“Z kuşağı direniyor… ama sessizce. Mizah yapıyorlar, ironilerle mesaj veriyorlar, pasif-agresif bir dijital aktivizm geliştiriyorlar” deniliyor. Ama kim söylüyor bunu? Ve kimin için?

Gerçekten de bu gençlik topluca direniyor mu, yoksa toplumca birlikte bir çöküşün eşiğinde mi?

Tarihin her döneminde yaşlı kuşaklar gençleri eleştirdi. Bu geleneksel kuşak çatışmasının doğasında bir tür kıskançlık ve iktidar devretmeme arzusu da vardır.
Ancak bu kez başka bir şey oluyor: Z kuşağı, yalnızca başka biçimde davranmıyor; başka biçimde düşünüyor, başka biçimde tüketiyor, başka bir dili konuşuyor.
Ve bu başkalıklar; yaşlanan kuşaklar için dayanılmaz bir duygu durumuna neden oluyor.
Çünkü artık sıranın kendilerine geldiğini biliyorlar. Ayrılma sırası, bu dünyadan ayrılma sırası… Ama gitmeden önce gençliğe bu dünyayı zindan etmekten de geri durmuyorlar.

“Bizim gençliğimizde böyle miydi?”

“Bu kuşak elinde telefonla doğdu, kitap yüzü görmedi!”

“Sorumluluk almıyorlar, çalışmıyorlar, saygısızlar!”

Bu sözlerin altında çoğunlukla yetersizlik değil, otoriteyi/yetkeyi yitirme korkusu yatıyor.

Z Kuşağı Gerçekten Kimdir?

Z Kuşağı tanımıyla ilgili genel geçer bazı mitler var:

Mit 1: Z kuşağı politik bilinçlidir.

Hayır. Politikleşme düzeyi eşit dağılmamıştır. Büyük bir bölümü siyasal düzenden ümidini kesmiş, apolitikleşmiştir. "İlgi yokluğu" ile "bilinç" karıştırılmamalıdır.

Mit 2: Z kuşağı teknolojide uzmandır.

Hayır. Z kuşağının çoğunluğu teknolojiyi üretmek değil, tüketmek için kullanıyor. Instagram filtresi ya da TikTok videosu üretmek; kod yazmak, dijital hak savunuculuğu yapmakla aynı şey değildir.

Mit 3: Mizahla direniyorlar.

Belki küçük bir azınlık. Ama büyük çoğunluk ya pasifleşti ya da radikalleşti.
Direniş değil, geri çekilme ve dağılma egemen oldu kişiliklerinde...

Ve deniyor ki Z kuşağı eleştirilere karşı SESSİZ DİRENİŞ gösteriyor. Acaba gösterdikleri; Sessiz Direniş mi, yoksa Sessiz Çöküş mü?

“Sessiz direniş” kavramı kulağa hoş geliyor ama sokak çetelerine katılan, uyuşturucuya yönelen, eğitimi yarıda bırakan, dijital dolandırıcılığa karışan gençler için bu tanım ne kadar geçerli?

Her ülkede büyüyen sokak çeteleri, geleceksizlik duygusunun örgütlenmiş biçimidir.

Bu gençler, sokaklarda... Ama adalet istemek için değil; adaletin olmadığını görüp yaşamda kalmak için oradalar.

Z kuşağı, neoliberal düzenin hem çocuğu hem de kurbanıdır.

  • Tüketim toplumunun odağına yerleştirildiler ama kendi ekonomik geleceklerinden oldular.

  • Teknolojiyle büyüdüler ama dijital manipülasyonlara en açık kuşak oldular.

  • Özgürlük sözleri verildi onlara, ama gözetim altında yaşadılar.

  • “Her şey mümkün” dendi, hiçbir şeyin güvencesi kalmadı.

Ve şimdi, başarısız bir düzenin enkazı altında kalmışken, bir de "tembel" ya da "duyarsız" olmakla suçlanıyorlar.

Oysa bu suçlamalar, düzenin kendini aklama uyanıklığıdır/kurnazlığıdır.

Diyebiliriz ki Z kuşağı; düzenin yarattığı, ama düzenden dışlanan kuşaktır.

Öyleyse gerçek direniş nerede?

Elbette bu kuşakta düşünen, üreten, sorgulayan gençler var.
Ama bunlar kuşağın sesi değil, vicdanıdır. Her kuşakta olduğu gibi...

Gerçek direniş, bu vicdanın ortak bir güce dönüşmesidir.

Gerçek gelecek ise, bu seslerin bastırılmadığı bir dünya kurmakla olanaklıdır.

Gençleri eleştirmek kolaydır.

Oysa onları yetiştiren, yönlendiren, sınırlarını çizen düzenle yüzleşmek zordur.
Bu nedenle büyükler konuşur, gençler susar.
Ama unutulmamalıdır:

Susturulan her gençlik, bastırılan bir gelecek gücüdür. Bu nedenle daha güzel bir gelecek için; kuşakları suçlama, yapıları sorgula, bozuk düzeni değiştir.