Batı ile yarışmak ya da ona yetişmek için genellikle çaba göstermeyen gençlerimiz; onların sözlerini kapıp, dillerine sakız yapıp, akıllarınca onlarla barışmak için çaba gösteriyor.
Dijital platformlarda dolaşan; özellikle de Amerikan gençlerinin dilindeki argo / slang kavramları kullanmak için kendini parçalıyor. Ola ki büyükler ( yaşam deneyimli yetişkinler) günümüz gençlerine bir şeyleri anlatmak / öğretmek / önermek ya da örneklemek için konuşmaya başlasa, hemen büyüklerine bir Amerikan genci gibi ‘OK boomer’ diyor.
Bilindiği gibi "Boomer" kuşağı; İkinci Dünya Savaşı sonrası doğanlar için "bebek patlaması" anlamında kullanılan bir kavram ki bu dönemde doğanlar günümüz Z kuşağının büyük anne ve babaları yaşındakiler...
Yalnızca "ok boomer" mı? Sosyal medya dilinde dolaşan daha ne şifreler var, ne şifreler?
Örneğin; salty, kiki, on fleek, clock…
Bunların hepsi, bir Z kuşağı sözlüğü olarak sunuluyor ve sanki bu kavramları “bilmezsen kültürel olarak geri kalmışsın” yaftası yapıştırılıyor.
Acaba gerçekten de öyle mi?
Acaba Kültür / Ekin / Hars olarak tanımlanan olgu; birkaç argo söylemden, dillere pelesenk olan jargondan mı oluşuyor?
Kuşkusuz kültürü; yalnızca güncel deyimleri bilmek, TikTok algoritmasına uygun video çekmek ya da Twitter’da viral olmuş replikleri kullanmak gibi görmek, onu derinlikten ve tarihsellikten koparmak demektir.
Kültür; kavramlar kadar, hafıza / bellek, direniş, anlam oluşumu, tarih, coğrafya, anı ve yaşanmışlıkla ilgilidir.
Eğer yalnızca “kiki” kelimesini bilmek güncel olmaksa; Nazım Hikmet’i, Arendt’i, Yaşar Kemal’i, Galeano’yu bilmek geçmişte ya da geri kalmak mıdır?
Bilinmelidir ki “OK Boomer” söylemi, yalnızca mizahi bir tepki değil; aynı anda kuşaklar arası bir iletişim kopukluğunun özetidir.
Z kuşağı, kendi jargonunu bir tür kimlik zırhı gibi kullanırken; önceki kuşakları “anlamayan”, “geride kalmış” olarak yaftalayarak dışlayabiliyor.
Bu tavır; dijital çağın görünmeyen kibirlerinden biridir:
Yalnızca bizim kullandığımız dili konuşuyorsan kültür sahibisin.
İşte bu yaklaşım, kültürel tekelleşmenin en güncel yüzlerinden ve belki de zorbalığından / saygısızlığından biridir.
Bu deyimlerin çoğu; tv dizilerinden, reality show’lardan, sosyal medya akımlarından türemiştir.
Kısa ömürlüdürler. Kapitalist kültürün hızına göre dolaşıma girer, tüketilir, modası geçer.
Bir sabah "on fleek" çok havalıyken, ertesi gün “cringe” olabilir.
Dilin bu şekilde metalaştırılması, kültürü de bir tür içerik stoğuna indirger. Oysa ki dil; yaşamdır. Duyumsanan, özümsenen, içselleştirilen, yaşanan, paylaşılan bir bellektir.
Elbette ki bu deyimleri bilmemek geri kalmışlık değildir.
Z kuşağının jargonu bir dil parçası olabilir ama kültürün bütünü değildir.
Bu deyimleri bilmeyen biri, Z kuşağı dünyasına ait değildir belki, ama bu onu boomer ya da cahil yapmaz.
Kaldı ki “boomer” olmak yaşla değil, zihinle ilgilidir.
Bir Ortaokul öğrencisi de bu deyimleri ezbere bilip; sorgulamadan dijital ortamdaki algoritmalara teslim olabilir.
Öte yandan 70 yaşında bir kadın, doğaya saygılı bir yaşamı savunarak, feminizmin yerel köklerini arayarak; gerçek anlamda kültür üretmeyi sürdürebilir.
İşte burada soralım:
-
Her şey bu kadar hızlı tükenirken, hangi dil kalıcı olacak?
-
Z kuşağı jargonu geçici bir moda mı, yoksa yeni bir kültürel hegemonya mı?
-
Dijitalin egemenliğine karşı anlamda ısrar eden bir kuşak olarak var olmak yine de olanaklı mıdır?
Yanıtımız şu olabilir:
Kültürü kurtarmak, dili yavaşlatmakla; sözleri köklerine döndürmekle olanaklıdır.
“Clap back” değil, belki bir “ağıt”; “kiki” değil belki bir “sofra” kurtarır bu çağı.
Z kuşağı deyimlerini bilmek elbette ki ara sıra işe yarar; eğlendirir, kuşaklar arasında bağ kurdurur, iletişimde ve etkileşimde hız kazandırır.
Ama onları mutlak / kesin kültürel ölçüt gibi sunmak demek; düşüncenin yerine şifreleri koymaktır.
Unutmayalım:
Kültür olgusu TikTok’ta trend olan sözlerde ya da kavramlarda değil; köyde ve kentte kullanılan sözlerde ve kavramlarda, yıllarca unutulmadan kuşaklardan kuşaklara aktarılan halk ezgilerinde, destanlarda, öykülerde ve masallarda yaşar.
Çünkü en derin kültür / ekin /hars olgusu; “OK boomer” demeden bir büyüğünü anlamaya çalışmakta, onun birikimlerine / deneyimlerine / yaşanmışlıklarına saygı duymakta gizlidir. Nasıl ki yetişkinler Z kuşağını anlamaya ve onların değer yargılarına, dünya görüşlerine saygı duymaya çalışıyorsa; gençlerde yetişkinleri anlamaya çalışarak ve onlara saygı duyarak yaşamayı öğrenmelidir.