluk olgusu ile örtüşmez. İstikrar kendisinden daha güçlü olana eklemlenme sorunu da değildir. Eklemlenme ona yönelen yapıların varlığını kuşkulu hale getirir. Bu nedenle gerçekte olması gereken, farklı örgütlü gurupların uzlaşmasıdır.


Yönetimde istikrar, temsilde adaletle başlar. Aşkın temsil kadar eksik temsilde istikrarı zedeler. İstikrar, farklılıkların fark edilmesiyle başlayan bir süreçtir. Farklılıklara, özgürce farklılıklarını sürdürebilecekleri olanakların sunulmasıdır istikrar. Farklılıkların birlikteliği istikrarın güvencesidir. İstikrar; birlikteliğe güvenin sürdürülebilir olması halidir. İstikrarı zedeleyen veya bozan şey, ayrıcalıklardır! Ayrıcalık, farklılaşarak tahakküm etme konumuna erişimdir(!)
İstikrar, bir yönetimin toplum sorunlarının çözümünü temel alan politikalarını, kamu yararına uygulayabilmesidir. “Dediğim dedik, çaldığım düdük(!)” yaklaşımı ile istikrar bir birine karıştırılmamalıdır. Yönetimler, toplumsal akarları(üretim ve paylaşım)pozitif müdahalelerle yaygın, adil ve eşit hale getirme düzenlemesidir. İstikrarı sadece bir denge olmaktan çıkarmak(düzenleyerek) ve demokratik bir denge kurabilmektir. Ezici ve yıkıcı dengesizlikler sürdürülebilir değildir. Uzlaşmaz sorunların kaynağında paylaşım sorunlarının olduğu unutulmamalıdır.


Yönetimde istikrar ve temsilde adalet ilkeleri birlikte geçerli kılındığında anlamlı hale gelir. Bu anlamlılık zıtların birliği olarak da ifade edilebilir.(Bunu toplumsal uzlaşma diye okuyabiliriz)Zaten adaletli bir temsil, istikrarın olmazsa olmazıdır. Bunlardan birini ötekine tercih etmek veya görmezden gelmek, sağlıklı bir bireyin ayaklarından herhangi birini bilerek ve isteyerek sakatlaması anlamına gelir. Toplumun dengeli ve güvenli ilerleyişi iki ayağının da sağlam olması ile olanaklıdır. Bunun için yönetimde istikrar ve temsilde adalet ilkelerinin en uyumlu bileşeni yakalanmalıdır. Üstte vurgulandığı gibi;  bu, aynı zamanda sağlıklı bir toplumsal uzlaşmayı yansıtır.